Abone Ol

Ece Üner'den ilginç itiraf! Babama rağmen sunucu oldum!

Habertürk TV Ana Haber Bülteni ve "Olduğu Gibi" adlı programın sunucusu Ece Üner'den ilginç itiraflar!

Ece Üner'den ilginç itiraf! Babama rağmen sunucu oldum!

Hani eskiden haber spikerleri bir masada otururdu, belden aşağısını göremezdik de; "Üstten ceketli alttan pijamalı mı" diye dalga geçerdik... O devir çoktan kapandı. Artık alttan da üstten olduğu kadar şık giyimli ama sadece güzel olmayan, gerçekten akıllı ve kültürlü, hırslı spikerlerin devri. Tıpkı Ece Üner gibi.

Ece Üner, bundan 11 yıl önce NTV'de muhabirliğe, ardından da CNN Türk'te spikerliğe başladığında hakkında hep aynı önyargı vardı: Babasından torpilli. Oysa CNN Türk'ün Genel Müdürü olan Dinç Üner, kızının medyadan uzak olmasını istemiş hep. Hatta bu yüzden ciddi çatışmalar yaşamış baba-kız. Bu nedenle Ece Üner, "Babama rağmen buradayım" diyor.

Habertürk TV Ana Haber Bülteni ve "Olduğu Gibi" adlı programın sunucusu Ece Üner HT Pazar'dan Heja Bozyel'e konuştu.

* 10 yıl atletizmle uğraşmışsınız. Sporda öğrendiklerinizin televizyonda size bir artısı oldu mu?

Kesinlikle oldu. Sportmence savaşmak gibi sözler laf değil. Atletizmde kulvarını kullanmayı iyi bilmen gerekir. Sağdan soldan geçenlerin, geride kalanların dikkatini dağıtmaması lazım. Bu meslek de öyle. Saniyenin milyonda biri kadar bile dikkatin dağılsa sağındaki seni geçer ya da düşersin.

* Çocukluğumuzda ana haberlerde sadece Gülgün Feyman vardı kadın olarak. Son yıllarda spordan ana habere ekran kadınların eline geçti sanki...

Gülgün Feyman ekoldür. Ama bence bu bir trend işi. Bir dönem güzellik kraliçeleri haber sunuyordu, sonra olgun erkek anchor dönemi oldu, hâlâ devam ediyor. Bizim dönemde çok kadın var belki ama çok kolay da elenebiliyorlar.

* Ekrana çıkan erkekler için karizmatik olmak yeterliyken, kadının güzel olması şart mı?

Haberin nasıl bir cinsiyeti yoksa haberi sunanın da öne çıkan bir cinselliği olmaması gerekiyor bana göre. Güzellik, bizden önce seyirciye ulaşan bir tavsiye mektubu, ama o kadar. Onu anlamlı bir bakışla doldurmuyorsan ya da bir şeyler söylemiyorsan, sadece konuşuyorsan, seyirci bunu hemen fark ediyor ve seni cezalandırıyor. Yani ekranda bir zap'lık canın var.

* Google'a isminizi yazdığımda karşıma size ve diğer kadın spikerlere ait birçok frikik videosu çıktı. Bunlar sizi rahatsız ediyor mu?

Etmez olur mu? Algıda seçicilik diye bir şey var. Kimin haberi niye izlediğini bilemezsin. Orada çok ciddi bir emek var. Haftada altı gün, günde 12-13 saat çalışıyorum. O emeğe karşılık ne kestin koç, ne yedin hiç... Yapacak bir şey yok.

* Habercilerin de artık magazin malzemesi olması normal mi sizce?

"Her gün benden haber dinle, beni gör ama beni hiç merak etme" deme şansımız var mı?

*Dışarıdan bakınca babanız sayesinde bulunduğunuz noktaya geldiğiniz düşünülüyor. Önyargıyı kırmakta zorlandınız mı?

Hayır çünkü işimi ve çalışmayı çok seviyorum. Bu yüzden de babam sayesinde buralara geldiğim vehmine kapılanlara verilecek tek cevap, babamın bu işi seçtiğim için benimle uzun süre küs kalması olur sanırım. Bir babanın kızı için isteyeceği son işin bu olduğunu söyledi bana hep. Babam sayesinde değil; babama rağmen bir yerlere geldim.

* Babanız bu işi yapmanızı istemediği için hırslandınız mı?

