Abone Ol

Cem Sultan başaramadı, Gülen de başaramayacak..

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, emniyetteki "paralel yapı" iddialarına ilişkin yürütülen "casusluk" soruşturmasıyla ilgili, "Cem Sultan başaramadı, Pensilvanya'daki zat da başaramayacak. Korkarım orada hayatını kaybedecek. Cenazesi Cem Sultan gibi 5 yıl orada kalsın istemiyorum....

Cem Sultan başaramadı, Gülen de başaramayacak..

AA- Şahin, muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'da ciddi bir operasyonun olduğunu, emniyetin içerisinde yasa dışı dinlemelerin yapıldığını belirterek, devletin en üst kademesinde görev yapmış kişilerin sorumsuzca dinlendiğini söyledi. Uydurma bir takım belgelerle, sahte isimlerle mahkemelerden karar alarak dinlemelerin yapıldığını ifade eden Şahin, "Emniyet mensuplarına dönük bir yargı süreci başladı. Tutuklananlar oldu. Geleceğe umutla bakmamız açısından değerlendirmemiz gereken bir husustur. Çünkü Türkiye'de maalesef geçmişte askeri darbelerle hükümetler görevden uzaklaştırılmıştır. Şimdi de bir yargı darbesi ile halkın seçtiği hükümetler görevden uzaklaştırılmak istendi. Bu, artık açık şekilde ortadadır" diye konuştu.

"Yargı ayağı da var"

"Tabi bu, emniyet ayağıdır, bunun yargı ayağı da var" diyen Şahin, "Kamu kurum ve kuruluşlarında aynı amaçla örgütlenmiş olan bu paralel yapı, Türkiye Cumhuriyeti'nin iç güvenliğini hatta dış güvenliğini tehdit eder boyuta ulaşmıştır. O bakımdan ciddi bir şekilde yasal sınırlar içinde mücadele edilmelidir" ifadesini kullandı. Şahin, buna benzer bir olayın tarih içinde yaşandığını anlatarak, şöyle konuştu:

"Buna benzer olayları biz tarih içinde de yaşadık. Fatih Sultan Mehmet'in iki oğlu vardı. İkinci Beyazıt ve Cem Sultan. Büyük oğlu İkinci Beyazıt Osmanlı'nın başına geçti. Küçük oğlu Cem Sultan iktidarı ele geçirmek için ağabeyinin yerine iktidar olmak için çok çalıştı. Ordular kurdu üstüne gitti başaramadı. En sonunda Vatikan'a sığındı. Vatikan'da Papa ile işbirliği yaptı ve bir Haçlı ordusuyla Osmanlı'nın üzerine gelmeyi ağabeyini devirmeyi, Osmanlı'nın başına geçmeyi amaçladı ama başarılı olamadı. Vatikan'da öldü. Cenazesi 5 yıl sonra İstanbul'a getirilebildi."

Şimdi de birilerinin Türkiye'deki mevcut yönetimi devirerek, Pensilvanya'da neoconlarla işbirliği yaparak, Türkiye'deki mevcut iktidarı uzaklaştırmak için böyle bir yapılanma içine girdiğini belirten Şahin, "Cem Sultan başaramadı, Pensilvanya'daki zat da başaramayacak. Korkarım orada hayatını kaybedecek. Cenazesi Cem Sultan gibi 5 yıl orada kalsın istemiyorum. Biran önce Türkiye'ye dönsün ve bu sevdadan vazgeçsin. Türkiye Cumhuriyeti devletini hiç kimse paralel bir yapıyla ele geçiremez, halkın seçtiği mevcut iktidarı da görevden uzaklaştırmaz. Bunu herkes anlasın" dedi.

"Halkın seçtiği hükümetleri ancak halk iktidardan uzaklaştırır"

"Biz böyle şeylerle meşgul değiliz, bu polislerle bizim ne ilgimiz var" denildiğini aktaran Şahin, "Değilse çarşaf çarşaf yayın organlarınız neden bu polislere yapılan operasyonlara karşı duruyorsunuz? Bütün bunlar açık bir şekilde artık bu yapının tüm işlemlerinin gözler önüne serildiğini de gösteriyor. Bütün millet de bunları görüyor. Bu sevdadan vazgeçilsin. Halkın seçtiği hükümetleri ancak halk iktidardan uzaklaştırır" ifadelerine yer verdi.

