Abone Ol

Başbakan danışmanlığı en zor zanaat!!! Hasan Tahsin yazıyor!!!

Şahsen ben, başbakanın basın danışmanının yerinde olmak istemem. Düşünsenize akşam eve gidiyorsunuz. Televizyonda başbakan konuşuyor. Sofraya geçip eşinizin hazırladığı sıcak çorbadan bir kaşık alıyorsunuz. Aman Allah'ım o da ne?

Başbakan danışmanlığı en zor zanaat!!! Hasan Tahsin yazıyor!!!

Danışman...

Danışman ne iş yapar? Önce hangi konuda danışman ise, o işin uzmanı olması gerekir.  Sonrasında ise, danışmanlık yaptığı makam sahibine gerektiğinde bilgi vermek, yol göstermek, fikir üretmektir danışmanın işi. Her yönetici hukuk, ekonomi, dış politika gibi konuları bilemeyebilir. Bilmek zorunda da değil. İhtiyaç olursa çağırırsın işin ehli danışmanı, sorarsın, bilgi alırsın.

Yukarıda saydıklarım basın danışmanı için de geçerlidir. Peki bizim başbakanlığın basın danışmanı ne yapıyor? Adeta yalanlama merkezi gibi çalışıyor. En azından verdiği intiba o. Başbakanın sözlerini, "Aslında onu demedi, bunu dedi" şeklinde düzeltiyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar yoğun çalışan bir başka basın danışmanı yoktur sanırım.

Şahsen ben, başbakanın basın danışmanının yerinde olmak istemem. Düşünsenize akşam eve gidiyorsunuz. Televizyonda başbakan konuşuyor. Sofraya geçip eşinizin hazırladığı sıcak çorbadan bir kaşık alıyorsunuz. Aman Allah'ım o da ne? Başbakan, bir başbakanın söylememesi gereken bir cümle sarfediyor. Çorba daha boğazınızdan geçmeden, başınızdan aşağı kaynar sular boşalıyor. Bir elinizde telefon, koş başbakanlığa:

- Ali bu akşamki nöbetçi memurlar kim?
- Ahmet, Mustafa, Ayşe Hanım ve ben.
- Söyle herkese ben başbakanlığa geliyorum. Kimse ayrılmasın. Siz bu arada programın video kaydını hazırlayın ben gelince bir daha izleyeceğim.

15 dakika sonra Başbakanlık Basın Ofisi.

- Danışman bey bu ne telaş?
- Oğlum izlemedin mi programı başbakan ne dedi duymadın mı?
- İzledim de... Ne var bunda?
- Tabii ki, sana göre normal. Yarın herkes bizim üstümüze hücum edecek. Hemen bir kılıf uydurmamız gerek.
- Demokratik hak desek?
- Komik olma. Kimse yemez artık. Başbakan alenen adamı ülkeden kovdu.
- "O'na demedim. Bu'na dedim" desek?
- Hıımm yutarlar mı acaba?
- Yutmazlarsa gargara yapsınlar. Muha haha haha.
- Espri zamanı değil. Saçmalama, acilen bir şeyler bulalım. Zaten çorbayı da yarım bıraktık.
- Ne çorbası?
- Tarhana. Sana ne lan benim çorbamdan. Ağzını değil beynini çalıştır.
- Buldum galiba???
- Ne? Ne? Çabuk bana da söyle...
- "Başbakan bu açıklamayı kişiselleştirmeden 'bir anlayışın eleştirisi' şeklinde yapmıştır" desek?
- Yerler mi?
- Yemezlerse...
- Keees... Sakın o aptal espiriyi bir daha tekrarlama.
- Efendim, biz yadık oldu. Kim buna itiraz edebilir ki?
- Aferin lan. Kedi olalı bir fare tuttun sonunda. Bak bu kez haklısın. Biz yadık oldu. Oh be, bu badireyi de böylece atlattık. Darısı bundan sonrakilere. Açaba çorba kaldı mı?
- Ne çorbası???

Aman Allah yazdıysa bozsun. Bu sahneler gözümün önüne geldikçe tüylerim diken diken oluyor. İnsanda huzur muzur kalmaz. "Ne kılıf bulsam" diye düşünmekten, kafamdaki bütün saçları dökerdim. Ben asla başbakanının basın danışmanı olmak istemem.

Peki, bu açıklamalar yapılıyor ama millet inanıyor mu? Başbakanlık Basın Ofisi görevini yapıyor. Yersen...

hasantahsin_1919@yahoo.com.tr