"Bir şeyin reklamını yapmak istiyorsan yasakla" derler. Tam öyle oldu. Babam benim için çok önemlidir. Hani "En iyi öğüt iyi bir örnektir" derler ya. O yüzden babamın bana çok öğüt vermesine gerek kalmadı.

* Programlarınızda sizi en çok zorlayan, şaşırtan konuk kim oldu?

Google hazretlerine sorduğun zaman insanlarla ilgili asıl gerçekleri söylemiyor ya da yanlış bilgilendiriyor. Dolayısıyla farklı bilgi edinip tanışınca şaşırdığım çok insan var. En zorlandığım, Hanefi Avcı meselesinde Nedim Şener ve Şamil Tayyar'ın bir araya geldiği program oldu. O kadar yüksek tansiyonun ortasında bilgi aktarabilmek çok kolay olmadı.

* Hiç ekranda söylediğiniz bir şey yüzünden pişman oldunuz mu?

Olmadı. Hatta "Keşke daha çok sorsaydım" dediğim oldu. Gazetecilik görevini yapıyorsan, mümkün olduğunca deşersin. Sansür uyguluyorsan zaten gazetecilik yapmıyorsun. O zaman halkı kandırmış olursun.

* Tarafsız olmak mı bilgiye ulaşmak mı sizin için önemli olan?

"Bitaraf olan bertaraf olur... " Başbakanımız söylediği bu cümleyle bugünün Türkiye'sinin realitesini yansıtmış oldu. Gerçekten biraz düşünüyorsan, okuyorsan tarafsız olmak çok zor. Ama bir tarafı tutuyorsun diye öbür tarafa sırtını çevirmek veya yanlı olmak ayrı bir şey. Önyargısız ve tarafsız olmaya çalışıyorum. İyi bir gazetecinin "Tamamen tarafsızım" demesi, "Apolitizeyim" demesidir ki o da; "80'lerde doğdum, üretmeden tüketiyorum, az okuyorum" demek. Bunu kabul etmiyorum.

* Sizin için internette "Saçını açık bıraksın, siyah giysin" yazıyor. Bu tür yorumları dikkate alıyor musunuz?

Tabii ki. Onlar Richter ölçeği gibi. Mesela bugün o yüzden saçımı açtım ve siyah giydim.

* Hem çok vasıflısınız hem de güzelsiniz... Tüm bunlar erkekleri korkutuyor mu?

Bugüne kadar korktuğunu söyleyen olmadı. Galiba şöyle bir durum var; erkek hep kadının bir adım önünde olmalı, onu kavramalı, kollamalıdır. Buna çok inanmıyorum artık.

* Çok çalışmanız ilişkilerinizi etkiliyor mu?

Mutlaka etkiliyor. Bir yandan siyasi, güncel tarihe tanıklık ediyorsunuz ama diğer yandan kişisel tarihinizi kaçırıyorsunuz. Babaannenin son günlerini onunla geçiremiyorsun, arkadaşının nikâhından erken kalkmak zorunda kalıyorsun. Bunlar hep yakın zamanda yaşadığım somut örnekler. Kendi hayatını ıskalamak ciddi bir vicdan muhasebesi. İş aşkıysa hastalıklı bir şey. Muhasebenin sonunda kazanan hep iş oluyor.

* Babanızla aranız açık olsa da arkanızda bir desteğin olduğunu bilmek yolunuza devam etmenizi kolaylaştırdı mı?

Tabii ki. Öğretmenlik, askerlik ve gazetecilik Don Kişot'luk. Üçünde de arkanda ailen yoksa iş çok zor. Arkasında ailesinin maddi desteği olmadan öğretmenlik, askerlik ve gazetecilik yapan herkese şapka çıkarıyorum, sonsuz saygım var. Ben babama mı güvendim? Evet babama güvendim, bana küsmüş olmasına rağmen. Çünkü hakikaten çok çok komik paralar kazanıyordum.

* Beyazıt Öztürk'ün size sorduğu maaş sorusu çok konuşuldu... Çok farklı rakamlar yazıldı. Nedir işin aslı, şimdi çok mu kazanıyorsunuz?

Kazandığım paranın o rakamla alakası yok. Yurdum insanının hayal gücü çok yüksek. Ne çok yüksek ne de az, olması gerektiği kadar kazanıyorum.