Şahin, devletin hiçbir zaman kendisine paralel bir yapılanmaya izin vermeyeceğini dile getirerek, "Geçmişte vermemiştir şimdi de vermeyecektir. Birtakım sevdalara düşenler bu sevdalarından biran önce vazgeçsinler. İnandırdıkları, kendilerine tabii kıldıkları birtakım insanlara da zarar vermesinler. Onlarında çoluk çocuğuna da şu bayramda acı yaşatmasınlar" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı seçimi

Başakşehir Fatih Terim Stadı'nın açılışında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da futbol oynadığını ve sakatlanmasından korktuğunu ancak kötü bir durumun yaşanmadığını ifade eden Şahin, Türkiye'de ilk defa halkın kendi cumhurbaşkanını seçeceğini anlattı. Şahin, bu durumun Türkiye için bir ilk olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Sandık başına gittiğine halk, şunu sormalıdır. '3 adaydan hangisi bu ülke için ne yapmıştır? Bu ülke için hangi hizmetleri ortaya koymuştur?' diye sormalıdır. 'Recep Tayyip Erdoğan bu ülke için ne yapmıştır? Ekmeleddin İhsanoğlu ne yapmıştır, Selahattin Demirtaş ne yapmıştır? baksın, teraziye koysun hangisinin hizmetleri ağır çekiyorsa ona oy versin."

CEM SULTAN KİMDİR?

Sultan Cem ya da Cem Sultan (1459, Edirne - 1495, Napoli), Fatih Sultan Mehmed'in en küçük oğlu ve II. Bayezid'in küçük kardeşi. Maceralı ve acıklı yaşamı, Osmanlı tarih bilincinde yüzyıllarca hemen hemen bir Osmanlı padişahı kadar önemli bir rol oynayan şehzadedir.

23 Ocak 1459 tarihinde Edirne Sarayı'nda dünyaya geldi.

Annesi Çiçek Hatun'dur ve bir esir olarak mı hareme girdiği yoksa bir Sırp prensesi mi olduğu tarihçiler tarafından hâlâ tartışma konusudur. Cem Sultan Rodos'a sığınmışken yanında bulunan Ali Bey'in şehzadenin dayısı olarak tanımlandığı bilinmektedir. Cem Sultan Avrupa'ya gittikten sonra II. Bayezid tarafından Avrupalılarla görüşmeler için gönderilen İsmail Bey adlı elçi olan İsmail Bey, kendi ifadesi ile Sırpça mektup yazabilmekte ve Çiçek Hatun'un bir akrabası olduğu da belirtilmektedir.

Doğum haberi Fatih'e Yunanistan seferine giderken ulaştı. Cem, dört yaşına geldiğinde çeşitli hocalardan dersler almaya başladı. Bu eğitim 10 yaşına kadar sarayda devam etti. Rumca dâhil bazı dilleri mükemmel öğrendi.

10 yaşındayken Kastamonu Sancak Beyliği görevi ile saraydan ayrıldı. Bu şehir kısa bir zaman önce İsfendiyaroğulları başkenti olduğu için Anadolu'nun önemli bir kültürel ve eğitim merkezi durumundaydı. Cem Sultan yanında bulunan iki lalası (Süleyman Çelebi ve Nasuh Çelebi) ve bu şehrin kültürel ve eğitim kaynakları dolayısıyla bu görevde de eğitimine devam etti. Bunun yanında sancak beyliği olarak siyaset ve kamu idaresi konularında pratik bilgiler, tecrübeler ve yetenekler kazandı. Şehzade Cem için 1472'de İstanbul'da sünnet töreni yapıldı.

