Abone Ol

Dizilerin sezon finali fiyaskosu! İşte en saçma sahneler!

Medyafaresi.com yazarı Anibal Güleroğlu, sezon finali yapan dizileri eleştirdi.

Dizilerin sezon finali fiyaskosu! İşte en saçma sahneler!

Kuzey Güney, 20 Dakika, Öyle Bir Geçer Zaman Ki gibi ekrana veda eden dizilerin final bölümlerini eleştiren televizyon yazarı bakın en sert eleştiriyi hangi diziye yaptı..

20 DAKİKA BÖYLE SONA ERDİ -VİDEO-

KUZEY GÜNEY'DE SÜRPRİZ FİNAL SAHNESİ -VİDEO-


İşte Anibal Güleroğlu\'nun o yazısı;

Hiç dikkat ettiniz mi dizilerimizin finallerine? Konuları ya da ekran ömürleri ne olursa olsun kapanışı yapma noktasında yaratılan durum hep fiyasko mantığının ürünü! Aralarında bir iki istisna olsa da geneli, mutlu sonla bitmekte.
Sezon veya sezonlar boyu sürdürülen çatışmaları bir kalemde silip ortalığı güllük gülistanlık hale getiren dizicilerimizin amacı belli... Olayları, anlamsız bir iyimserlikle çözümleyip izleyiciyi memnun edecek şekilde bağlayarak müşteriyi küstürmemek. Tıpkı Yeşilçam filmlerinde olduğu gibi!
Nasıldır, o zamanın şartlarına göre başarılı görülen, Yeşilçam örneklerinin tarzı? Kötüler cezalarını bir şekilde bulur, iyiler de mutlulukla kanatlanır. Adalet deseniz, hiç şaşmaz... Suçlu ne kadar kaçarsa kaçsın kanunun pençesinden kurtulamaz. Bu düzene alışıldığından izlenen yapımlarda ne heyecan vardır, ne de sürpriz. Her şey olacağına varır nasılsa.
Senaryo bu gerçekdışı icraatını sürdürürken dönemin seyircileri de ne hikmetse adeta ipnotize olmuş gibi defalarca izlerler bu uyutmacılığı. Bu tarz yapımlara senaryo üretmekse, dikensiz gül bahçesinde gezinmeye benzer. Uzun uzadıya düşünmeye gerek yoktur. Salla sallayabildiğin kadar... Nasılsa sonunda Ali Ayşe'yi, Türk polisi de suçluyu yakalar.
Şimdinin dizi âlemine geldiğimizde karşımıza çıkan manzara bundan farklı mı? Kesinlikle tıpkısının aynısı. Ortada kayda değer bir final sergileyerek ters köşe yaptıran diziyi gören beri gelsin.

Saçmalardan seçmeler...

