Abone Ol

CHP 54 sayfalık şerh düştü! Mali disiplini yok ettiği için güveni yok eden...

TBMM Genel Kurulu’nda bu hafta Varlık Fonu’na getirdiği düzenleme ile ekonomideki uygulamaları eleştiren, bazı uygulamalara itiraz eden herkesi manipülatif ve spekülatif hareketle suçlayabilecek nitelik taşıdığına dikkat çekilen 40 maddelik kanun teklifi görüşülecek.

CHP 54 sayfalık şerh düştü! Mali disiplini yok ettiği için...

TBMM Genel Kurulu’nda bu hafta Varlık Fonu’na getirdiği düzenleme ile ekonomideki uygulamaları eleştiren, bazı uygulamalara itiraz eden herkesi manipülatif ve spekülatif hareketle suçlayabilecek nitelik taşıdığına dikkat çekilen 40 maddelik “Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” görüşülecek.

Hülya Karabağlı - Medyafaresi.com

CHP, TBMM Genel Kurulu’nda bu hafta görüşülecek “Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne 54 sayfalık şerh düştü. CHP, “Bu kanun teklifinin, teknik düzenlemeler kılıfı adı altında iktidarın düşürülemeyen işsizlik, yoksulluk yüzünden yaşanan intiharlar, bir türlü belini doğrultamayan ülke ekonomisi, kamu bankalarının yandaş şirketleri kurtarma operasyonları ve Varlık Fonu’nun gizlenen işlemleri gibi devasa sorunlar hakkında gerçeklerin söylenmesinin önüne geçilmesi amacıyla hazırlandığı anlaşılmaktadır” dedi.

Kanun teklifindeki bazı düzenlemelerle ekonomi alanında farklı sesleri bastırmak ve zarar etmesi neredeyse kesin olan akıl ve bilim dışı projelere vatandaşı ve baskı altında tutulan finans kuruluşlarını zorla ortak etmenin yolları yasallaştırılmaya çalışıldığı belirtilen  Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nun CHP’li üyeleri, Bülent Kuşoğlu, Abdüllatif Şener, Kamil Oktay Sındır, Emine Gülizar Emecan, Cavit Arı, Süleyman Girgin tarafından hazırlanan muhalefet şerhinde bazı noktalar şöyle:

MUHALEFET ŞERHİ

(2/2596) esas numaralı “Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ne karşı olmamızın nedenleri aşağıda belirtilmiştir.

Türkiye’de adına Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olarak adlandırılan ve yaklaşık yirmi aydır uygulamada olan rejimin bileşenleri, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkması için gerekli olan ortak aklın harekete geçmesini sağlayacak düzenlemeler yerine günü birlik, uzun vadeli perspektifi olmayan çözümler peşinde koşmaktadırlar.

Üretim darboğazında bulunan küçük ve orta ölçekli İşletmelerin, kredi darboğazında bulunan firmaların, ödeme güçlüğü içerisinde bulunan ve çarşı-Pazar enflasyonu altında ezilen küçük memur, esnaf, işçi, tarım üreticisinin, artan işsizlik neticesinde işlerini kaybeden emekçilerin  sorunlarını çözmek ve daha kalıcı adımlar atmak, yargı bağımsızlığının sağlanması, olağanüstü hal hukukundan arınma, düşünce suçuna son verme ve demokratik hukuk devleti gerekleri doğrultusunda bir anayasal düzenleme yapma yerine Devletin şahsiyetinde parti ve tek adam iktidarını kutsallaştırmaya çalışan bir yaklaşım sergilenmektedir.

Ekonominin gerçekleri ve ihtiyaçlarından kopuk bir yönetimle karşı karşıyayız. Türkiye’de ağır bir ekonomik kriz ve sosyal toplumsal bunalım ortamı bulunmaktadır. Mevcut toplumsal bunalım, krizin artık ekonomik finansal boyutunun ötesinde bir sosyal boyuta eriştiğini göstermektedir.

Mevcut ekonomik krizin nedeni  iktidarın uyguladığı vahşi neoliberal rant ekonomisi düzenidir. Gelir yaratacak üretken alanlar yerine rantı önceleyen ve bunu yaparken de gelir yaratamadığı için, çok borçlanan, aşırı finansallaşan bir düzen kurulmuştur. Şimdi bu kanun teklifindeki bazı düzenlemelerle mevcut iktidar kendi çıkardığı krizi çözmek için daha da çok finansallaşan daha da çok kredi peşinde koşan bir çare arayışı içerisine girilmiştir. Bu durum mevcut düzenin devamını sağlayacaktır, krizi çözmeyecektir, krizi daha da derinleştirecektir.