1473'de Fatih Sultan Mehmet Uzun Hasan'ın üzerine doğu seferine gitti. Büyük şehzadeleri olan Şehzade Mustafa ve Sehzade Beyazit'i yanında götürdü. Cem'i lalaları ile geride Edirne Sarayı'nda kaymakam olarak bıraktı. O zamanlara sarayda iç oğlanı olan ve sonradan vatanı İtalya'ya dönerek hatıratını yazan Vicenza'li Angiolello bu dönem olaylarını hatıralarına geçirmiştir. Bu anılara göre Anadolu'ya geçen Fatih Sultan Mehmet'ten Edirne'ye 40 gün kadar hiç haber gelmemişti. Bunu Sultan'ın başına gelen bir felaket olarak yorumlayan Şehzade'nin iki lalası onu sultan olarak ilan ederek saray halkının ona biat etmesini sağladılar. Fakat Fatih Sultan Mehmet bu seferde galip olarak geri dönüp bu olayı öğrenince çok sinirlendi. Şehzade'nin lalalarını (Süleyman ve Nasuh çelebileri) idam ettirdi. Fatih Sultan Mehmed'in bu olayı ciddi olan bir saray komplosu olarak görmesi mümkündü. Fakat belki de kendi gençliğinde babası II. Murat'ın kendine sultanlığı devrinden sonra ki bir Melami şeyhine inanarak yaptığı hareketleri hatırlayarak, sonraki kararlarından bir toy, genç şehzadenin kandırılarak da bir yakışıksız hareket olarak gördüğü düşünülmesi çok olasıdır çünkü ertesi yıl Konya'da valiyken ölen Şehzade Mustafa yerine Şehzade Cem'i oraya vali olarak göreve vermiştir.

Şehzade Cem 1474'de Konya'ya Karaman Eyaleti Valiliği görevine başlayıp Konya'da üç yıl kaldı. Bu eski Anadolu Selçuklu Devleti ve Karamanoğulları Beyliği devletlerinin başkentliğini yapmış bir şehirdi ve Anadolu'da Türk kültür, edebiyat, ilim ve eğitim merkezi olarak devam etmekteydi. Cem Sultan burada da eğitimini ve yeteneğini geliştirdi. Cem Sultan bu görevde iken Ebuheyr Rumi adli bir dervişten Sarı Saltuk hakkındaki hikaye ve rivayetleri birleştirip önemli bir Türkçe mit ve efsane eseri olan "Saltukname" adlı eserin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca (1309-1376) döneminde yaşamış Farsça yazan İranlı Salman Saveci'nin Cemşid u Hurşid adlı mesnevi eserinin Türkçeye çevrilmesine önayak olmuştur. Bu valiliği sırasında "Oğuz" adını verdiği bir oğlu da olmuştur. Oğluna bu adı vermesi, Türkçe'ye olan siyasi ve kültürel yakınlığının ifadesi olarak da yorumlanmaktadır.

Cem Sultan 22 yaşındayken 3 Mayıs 1481'de Fatih Sultan Mehmet'in ölümü üzerine Amasya'da bulunan Şehzade Bayezid ve Konya'da bulunan Cem Sultan'a haberciler gönderildi. Veziriazam Nişancı Karamanlı Mehmet Paşa, sultanın vefatını bir süreliğine gizlemeye çalışmışsa da bunu başaramamıştı. Duruma kızan Yeniçeriler ayaklanıp sadrazam Karamanlı Mehmed Paşa'yı öldürdüler ve Şehzade Bayezid'in, İstanbul'da bulunan oğlu Korkut'u saltanat naibi ilan ederek onu taht'a çıkardılar. Ancak Cem Sultan'a gönderilen haberci, yolda Şehzade Bayezid'in kayınbabası ve Anadolu Beylerbeyi olan Sinan Paşa tarafından yakalandı ve öldürülmesi neticesinde Cem Sultan haberi aldığında iş işten geçmiş, en büyük destekçisi sadrazam Karamanlı Mehmed Paşa da yeniçerilerin isyanıyla öldürülmüştü. Cem Sultan, babasının vefatını dört gün sonra öğrenebildi. Şehzade Bayezid, İstanbul'a varır varmaz devlet idaresini eline aldı.

