Abone Ol

Cem, Münevver'i nasıl öldürdü? Tüyler ürperten iki senaryo!

Münevver Karabulut'un kurban olduğu 'kesik baş cinayeti'nde olayın meydana geliş şekli ve sonrasına ilişkin iki emniyet yetkilisinden iki ayrı senaryo aldık..

Cem, Münevver'i nasıl öldürdü? Tüyler ürperten iki senaryo!

Münevver Karabulut'un testereyle kesilmiş kafasının ve vücudunun bir çöp konteynırında bulunmasının üzerinden tam 40 gün geçti. 'Tam kırk gün' ifadesini özellikle vurguluyorum ama herkes gibi, bu süreyi bir cinayetin çözülmesi için uzun bulduğumdan ya da bu süreyi umutların sönmesi için yeterli gördüğümden değil.

Çünkü bir cinayetin çözülmesi için yeterli sürenin ne olduğunu bilmiyorum, kimsenin bildiğini de sanmıyorum. Oysa konuya ilişkin sokaktaki vatandaştan, hukuk uzmanlarına, cinayet romanları yazanlardan, maktulün ailesine kadar herkes bir yorumda bulundu, bir senaryo üretti. Çünkü olay meydana geliş şekli itibariyle, bir korku filminden farksızdı ve biz de toplum olarak tıpkı filmlerdeki gibi, soluksuz izlediğimiz kriminal dizilerdeki gibi olayın 'şak' diye çözülmesini istiyorduk.

Ama iş bir dizi veya film senaryosundan çıkıp ete kemiğe büründüğünde sonuca ulaşmanın o kadar da kolay olmadığı görülüyor. Zaman zaman polisi işi savsaklamakla, yetersiz kalmakla suçladık. Oysa rakamlara bir göz atarsak Münevver Karabulut cinayetinin kısa zamanda sonuçlanacağına olan inancımız da güçlenir. İstanbul'da 2008 yılında yaklaşık 450 cinayet işlendi ve bunların yüzde 95 çözüldü, bunları çözense İstanbul Emniyeti'ne bağlı 140 memurdu. Yani kesik baş cinayetinde de bu 140 memura güvenmemiz gerekiyor.

Kesik baş cinayetinin detaylarına dönersek, birkaç önemli noktanın altını çizmekte fayda var; - Adli Tıp henüz Münevver Karabulut'un ölüm şekline dair raporunu tamamlamadı. Yani Münevver Karabulut, kafasını bir yere çarparak mı, aldığı bıçak darbeleri sonucu mu yoksa kafasının testereyle kesilmesi sonucu mu öldü henüz belli değil. "Sonuçta öldü, şekli önemli değil," noktasından çıkanlar afaki senaryolar üretmekte elbette serbest.

- Cem Garipoğlu'nun evinde yapılan kriminal inceleme tamamlanmadı.
Laboratuvardan kan örnekleriyle ilgili sonuçların tamamı çıkmadı. Yani kan örneklerine göre bu işte kimin ya da kimlerin parmağının olduğu net değil. Peki ne zaman netleşecek? Bu tip raporların sonuçlarının alınması en az iki ay sürüyor. Yani bir süre daha ya raporları beklemeden, uzaktan izleyenlerin senaryoları üzerinden olayı konuşacağız ya da bugüne kadar hiç konuşmayan ama işin uzmanı olanları dinleyeceğiz.

Dinleyelim! İki emniyet yetkilisiyle yaptığımız görüşmelerin ortak bir noktası var; yetkililer cinayetin planlı olmadığı konusunda hemfikir.

Yıllarca bu tip vakalarda uzmanlaşmış emniyet yetkilisi olayın kaza sonucu gerçekleştiğini, istemeden meydana geldiğini ancak paniğe kapılan katil ve olayın sonrasında yardım edenler tarafından bir vahşete dönüştüğünü düşünüyor. Üst düzey emniyet yetkilisinin kendi cümleleriyle aktardıkları aynen şöyle: "Gözlerimiz önüne serilen vahşetin cesedi yok etmek için gösterilen acemice çabalar sonucu oluşmuş olabileceğini düşünüyorum.

Olay öncesinde ve sırasında kurban ve katilin uyuşturucu, uyarıcı maddeler ya da birlikte alkol kullanmış olması ihtimali yüksek görünüyor. Kesinlikle tasarlanmış bir cinayet değil. Çünkü tasarlanmış bir olayda en son aşamaya kadar her şey hesaplanır. Bu olayda telaş ve panik halinde her şey ortalığa saçılmış. En kolay yoldan ilk ilişki noktalarıyla yani her zaman kullandığı korsan taksici, ailesiyle temasa geçilmiş ve yardım alınmış. Önce panik halinde ne yapacağını şaşırmış ya da uyuşturucunun etkisiyle saçma sapan hareketler yapmış olabilir, cesetten nasıl kurtulacağını defalarca düşünmüş ve denemiş olabilir.

Evin bir yerine saklamayı, yakmayı, gömmeyi düşünmüş olabilir. Cesedi bulunduğu noktaya bıraktıktan sonra geri dönüp evi temizlemeye çalışmış, ancak bunu başarmasının kolay olmadığını anladığında ise ailesinden yardım istemiştir. Buradan itibaren anne ve babasına olayı anlatıp, kendisini bu işten kurtarmalarını istemiştir." Olayın geçekleşme şekli ve sonrasında yaşananları tam bir acemilik olarak tanımlayan emniyet yetkilisi, sonrasında işin profesyonelleştiğini söylüyor: "Tabii ki ceset bulunmadan önce şüpheli şahsın ülkeyi terk etmesi gerektiği kararına varıldıktan sonra muhtemelen Rusya'da iş yapan ağabeyi ile dolaylı yoldan bir irtibat sağlayıp, illegal yoldan ülkeden ayrılmıştır.