2020 yılının ilk ayları olmasına rağmen hükümet Merkez Bankasının kaynaklarına başvurarak, Merkez Bankasının birikmiş karların dağıtımının öne alınması, kar payının avans olarak dağıtımı ve değerleme hesaplarının kullanımı yöntemlerini kullanarak merkezi yönetimim bütçesinin finansmanını dengelemeye çalışmaktadır. Mevcut iktidar algı yönetimi de uygulamak suretiyle kamu bankaları aracılığıyla aynı anda hem düşük faiz hem de düşük kur baskılamasıyla ekonomik sorunların çözümünü ertelemekte, ekonomik bunalımın daha da derinleşmesine aynı zamanda güven erozyonuna da neden olmaktadır.

Bugün finans piyasalarının günlük işleyişine ciddi şekilde müdahale edilmektedir. Ekonomiye ve Merkez Bankası gibi ekonominin önemli kurumlarına iktidar tarafından yapılan rasyonellikten uzak müdahalelerin döviz piyasalarında ve diğer finansal göstergelerde daha da kötüleşmeye yol açacağı açıktır. Kanun teklifi metnindeki bazı düzenlemeler bağımsız idari otoriteler üzerinden iktidarın finans piyasaları üzerindeki baskı ve müdahale eğiliminin artarak devam edeceğini göstermektedir.

Finans piyasaları için güçlü düzenleyici ve denetleyici çerçevenin var olması şarttır. Ancak bağımsız kurulların iktidar tarafından sürekli baskılanmaya başlanması finans piyasalarında sistemik riski önlemeye değil, sistemik riskin daha da fazla tetiklenmesine neden olacaktır. Emir ve komuta ile işleyen bir piyasa ekonomisi Türkiye’nin mevcut durumunu yansıtmaktadır.

Kanun teklifindeki birkaç düzenlemenin Basel Kriterlerine uyum amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bu düzenlemelerin yanı söz konusu düzenlemeler arasına Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonlar ve şirketler açısından borçlanma limitlerinin kaldırılmasına yönelik hükümlerin yerleştirilmesini ülke ekonomisinin içerisinde bulunduğu mevcut durum ve mali disiplin sağlanması açısından oldukça yanlış ve sakıncalı bir adım olarak görmekteyiz. Kurulduğu günden beri “paralel hazine” mantığıyla işletilen Türkiye Varlık Fonu’na yasal borçlanma limitlerine tabi olmadan kaynak sağlama adı altında borçlanma olanağı getirilmesi yanlıştır, bu durum aynı zamanda kamu maliyesinde şeffaflığı da ortadan kaldırmaktadır.

Yine büyük altyapı, enerji yatırımların finansmanı için getirildiği ifade olunan proje finansman fonları ile ilgili olarak teklif metnindeki düzenlemeler sistemik risk yaratıcı özellikler taşımaktadır.

İtiraz ve eleştiri demokrasinin temelidir. Kanun teklifindeki bazı düzenlemeler ekonomideki uygulamaları eleştiren, bazı uygulamalara itiraz eden herkesi manipülatif ve spekülatif hareketle suçlayabilecek, düşünce açıklama özgürlüğünü kısıtlayabileyecek niteliktedir. Oysa, şiddet içermeyen her türlü düşünce -iktidarın hoşuna gitsin ya da gitmesin- özgür olmalıdır.

Bu kanun teklifinin, teknik düzenlemeler kılıfı adı altında iktidarın düşürülemeyen işsizlik, yoksulluk yüzünden yaşanan intiharlar, bir türlü belini doğrultamayan ülke ekonomisi, kamu bankalarının yandaş şirketleri kurtarma operasyonları ve Varlık Fonu’nun gizlenen işlemleri gibi devasa sorunlar hakkında gerçeklerin söylenmesinin önüne geçilmesi amacıyla hazırlandığı anlaşılmaktadır. Kanun teklifindeki bazı düzenlemelerle ekonomi alanında farklı sesleri bastırmak ve zarar etmesi neredeyse kesin olan akıl ve bilim dışı projelere vatandaşı ve baskı altında tutulan finans kuruluşlarını zorla ortak etmenin yolları yasallaştırılmaya çalışılmaktadır.