Bursa'da tahta çıkışı

Cem Sultan, babasının meşhur Kanunnâme'sine koydurttuğu "Her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola karındaşlarını nizâm-ı âlem için katletmek münasiptir. Ekser ulemâ dahi bunu tecviz etmişlerdir..." hükmü gereği öldürüleceğinden emin olduğundan, Konya civarında topladığı bir miktar askerle Bursa'ya doğru ilerledi. Cem Sultan 4000 kadar askeriyle birlikte 27 Mayıs 1481'de İnegöl önlerine geldi. Sultan II. Bayezid, Ayas Paşa idaresindeki bir orduyu Cem Sultan'ın üzerine gönderdi. 28 Mayıs'ta yapılan muharebeyi kazanan Cem Sultan Bursa'da padişahlığını ilan etti. Kendi adına hutbe okutarak para bastırdı ve çeşitli fermanlar yayımladı. Bu saltanatı ancak yirmi gün sürmüştür.[kaynak belirtilmeli]

Sultan II. Bayezid'e gönderdiği arabulucularla, özellikle büyük halası Selcuk Sultan ile kendisinin Anadolu'da, Sultan Bayezid'in de Rumeli'de padişah olmasını ve Osmanlı topraklarını eşit olarak paylaşmayı teklif etti, kan dökülmemesini talep etmiş, Bayezid buna "Hükümdarlar arasında akrabalık yoktur." şeklindeki Arap atasözüyle karşılık vermişti.

Bundan sonra taraflar daha üstün ve avantajlı duruma sahip olabilmek için gayret gösterdi ve Sultan II. Bayezid, ordusuyla birlikte Cem Sultan'ın üzerine yürüdü. Yenişehir Ovası'nda 20 Haziran 1481 tarihinde yapılan savaşı kaybeden Cem Sultan, Konya'ya geldi. Ancak Gedik Ahmet Paşa komutasındaki kuvvetlerin takibi sürünce, Cem Sultan yanına ailesini de alarak Osmanlı topraklarını terk ederek Ramazanoğulları toprakları olan Adana'dan, Memlûk Sultanlığı toprakları olan Halep'e geçip Kahire'ye gitti. Memlüklü Sultanı Kayıtbay onu törenle karşıladı. Fakat Kayıtbay Cem Sultan'in aradığı askeri desteği vermedi. Cem Sultan oradan da Hac mevsiminde Hicaz'a gitti. Cem Sultan, hacca giden ilk 'Osmanoğlu'dur.

Orada yazdığı şiirlerinde saltanat kavgasından tamamen vazgeçtiği, hac farizasını yerine getirmenin verdiği iç huzuru taç ve tahta bile değişmek istemediği görülür. Hicaz'da bulunmakta iken Bayatlı Mahmud adli bir tarihciyi erken Osmanlı tarihlerinden en önemlilerinden biri olan "Cam-i Cemayin" adlı tarih eserini hazırlamaya destek sağladı.

Hac'dan sonra tekrar Kahire'ye gelen Cem Sultan, çeşitli telkin ve tahriklerle yeniden talihini denemek istedi. 27 Mayıs 1482'de Konya'yı kuşatan Cem Sultan, Sultan İkinci Bayezid'in yaklaşması üzerine kuşatmayı kaldırarak Ankara'ya gitti. Oradan da tekrar Mısır'a gidecekti, ancak yollar tutulmuştu. II. Bayezid bu defa Cem Sultan'a bütün masraflarının karşılanması şartıyla Kudüs'te ikamet etmesini teklif etti; ancak bu teklif reddedildi. Başta Karamanoğlu Kasım Bey olmak üzere etrafındaki bazı kimseler saltanat mücadelesine Rumeli'de devam etmesi tavsiyesinde bulundular. Ağabeyi Sultan II. Bayezid'den bir mektup aldı. Bu mektupta, padişahlıktan vazgeçtiği takdirde kendisine bir milyon akçe ödeneceği belirtiliyordu.

