Abone Ol

Hürriyet yazarı: Erdoğan itirazlara aldırıp yolundan dönecek gibi görünmüyor

Hürriyet yazarı Murat Yetkin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili bir yazı kaleme aldı.

Erdoğan yolundan dönecek gibi görünmüyor

Hürriyet yazarı Murat Yetkin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın CNN International'a verdiği mülakatta kullandığı “Maçı ister 1-0, ister 5-0 kazanın, sonuç aynı" ifadesiyle ilgili olarak "İtirazcılar gollerin gol olmadığını, kendi gollerinin sayılmadığını, çünkü kuralların maç başladıktan sonra değiştiğini ve hakemin de taraflı davrandığını öne sürüyorlar" dedi. Yetkin, "Erdoğan şu ana kadar izlediği çizgiyle itirazlara aldırıp yolundan dönecek gibi görünmüyor, ama siyaset bu, Süleyman Demirel’in dediği gibi 'siyasette 24 saat çok uzun bir süre' olabilir, yeter ki her şey meşru ve demokratik zeminde olsun" diye yazdı.

Murat Yetkin'in "CHP bastırıyor, YSK bocalıyor, gözler Erdoğan’da" başlığıyla yayımlanan (19 Nisan 2017) yazısı şöyle:

CHP dün Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) giderek 16 Nisan’da başkanlık sisteminin kabulüyle sonuçlanan halk oylamasının iptalini istedi.

CHP’liler, YSK başvuruyu geri çevirirse Anayasa Mahkemesi'ne gideceklerini söyledikleri sırada, AYM Başkanı Zühtü Arslan neredeydi biliyorsunuz, değil mi?

Beştepe’deydi.

Çin Başbakan Yardımcısını saymazsak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı referandum sonrası ziyaret eden ilk kişi, Anayasa değişikliklerine göre gerektiğinde onu yargılama yetkisine sahip olan ve üyelerinin çoğunluğu da Cumhurbaşkanınca belirlenecek olan Anayasa Mahkemesi'nin Başkanı oldu.

İptal başvurusundan önce CHP grubuna hitap eden Kemal Kılıçdaroğlu, YSK başkan ve üyelerine ağır yüklendi.

AK Parti’den milletvekilliği sözü mü aldıklarını sordu. “Orada duramayacaksınız” diye tehdit etti. “Referandum şaibelidir, şaibeli yapan YSK’dır, referandumu tanımıyoruz” dedi.

O sırada başta büyük şehirle olmak üzere binlerce seçmen mahkemelere giderek bireysel itirazlarını yapmaya başlamıştı. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi'nde itirazlarının engellendiğini sürenlerle görevliler arasında gerilim yaşandı.

Türkiye’de daha önce bu genişlikte bir oyuna sahip çıkma hareketlenmesi görülmüş değil.

Ne sonuç getirir bilinmez ama gün geçtikçe 16 Nisan gecesine dair yeni iddialar geliyor.

Bunlardan birisini dün Cumhuriyet’te Çiğdem Toker dile getirdi. Buna göre, YSK’nın tam oy sayımına geçiliyorken yaptığı mühürsüz oy pusulalarının da geçerli sayılmayacağı yolunda açık bir ifade yok, kayıtlara geçmiş son YSK kararında.

Bu durum YSK başkanı Sadi Güven’i daha da zora sokabilir.

Üstelik bir de yurtdışında kullanılan oylarda –Seçim Kanunu ve önceki YSK kararları uyarınca, doğru olarak- mühürsüz oy pusulalarının kullandırılmamış olması söz konusu. Bu ise doğrudan Anayasa’nın eşitlik öngören 2’inci maddesini ilgilendiriyor. Eğer bir itiraz gelirse daha önce yurtdışında kullandırılmamış oylar ne olacak? Ya da burada geçerli sayılanların akıbeti ne olacak? Orası da belli değil.