Türkiye’de finansal piyasaların etkin işlememesinin ve kaynakların verimli kullanılmıyor olmamasının sebebi finansal araç eksikliği değildir. Bunun nedeni kuralsızlık, kurumsuzluk ve keyfilik düzenidir, aynı zamanda güvensizlik ve güvencesizlik ortamıdır.

Ekonomide güven ortamından giderek uzaklaşılırken, ciddi yapısal sorunlara çözüm aranılması gerekirken, aceleyle getirilmiş bir yasal düzenleme ile yapısal sorunlar çözülmeden, geçici çözümlerle bir yere varılamayacağı da açıkça ortadadır.

Kanun teklifindeki düzenlemeler güven bunalımını derinleştirecek unsurlar taşımaktadır.

Bu yasa teklifi mali disiplini yok ettiği için güveni yok eden, aynı zamanda kamu maliyesinde şeffaflığı ortadan kaldıran bir yasa teklifidir.

Özet olarak; bu yasa teklifi, içeriğindeki bazı düzenlemeler nedeniyle ekonomik krizi çözemeyecek, krizi daha da derinleştirecek bir niteliğe haiz bulunmaktadır.

Komisyonda iki günlük mesai sonucunda görüşülüp kabul edilen 40 maddelik söz konusu teklif, aynı zamanda finans sektörünü ilgilendiren dört temel kanunla ilgili mini torba yasa teklifi hüviyetindedir. Hukuk literatüründe gerçek bir yasa türüne karşılık gelmeyen son dönemde Türk siyaset ve hukuk dünyasında tartışılan ve "yasama kurnazlığı" suçlamalarıyla tepki toplayan bu yasa türü hukuk literatürümüz ve hukuk kalitesi açısından ciddi sıkıntılar doğurmaktadır.

Torba yasa mantığıyla ilgili komisyonlarda detaylı olarak tartışma ve inceleme yapılmaksızın mevcut temel kanunlarda değişiklik yapılması veya yeni hükümler ihdası hem mevzuatta hem de uygulamada ciddi sorunlara neden olmaktadır.

Hızlandırılmış, vizyoner olmayan tepki temeline dayalı yasa yapma mantığı, hukuk literatürümüz ve hukuk kalitesi açısından ciddi sıkıntılar doğurmakta, yetersiz, yeni sorun doğurucu kanunların çıkmasına neden olmakta, bir sonraki "yasa"daki bazı hükümler bir önceki "yasa" ile getirilen bazı hükümlerdeki yanlışlıkların düzeltilmesi veya bazı hükümlerin uygulanmasının ertelenmesini öngören hükümlerle ilintili olmaktadır.

Bu mini torba kanun teklifi de birbirinden farklı ve farklı Komisyonların görev alanına giren hükümleri içermektedir. Öte yandan, bu kanun teklifinin komisyona apar topar getirilmesi, hazırlanışı ve birbiriyle ilgisiz yapıların bir araya getirilmiş olması gayriciddi bir yaklaşıma işaret etmektedir.

Söz konusu kanun teklifi 06.02.2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş, 07.02.2020 tarihinde esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna tali komisyon olarak da Adalet ve Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına sevk edilmiştir. Kanun teklifi diğer bazı ihtisas komisyonlarının ilgi ve çalışma alanlarına giren bazı düzenlemeleri içermesine rağmen başkaca herhangi bir tali komisyona sevk edilmemiştir.

Söz konusu kanun teklifinin Komisyonun 11.02.2020 Salı günü saat 15.15’de  Plan Bütçe Komisyonunun yapacağı toplantının gündemine alındığı Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının 07.02.2020 gün ve 1392241-130.02-616647 sayılı yazısı ile komisyon üyelerine bildirilmiştir.

Yürürlük ve yürütme maddeleri dahil 40 maddeden oluşan finans sektörünü ilgilendiren mini torba kanun teklifi, Plan ve Bütçe Komisyonunun 11.02.2020  tarihli birleşiminde gündeme alınarak görüşmelere geçilmiştir.

Söz konusu kanun teklifin Adalet ve Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarında gündeme alınıp görüşülmediği öğrenilmiştir.