Rodos Şövalyeleri ile ittifakı

Rumeli'ye geçmek için de Rodos şövalyelerinin gemilerini kullanacaktı. Bu sırada Rodos şövalyelerinden Pierre d'Aubusson onu Rodos'a davet etti. Rodos'a gelindiğinde (30 Temmuz 1482) Saint Jean şövalyelerinin reisi d'Aubusson ile varılan anlaşmaya göre şövalyeler Cem Sultan'a yardım edecekler, karşılığında Rodos'tan alınan adalar geri verilecek, daimî bir sulh olacak ve masraflarına karşılık 150 bin altın alacaklardı. d'Aubusson bu anlaşmayı yaparken Avrupa kralları ve Papa'ya da mektuplar göndererek Cem'in Rodos'da olduğunu, durumdan istifade ile bir haçlı ordusu meydana getirilmesini ve Türklerin Avrupa'dan çıkarılmasını teklif etmekteydi. Bu kıymetli rehinenin muhafaza edilmesi için de Fransa'nın uygun olduğunu müzakere etmekteydiler. Sultan Bayezid ise şövalyelere her yıl 45 bin düka altını vermek üzere bir anlaşma yaptı. Cem Sultan'ın Fransa'ya gönderilme kararı alınmasına rağmen hâlâ o, Rumeli'ye geçme plânları yapmaktaydı. Rodos'tan Sicilya'ya oradan Nice Limanı'na gelindi ve bir süre kalındı.

Cem Sultan'ın Fransa'dan başka bir ülkenin eline geçmesini Osmanlı Devleti açısından sakıncalı gören Sultan II. Bayezid, Fransa'ya bir elçi gönderek Cem Sultan'ın Fransa'da tutulmasını istedi.

Dük ile dostluğu şövalyeleri rahatsız ettiğinden önce Lyon daha sonra da Pouêt adlı kaleye getirildi. Burada Sultan Bayezid'in elçisi Cem Sultan'la görüşmek istedi ise de, bu mümkün olmadı. Yeniden yapılan bir anlaşma ile Cem Sultan'ın Papaya VIII. Innocentius teslim edilmesine karar verilince şehzade yeniden yollara düştü. Böylelikle Cem Sultan'ın Fransa macerası 6,5 yıl sürmüş oldu. Marsilya yolu ile Toulon'a oradan da 14 Mart 1489 günü Roma'ya gelerek Papa ile görüştü. Cem Sultan'ı kullanmak isteyenlerden birisi de Papa VIII. Innocentius idi. Papa, Cem Sultan'ı bahane ederek Osmanlılara karşı bir haçlı seferi düzenlenmesini istiyordu. Ancak bunda başarılı olamayınca Cem Sultan'a Hıristiyan olma teklifinde bulundu ancak Cem Sultan bunu kesinlikle reddetti. Cem Sultan'ın tek arzusu Mısır'da bıraktığı annesi ve çocuklarına kavuşmaktı. Ancak Papa'nın başka plânları vardı. Çeşitli tekliflerde bulundular. Cem Sultan bunları "din-i mübin-i İslâma ihanet edemeyeceği ve dinini cihan saltanatına değişmeyeceği" cevabıyla geri çevirdi.

Roma'da 5 yıl 11 aydan fazla kalındı. Başta Macaristan Kralı olmak üzere Memlûklu Sultanı ve diğerlerinin Cem Sultan ile ilgili talepleri Papa'yı çok zor durumda bıraktı. Bu sırada hem Cem Sultan'a hem de Papa'ya suikast teşebbüsleri olmaktaydı. Fransa Kralı VIII. Charles'in ısrarlı talepleri üzerine, Cem ona teslim edilmek üzere Napoli'ye doğru yola çıkıldı ancak yolda fenalaştı. Muhtemelen teslimden önce Papa tarafından zehirlenmişti. Uygulanan bütün tedavi yöntemleri netice vermeyince şehzade, "Ailesinin Mısır'dan İstanbul'a getirilip gözetilmesi, kendisine hizmet edenlerin memnun edilmesi ve ölüsünün mutlaka Osmanlı ülkesine getirilmesi" şeklindeki vasiyetini yazdırdı.

Sultan Cem'in Roma halkının fakirlerine para vermesi, Avrupa'da Cem Sultan'ın bu hareketi taraftar toplama olarak karşılandı.