Önce Rusya'ya ve belki de şu an başka bir ülkeye, kendilerince güvenli bir bölgeye yerleşmiş ve burada gelişmeleri takip ediyordur. Türkiye sınırları içinde olsa idi, Türk Polisi onu çok kısa bir süre içinde yakalardı. Yakalanması için İnterpol aracılığıyla kırmızı bülten çıkarılmış. Yani neredeyse dünyanın her yerinde resmi, eşgali ve parmak izleri ile aranıyor. Bu durumda kontrol dışı bir bölgede kalması gerekir. Belki de şu ana kadar estetik operasyonla yüzü değiştirilmiş ve yeni bir kimlikle, yeni bir hayat kurmayı planlıyor."

Yine işinde uzman bir başka emniyet yetkilisi ise ilk emniyetçinin tam tersine Cem Garipoğlu'nun kesinlikle yurt dışına kaçmadığını ama çok iyi saklandığını söylüyor: "Cem Garipoğlu'nun, ailesinin iş ortamından dolayı dünyanın çeşitli yerlerinde geniş bir çevreyle ilişki halinde olduğundan saklanma ve barınma konusunda avantajları olduğu açık. Ailenin meşru bir çevresi olduğu kadar gayrımeşru yani illegal ilişkilerinin de bulunabileceği göz önüne alınmalıdır. Bu illegal bağlar sayesinde uzunca bir süre kaçabilir ve saklanabilir. Neticede hem babası hem de amcası bazı adli süreçlerden geçmişler ve kaçmak, saklanmak, bazı şeyleri gizlemek gibi durumlar yaşadıkları bilinmektedir." Yani özetle emniyet yetkilisi Cem'in mafya tarafından saklandığı, adeta gömüldüğü ihtimali üzerinde yoğunlaşıyor.

Cem, bulunduğu yerden hiçbir koşulda dışarı çıkmıyor, kimseyle ne telefonla ne de başka bir iletişim yoluyla konuşmuyor, temas etmiyor. Ama nereye kadar?

"CİNAYET 15 DAKİKA İÇİNDE MEYDANA GELMİŞ"
Olayın meydana geliş şekline ilişkin düşüncelerini de sorduğum emniyet yetkilisi çok ilginç saptamalarda bulunuyor: "Cinayet eve girdikleri andan itibaren 15 dakika içinde gerçekleşmiş gibi görünüyor. Cem'in yakalanmasıyla aydınlanabilecek nedeni bilinmeyen bir tartışma sonrasında, kız kafasını bir yere çarpıp ölmüş olabilir. ya da bıçaklanarak öldürülmüş olabilir.

Kız öldükten sonra evden çıkarmaya çalışan Cem, kızı bavula sığdırmak için kafasını keserek gitar kılıfına koydu." Emniyet yetkilisinin cinayetin sebebi olarak aklındakiler ilginç: "Münevver ile ilişkileri yaklaşık beş aydır devam etmesine rağmen cinsel ilişki yaşanmaması Cem'in bu noktada saldırganlaşmasına, hatta eve girdikleri anda kıza saldırmasına yol açmış olabilir." Emniyet yetkilisi bir insanın kafasının testereyle kesilmesinin birkaç dakika alacağını, evi temizlemenin de uzun sürmeyeceğinin altını çiziyor: "Ben olsam cesedi alıp şehir merkezine getireceğime, Bahçeşehir'e yakın birçok boş arazi var, orada bir yerlere saklardım. Bu noktada cesedi Etiler'e bıraktıktan sonra aileden yardım istediğini düşünüyorum. Cesede ait kimliğin, cesedin atıldığı konteynırın hemen yanında bulunması da çok amatörce. Plansız eline yüzüne bulaştırılmış bir olay."

Emniyet yetkilisine, bir insanın kaçarak ne kadar yaşayabileceğini sorduğumda aldığım yanıt çarpıcı: "Bunca yıllık polis tecrübesiyle 'kaçmak ve saklanmak' çok zor bir iştir diyebiliyorum. İnsanın psikolojisini derinden etkiler. Sürekli bir paranoya halinde olursunuz. Her an biri sizi tanıyacak, yakalayacak ya da polise ihbar edecek sanırsınız.

Adrenalin seviyesi sürekli yüksektir. 5 yıl kaçan birini yakaladığımızda yüzünü tanıyamamıştık. En az 15 yaş yaşlanmış gibiydi. Kalabalık bir gruba doğru adıyla hitap edip tepki alana kadar emin olamamıştık.

Görünüm olarak da büyük değişiklikler olur." Cem Garipoğlu'nun yıllarca yurtdışında yaşamış olmasının psikolojik etkilerinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyen emniyet yetkilisi, Cem'in avantaj ve dezavantajlarını şöyle sıralıyor: "Daha önceki yaşamında birçok ülkede bulunması ve birçok yabancı dil bilmesi de işini kolaylaştıracak ve yakalanma sürecini uzatabilecek unsurlardır.

Dilini iyi derecede bildiği ülkelerde sahte kimlikle uzunca bir süre barınması ve bazen yer değiştirmesi de yerinin tespit edilmesini zorlaştıracaktır. Küçük yaşlardan itibaren uzak ülkelerde yatılı okul hayatı yaşamış olması ve ailesi tarafından o yaşlarda kendisine bir misyon yüklenmesi onu yalnızlaştırdığı kadar fizyolojik ve psikolojik açıdan dayanıklı bir hale sokmuştur. Bu olurken, ergenlik çağında duyguya dair gereksinimlerinin karşılanmaması onun normal bir insan olmasını engellemiştir. Daha soğukkanlı davranarak daha az hata yapar."

Sabah