Abone Ol

Erdoğan, cemaati dışlayarak ne yapmak istiyor?

AK Parti ve Cemaat arasındaki dershane kriziyle ilgili çarpıcı analiz..

Erdoğan, cemaati dışlayarak ne yapmak istiyor?

Radikal Gazetesi\'nden Orhan Gazi Ertekin yazısında AK Parti ve cemaat arasındaki gerilimi değerlendirdi. Ertekin yazısında Ak parti ve Cemaat arasındaki iktidar oyununda yeni sezonun başlayacağını söylüyor.

Başbakan Erdoğan cemaatin önünü açtı! 

İşte O yazı

Bütün aktörlerin zaten kırılgan bir noktada bulunduğu Türkiye siyasetinde taşlar bir kez daha yerinden oynuyor. AK Parti ve Gülen Cemaatinden teşekkül eden “yeni iktidar” alanı daha üçüncü yılında çatlayıp bölünürken kurucu unsurlar birbirlerinin karşısında konumlanarak yeni bir siyasal merkez inşa etmenin yollarını arıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, Cemaati dışlayarak kendi politik yerini muhafazakâr Kürt eksenli yeni bir toplumsal merkezle desteklemeye uğraşıyor. Cemaat ise devlet kurumları içindeki konumlarını, Erdoğan karşıtı bir demokratik direnç noktası olarak sunmaya uğraşıyor. Güç ilişkilerini yeniden belirleyecek olan bu süreçte CHP , iktidardaki çatlamayı kendisi için işlevselleştirmeye çalışıyor. Kürt politik hareketi ise, meşru bir aktör olarak ilk kez siyasal merkeze doğru taşınmanın heyecanını yaşarken Erdoğan liderliğinin bir alt siyasal kompartmanı olarak konumlandırılma tehlikesini erkenden seziyor. Çünkü, Barzani de, Erdoğan’ın yardımıyla, Türkiye’deki politik konumunu, PKK ’nın Rojava’daki yükselişini dengeleyecek bir noktaya taşımak için göreve çağrılıyor. İktidar ve muhalefet gruplarının geçici olarak birbirlerine denk siyasal güçlere dönüştüğü bu olağanüstü anda sahnenin eğlence unsuru da eksik olmuyor. MHP , gözlerini bağlamış “körebe” oynuyor! Anlayacağınız her şey toz duman! Türkiye siyaseti daha önce görülmedik çok özgün bir krizin içinde. Peki sahnenin bu en heyecanlı anına nasıl geldik ve daha neler göreceğiz?

Fethullah Gülen’in sitesi hacklendi mi?


Yükseliş ve düşüş

Bugün açık kavgaya tutuşan Erdoğan ile Cemaat ilişkisi, çok mesut başlamıştı. Cemaatin, 2010’daki iki büyük müdahalesiyle Erdoğan’a eşit siyasal aktör olarak ortaya çıkması bile Başbakan açısından büyük kaygılar yaratmamıştı. İki müdahaleden birincisinde, Cemaatin iktidar katındaki yeri ve önemi 2010’daki “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” iddianamesine usulcacık yerleştirilmişti. İddianamede suç, sadece hükümeti değil Cemaati de yıpratmak olarak duyuruluyordu. Çok açık ki bu girişim, Cemaati bir toplumsal gruptan resmi bir iktidar unsuru haline getiren üstü kapalı bir darbeden başka bir şey değildi. İddianame, Cemaati, hiç yoktan bir “devlet” haline getiriyor, onun varlığını resmi bir kabule taşıyordu. İkinci müdahale ise 2010’un sonlarındaki HSYK seçimlerinde gerçekleşti. Bu süreçte de Cemaat, yargının bütün ana karargahlarını eline geçirdi. HSYK, Yargıtay ve Danıştay’da ana siyasal güç haline geldi.

Fethullah Gülen’den lider tanımı! İblisler satranç oynuyor..