Cem Sultan ve kardeşi Mustafa'nın Bursa'daki Türbeleri

Cem Sultan vakası Osmanlı tarihinde Yıldırım Bayezid'in Timur'un elinde esir düşüp, demir kafese hapsedilmesinden sonra ikinci büyük hadisedir. Rumeli'den tekrar Osmanlı topraklarına gelmek isteyen Cem Sultan, 14 yıl esir hayatı yaşadı. En son Papa'nın elinden Fransız Kralı tarafından kurtarılmış, ancak büyük bir ihtimalle zehirlendiği için bir hafta içinde yolda vefat etmiştir.

Cem Sultan'ın bakım masrafları için Papa, Sultan II. Bayezid'den yılda 40.000 altından fazla para kopartmayı başarmış, Cem Sultan'ı serbest bırakma tehditleriyle de Osmanlı fetihlerini durdurmuştu. Bu olay ileride Şehzade katli için de önemli bir mesnet teşkil etmiştir.

Cem Sultan, 25 Şubat 1495'de vefat etti. Ağabeyi Sultan II. Bayezid bu olaya üzüldüğü söylenemez. Ne de olsa dönemin Papa'sı Alexander Borgia'ya yazdığı mektubunda şöyle demiştir; "kardeşinin er geç öleceğine göre kafirler arasındaki yaşamı cehennemi bir acı olduğuna göre Papa hazretleri onu bu yıllanmış çileden kurtarıp daha iyi daha adaletli bir dünyaya geçmesini sağlayabilirler." Ayrıca cesedi getirenlere elden üçyüz bin duka verileceğini de Bayazıt mektubunda belirtmiştir. Burada ki önemli noktalardan birisi ve belki de en mühimi de, o zamanın en büyük imparatorluğunun hükümdarının, hristiyanlığın en kutsal adamına cinayete karşılık bahşiş teklif etmesi ve sonuçta o kutsal adamın da bunu yerine getirmesidir.

Daha sonra Bayazıt Cem Sultan'ın naaşı için para vermeyi reddetmiştir. Bunun üzerine Cem Sultan'ın naaşı uzun süre alıkonmuştur. 1499 senesinde Bayazıt ilginç bir şekilde Cem Sultan'ın naaşı için Napoli'ye savaş ilan etmiştir ve donanma hareket etmiştir. Bunun üzerine Napoli Cem Sultan'ın naaşını bir gemiye yükleyerek Osmanlı'ya teslim etmişlerdir.

Şehzade Cem'in naaşı Bursa'da büyükbabası Sultan II. Murad'ın yaptırdığı caminin bahçesine kardeşi Sehzade Mustafa'nın yanına gömülmüştür. Böylelikle Cem Sultan'ın Mısır'dan başlayan macerası 14 yıl sürmüş ve hüzünlü bir şekilde neticelenmiştir.

Annesi ve çocuklarının ne oldukları da acıklıdır. Cem Sultan'in annesi Çicek Hatun oğlu Mısır'dayken onunla mektuplastığı belgelenmiştir. Çicek Hatun Mısır'da 1498'de vebadan ölmüştür. Cem Sultan'in oğullarından olan Oğuz daha üç yaşındayken babası Fransa'ya götürüldüğü zaman 1482'de amcası II. Beyazid emri ile boğdurulup katledilmistir. Sultan Cem'in diğer oğlu Murad Rodos'ta kalmış ve bağnaz muhitte vaftiz edildip Hıristiyan olmuştur. Murad, kendi oğlu ile birlikte Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos kuşatmasında şövalyelerin yanında bulunmuştu. Kuşatma “vira” ile bittiği ve herkes kaleyi serbestçe terk ettiği halde şövalyeler Sultan Cem’in soyuna yaptıkları son bir ihanetle onları padişahın eline bıraktılar. Tanassur eden Müslümanlar katledilir ve öyle olup Cem'in oğlu Murad ve torunu fetihten sonra öldurüldü.

Yüzyıllar sonra dahi Avrupa’da kalan bir-iki torununun soyundan gelenleri, bugünün Osmanlı hanedanı Cem Sultan’ın torunları ve kuzen olarak tanıyor, ama aralarına almayı kabul etmiyorlar.

Cem Sultan’dan kalan Bursa’daki türbe ve Topkapı Sarayı'ndaki tılsımlı gömlek. Her şehzadeye koruyucu olarak hazırlanan bu pahalı gömleği giymesi hiç nasip olmamış. (vikipedi)