Teklif metninde yer alan 1, 10, 11, 14, 15, 16, 17, 21, 23, 26, 36, 37 ve 38. maddelerin özellikle Anayasa ve/veya Adalet Komisyonları tarafından bizzat Anayasa’ya ve Türk hukuk ve ceza sistemine uygunluk açısından ayrıca değerlendirilmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz.

Söz konusu kanun teklifinde bulunan bazı maddeler diğer ihtisas komisyonlarının ilgi ve çalışma alanlarına giren düzenlemeleri içermesine rağmen başkaca herhangi bir tali komisyona sevk edilip görüşülmesi sağlanmadan komisyondan geçmiştir.

Kanun teklifindeki bazı düzenlemelerin gerekçesinde uluslararası piyasalarla bütünleşmekten, Avrupa Birliği ve Basel kriterlerine uyumdan bahsedilmektedir. Bu nedenle kanun teklifinin Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda da görüşülmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Geçmiş dönemlerde kötü bir alışkanlık olarak değerlendirdiğimiz bu türden kanun hazırlama ve yapma tekniği, hem torba kanun teklif ve tasarılarında ele alınan konuların yürürlükteki mevzuatla uyumu açısından ciddi sorunlar yaratmış, hem de bu kanunların uygulanması aşamasında daha önceden öngörülemeyen sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda, TBMM'den ilgili ihtisas komisyonlarında yeterince tartışılıp görüşülmeden acele bir şekilde geçen çok sayıda düzenlemeden ülkemiz ve vatandaşlarımız doğrudan veya dolaylı olarak olumsuz etkilenerek mağdur olmakta ve aynı kanun maddesinin kısa süre içinde defalarca değiştirilmesi gereği doğmaktadır.

Bu durumun en son örneği; komisyon ve genel kurul görüşmelerinde tüm uyarılarımız dikkate alınmadan acele ile yasalaştırılan 05.12.2019 tarih ve 7194 sayılı Digital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda  ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda  yer alan Değerli Konut Vergisi ile ilgili bazı hükümlerin, söz konusu kanunun yürürlüğe girmesinin üzerinden  sadece   iki ay sonra, 14.02.2020 tarih ve 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un T.B.M.M. Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında verilen önergelerle değiştirilmesi ve verginin uygulanmasının bir yıl süre ile ertelenmesidir.

Devlet yönetimini ve toplumun geniş kesimlerini yakından ilgilendiren, bazı sektörlerde iş ve işleyiş kurallarını, piyasa oluşumunu, ekonomideki kaynak dağılımını ve ekonomik tercihleri etkileyen bu nitelikteki düzenlemelerin, acele ile kamuoyunda ve komisyonlarda yeterince tartışılmadan torba kanun yöntemiyle yasalaştırılmak istenmesi demokrasimizin yerleşik teamüllerine de uygun değildir.

Bu yöntemle, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının ve ilgili sivil toplum örgütlerinin kanunların hazırlık ve görüşülme aşamasında görüşlerinin alınamamasına, getirilen düzenlemelerin ekonomik ve mali etkilerinin yeteri kadar anlaşılamamasına ve tartışılamamasına sebebiyet verilmektedir. Bu durumda aynı zamanda kanun teklifleri, düzenleyici etki analizleri yapılmadan TBMM'ye sunulmuş olmakta,  dolayısıyla söz konusu kanun değişikliklerinin yasal bir gereklilik olan bütçeye ve ekonomiye getireceği mali yükü hesaplanamamıştır. Bu çerçevede bütçe dengesinin bozulması ve dolayısıyla da ülke ekonomisinin olumsuz yönde etkilenmesine neden olunmaktadır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 02.07.2018 tarih ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik “Gelir ve giderleri etkileyecek kanun teklifleri” başlıklı 14’üncü maddesi, Kamu gelirlerinin azalmasına veya kamu giderlerinin artmasına neden olacak ve kamu idarelerini yükümlülük altına sokacak kanun tekliflerinin getireceği malî yükün, orta vadeli program ve malî plan çerçevesinde, en az üç yıllık dönem için hesaplanıp tekliflere eklenmesi ve sosyal güvenliğe yönelik kanun tekliflerinde ise en az yirmi yıllık aktüeryal hesaplara yer verilmesi zorunluluğunu hüküm altına almıştır.