Bu gelişmeler yeni iktidarın içinde bir hiyerarşi doğurmaya başladı ve bu aşamadan sonra çatışma için uygun herhangi bir gündemin gelmesini beklemekten başka bir seçenek kalmamıştı. Eğer 7 Şubat 2012 darbe girişimi olmasaydı, büyük ihtimalle bir başka gündem üzerinden bu iki iktidar unsuru birbirlerine başka “ayak oyunları”yla saldıracaklardı. Çünkü iktidar olmak sürekli daha güçlü ve belirgin bir hiyerarşi yaratmayı zorluyor, bu da diğer ortağın küçültülmesini gerektiriyordu.
Diğer yandan, iktidar içindeki çatışmanın Kürt meselesi üzerinden gerçekleşmesi de tesadüf değildi. Çünkü bu alan oldukça geniş bir siyasal, ekonomik ve toplumsal büyüme imkanını saklıyordu. Böylece ilk saldırı 7 Şubat’ta, Kürt meselesi yoluyla ve Cemaatten gelirken Erdoğan, Cemaatin toplumsal ve ekonomik merkezlere uzanan kollarını budayarak onu iktidar içinde ikincilleştirmenin yollarını aramaya başladı ve ilk bulduğu yol “dershanelerin kapatılması” planı oldu. Cemaati, iktidardan alaşağı etmenin en iyi çaresi, onu toplumsal ve ekonomik merkezden uzaklaştırmak ve siyasal varlığını Erdoğan liderliğinin hükmettiği “renkli politik dünya ”nın sıradan bir unsuruna indirgemekti. Böylece Cemaat, Erdoğan ile eşit özne olmaktan çıkacak, onun basit bir “nesnesi”ne dönüşecekti. Ayrıca, Erdoğan, yargıyı yeniden dönüştürme planları ile Cemaatin özgüveniyle de oynama yoluna gitti. Bunun üzerine Cemaatin “demokrasi elden gidiyor” hassasiyeti birdenbire nüksetti. Kendisini “yeni iktidar”ın despotik kanadına karşı demokratik projeksiyon sahibi unsur olarak sunmaya çalışırken gerçekte hem eldeki imkanlardan olmak hem de Kürt coğrafyasındaki olağanüstü ekonomik ve toplumsal güç pastasından uzaklaştırılmak tehlikesini görüyordu. Ayrıca siyasal merkeze doğru henüz taşınan Kürt hareketi de Cemaatin imkan ve ihtimallerini iyice sınırlandırıyordu. Ve şimdilerde tayin edici bir “gol” beklentisiyle seyre daldığımız en heyecanlı noktaya yeniden geldik.

Gülen cemaatinin önündeki 3 seçenek ne?

Yeni toplumsal merkez

İstisnasız herkesin sinirlerinin en üst safhada gerildiği bu anda Erdoğan, kendisine, Türk ve Kürt “muhafazakâr”lığına dayanan yeni bir ekonomik ve toplumsal merkez üretme ödevi verdi. Bu noktada Irak Kürdistanı’nın lideri Barzani’yi petrol ve diğer ekonomik ve ticari ilişkilerin yarattığı bir toplumsal zemine dayanarak Türkiye’de daha aktif bir siyasal güç haline getirmek için itekliyor. Böylece, Cemaatin ortak olmadığı yeni bir siyasal alan yaratırken, aynı zamanda onun gücünü çok zayıflatacak olan Kürt hareketini de merkeze taşımak durumunda kaldı. Fakat, Kürt hareketi ana bir siyasal aktör olarak merkeze doğru yükselirken aynı zamanda Erdoğan liderliğinin altındaki bir politik nesne konumuna indirilme tehdidi altında. Çünkü, Kürt hareketi, siyasal bir güç olarak tanınmak zorunda kalınırken ekonomik ve toplumsal merkezin dışına da yerleştirilmiş oldu. Böylece, Erdoğan, refah beklentisi içindeki geniş bir Kürt kitleyi kendi lehine konumlandırma imkanını da elde etmiş olacak. Bununla beraber şimdilik her şey ortada ve henüz “finish” çizgisine yaklaşan bir aktör yok. Bu çok katmanlı ve karmaşık süreçten kendisine daha “yeni iktidar” ve daha “yeni düzen” üretecek olanın kim olduğunu henüz bilmiyoruz. Ama mücadelenin kıran kırana geçtiğini, günlük politik esneklik ile uzun vadeli stratejiler arasındaki ilişkiyi kurabilenleri bir sonraki sezonda mutlu mesut görebileceğimizi kolaylıkla tahmin edebiliriz. Ama bahisler riskli...

Radikal/ Orhan Gazi Ertekin

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Gülen cemaatinin oy oranı ne kadar?