Dün HDP grubunda konuşan Osman Baydemir mühürsüz pusula meselesinin 2,5 milyon kadar oyu şaibeli hale getirdiğini öne sürdü. Baydemir ayrıca Doğu ve Güneydoğu'da bazı sandıklarda oy işleminin “silahların gölgesinde” yapıldığını ve şimdiye dek 700 sandık sonucuna itiraz ettiklerini söyledi.

İddialar mühürsüz pusulalarla da sınırlı değil.

Sandık gözlemciliği yapmak üzere gönüllüler tarafından kurulmuş “Hayır ve Ötesi” grubunca açıklanan ve ilk saptamalarına yer verilen bir “ön rapor” var örneğin.

Buna göre Türkiye’de bine yakın (961) sandıkta bir tek “Hayır” oyu çıkmadığı saptamasına yer verilmiş. Bunlar arasında Şanlıurfa’nın Akçakale, Viranşehir, Hilvan, Muş’un Hasköy, Yozgat’ın Çekerek ve Sakarya’nın Akyazı ilçeleri de var. Üstelik bu sandıkların yüzde 30’unda seçmenlerin tamamının, hiç firesiz oy kullanmış olduğunun görülmesine rağmen.

“Hayır” cephesine dâhil olan partilerin (burada CHP, HDP ve Saadet kast ediliyor herhalde) 1 Kasım 2015 seçimlerinde bu seçim bölgelerindeki varlığıyla karşılaştırarak, sandık görevlileri dâhil buralarda bir tek “Hayır” oyunun dahi kayıt edilmemiş olmasını “Hayatın olağan akışına ters” buluyor grup.

Grup ayrıca, yine ilk saptamalarına göre, 7,048 sandıkta kullanılan oyun seçmen sayısına “eşit ya da daha fazla” olduğunu (görevli sayılarını da kattığını söyleyerek) iddia ediyor. Grubun iddiasına göre bu sandıklarda kullanılan toplam 1 milyon 672 bin 249 oyun yüzde 60,7’sinin de “Evet” olarak kayda girdiğini söylüyor.

Evet ve hayır arasındaki farkın 1 milyon 300 bin civarında olduğu düşünülürse bu iddialar YSK tarafından ciddiye alınarak incelenmek zorunda.

İddialar için Anadolu’nun derinliklerine gitmeye de gerek yok. Gazeteci Şükrü Küçükşahin, Çankaya’daki Başbakanlık yerleşkesine yürüme mesafesindeki Gökay İmam Hatip Okulu'nda –kendisi dahil- seçmenlerin, kendilerini OHAL’i gerekçe göstererek engelleyen polisle uzun süre tartıştıktan sonra yasal hakları olan oy sayımını izleyebildiklerini yazdı.

YSK’nın 16 Nisan akşamı partilere elektronik veri akışının kısa bir süre aksadığı zaman diliminde bir siber müdahale olup olmadığı iddialarını da araştırması, açıklık getirmesinde yarar var.

Bu gelişmeler gözleri bir kişi üzerine çeviriyor doğal olarak, o da Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Erdoğan’ın 16 Nisan gecesi kullandığı “Atı alan Üsküdar’a geçti” atasözü, bir açıdan bakıldığında “Artık ne yapsanız boş” anlamına da yorumlanabilir.

Erdoğan dün CNN International televizyonuna verdiği mülakatta “Maçı ister 1-0, ister 5-0 kazanın, sonuç aynı” dedi. Bu söz doğru, hukuken referandumun yüzde 60 ya da yüzde 50 artı 1 oy ile kazanılmış olması arasında hiçbir yetki farkı yoktur.

İtirazcılar gollerin gol olmadığını, kendi gollerinin sayılmadığını, çünkü kuralların maç başladıktan sonra değiştiğini ve hakemin de taraflı davrandığını öne sürüyorlar.

Erdoğan şu ana kadar izlediği çizgiyle itirazlara aldırıp yolundan dönecek gibi görünmüyor, ama siyaset bu, Süleyman Demirel’in dediği gibi “siyasette 24 saat çok uzun bir süre” olabilir, yeter ki her şey meşru ve demokratik zeminde” olsun.