Ardımızda bıraktığımız sezondan 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki'ye bir bakın... İşkenceleriyle ve bir dönemin düzenine dair söylemleriyle gerçekleri yansıtan dizi, Mete'nin kurtuluşu aşamasında baltayı taşa vurdu. Sanki ortalıkta hak arama durumu varmışçasına çekinerek tüm aileyi içeri tıkmak yerine saçma bir pazarlığa pabuç bırakan polisin ve komedinin ötesinde bir kurguyla öldürülen Turgut'un adamlarının elinden kolayca kurtulan Mete'nin final öyküsündeki abartılı iyimserliğe karşı Gökhan Özen gibi 'Ufak at biraz civcivler yesin' diyesi geliyor insanın. 'Aç tavuk rüyasında kendini buğday ambarında sanırmış' atasözüyle de eşleşen bu finaldeki taktikleri gerçekten işkencelere maruz kalıp hayatları kararanlar akıl edememişler mi? Yazııkkk...
Dizideki bütün karakterlerin kendine bir eş bulması da tam yerli film komedisiydi. Senaryo o derece kaptırmıştı ki kendini 'Çekilen eziyetler sonlandı, iyilik kazandı' mesajını vermeye, neredeyse mahalledeki kedi-köpekler bile çiftleştirilip topyekûn mutluluk yumağı yaratılacaktı.
Böyle bir final, o an için hoşa gitse de sezon boyunca ortaya konmaya çalışılan darbe kaynaklı ciddi söylemin tüm ağırlığını alıp götürdü. Oysa o acıtan gerçekler, hayali kurtuluşlar yerine gayet etkili bir final yaratılabilirdi. Böylece vermek istediği mesajlarla çelişmeyen iyi bir iz bırakılırdı akıllarda. Beklentim bu yöndeydi ama yanılmışım.
***
Başlangıcında çok şey vadeden ve tek sezonla yetinen '20 Dakika' da damaklarda benzer tadı bırakanlardan. Ara yerlerdeki anlamsızlıklar bir yana, Melek olmayan Melek'le ailesini, deniz kenarındaki mutlu tabloyla yolcu eden senaryonun final bölümündeki saçmalıkları sıralamaya değil birkaç satır, 20 sayfalık yazı bile yetmez.
Finale bir parça heyecan-dram katmak için ölen Zorba ve evi aramak yerine salona tıkılıp Kedi'yi pataklamayı seçen Kerim'le adamları ortalığı yeterince cıvıklaştırmışken bir de zehirden kurtulmak için kendi kendini zehirleyerek, Melek'i adam öldürmenin külfetinden kurtarma durumu yaratılmış. Plastik sandalyeye bağlanan Muavin'in alnındaki yazı ise karmaşaya getirilen finalin göze çarpanlarından. Uyarlamada fikir iyi, uygulama felaket!
Ushan Çakır'ın canlandırdığı Özgür karakterinin 'Dükkânı aç-Açmam' komedisinde babanın bulunup getirilmesi ve cinsel tercihini açıklama tehdidi... Buna misilleme olarak finalde hariçten gazel atan durumuna düşen Muavin'in babasından alınan vasiyet... Biri izah edebilir mi, bunlar ne gereksiz saçmalıklardı öyle? Baştan beri ilgiyle izlediğim yapımın finalinde, yaşadığım hayal kırıklığında 'Zavallı Kaçış Planı ne hale getirildi' dedirten türdendi hepsi de!
***
Bir diğer mutlucuk finale giden yapım 'Kuzey Güney' oldu. ''Halil'i öldürdünüz... Behlül'ü kaçırdınız... Kuzey'i yedirmeyiz'' gibisinden izleyici mesajlarının motivasyonunda finalini yapan dizi, klasikleşmiş su dökme seremonisiyle uğurlanıp in cinin top oynadığı yoldan uçağa giden Kuzey-Cemre çiftini kalıp cümlelerle konuştururken, hapishane avlusundaki Güney'i de uçağa baktırmayı ihmal etmedi.
Güney'in 'sahte mermi'yi nasıl fark edemediği bir yana Kuzey'in de kimi zaman öldürücü bile olan plastik mermilerden nasıl hiç etkilenmediğini hala anlamış değilim. Yoksa Komiser, Güney'e pek çok Avrupa ülkesinde kullanılan ve sadece bir parça can yaktığı söylenen 'kauçuk mermi' mi vermişti? O zaman da akla şu soru takılıyor... Madem güvenlik güçleri artık kauçuk mermiye geçti o halde Gezi Parkı olaylarında kullanıldığı söylenen ve demokrasi dersi vermeye soyunan ABD'nin de sattığı 'plastik mermi'ler ne iş? İşte görüldüğü gibi anlamsız bir final, insan mantığını nereden alıp nerelere götürebiliyor.
Acaba dizinin bu son sahneleri, lüks araçlarını satıp hayatı sorgulamak ve oyunculuk dersi almak için Londra'ya gittiği söylenen Kıvanç Tatlıtuğ, dizideki bu finaldeki yapay yaşamı da sorguladı mı? Kendisine bu son ne derece tatminkâr geldi merak ediyorum doğrusu. Hele ki, 'Kelebeğin Rüyası' gibi tam da hayatın içinden bir yapımın gerçekçi finalinin ardından!
Denilebilir ki, oradaki iki şairin yaşamlarının kurgulanmış haliydi. Doğrudur.
Zaten dikkat ediyorum da, romanlardan uyarlanan yapımlarda her şeyin tozpembe olduğu bir final pek yaşanmıyor. Onların sonları, gerçektekilerle daha uyumlu oluyor. Sonuçta izlendiğine de değiyor. Böyle uyarlama-uydurmalar ise havalarda uçuyor. İnsanları, 'galip iyi-mağlup kötü' hayaliyle uyutmaya çalışan senaryoların ayakları yere basmadıkça da, final özürlüsü haline gelen dizilerdeki inandırıcılık ve kalite dozu yere çakılıyor.
***
Öte yandan her gece milyonlarca insanı ekran başında tutan diziler de yaşamın birer parçası değil mi? Dolayısıyla onların da gerçeklikle uyumlu olması gerekmez mi? Gerekir tabi. Yabancı dizilerin çoğunda bu ayrıntıya olabildiğince dikkat ediliyor zaten.
Öyleyse, dünyaya açılmakla övünen dizilerimizin senaristlerinin de, bir an önce kafalarındaki fantastik dünyanın Yeşilçam esintili iyimserliğinden kurtulup, finale kadar çeşidi belirsiz zorluk ve kötülükle karşılaştırdıkları kahramanlarına gerçekle çelişmeyen sonlar yazmaya başlamaları, izleyiciye final özrü yaşatmamaları gerek.
Yıllar öncesinin kendi kabuğunda sıkışmış, iletişim yokluğunda kendisine sunulanların ötesindekilerden bihaber ömür tüketenleriyle, günümüzün uyanık yaşam algısı aynı değil! Bilinçli izleyici artık masalsı sonlar yerine gerçekçi finaller istiyor.

ANİBAL GÜLEROĞLU\'NUN MEDYAFARESİ YAZILARI İÇİN TIKLAYIN..

Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal