Abone Ol

Bahçeli: Rusya Ve Ukrayna ile Doğrudan Görüşecek Tek Ülke Türkiye

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuşuyor.

Bahçeli: Rusya Ve Ukrayna ile Doğrudan Görüşecek Tek Ülke Türkiye

24 Şubat'ta Rusya, komşusu Ukrayna'ya karşı haksız ve hukuksuz bir işgal hareketi başlattı. Bu operasyon, uluslararası hukuka, Ukrayna'nın bağımsız siyaseti barlığına ve Minsk sürecine terstir. 45 yıl boyunca Avrupayı bölen demir perde Soğuk Savaş'ın simgesiyse, Ukrayna'nın işgali de Soğuk Savaş sonrasının ciddi krizlerinden biri olarak sivrilmiştir.

8. güne giren bu saldırı bütün vahametiyle sürmektedir. BM, yasadışı ve gayrimeşru harekat karşısında cılız ve zayıf kınama mesajlarından başka bir şey yapamamış, suya sabuna dokunan irade gösterememiştir.

Ekonomik yaptırımların balistik füzelerle nasıl boy ölçüşeceğini kimse ağzına alma gereği duymamıştır.

Putin'in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak kanlı işgali haklı çıkarmaya çalışması, çelişki içinde bocaladığının trajik bir örneğidir.

Donbass'ın Rusya'nın parçası olduğunu söylemesinin yanı sıra, Ukrayna kıyılarını Osmanlı'ya koruduklarını iddia etmesi de yanlıştır.

Düne kadar Karadeniz adeta bir Türk gölüydü. Tarihin şahitliğine müracaat edersek, bırakın Putin'i, Türk milletinin karşısında ahkam kesmeye hiçbir devletin ne yüzü ne cüreti yetecektir.

Donbass'ı Ukrayna'dan koparma hamlesi bölücülüktür.


Ukrayna arada kalmış, güç blokları çemberinde sıkışmıştır. Filler tepinirken çimenler ezilmiştir. Putin'in nükleer silah tehditleri, masumların sesleri, askeri tankların sesleri, günahsız insanların dramı, dünyanın çaresizlik içinde kıvranışı, tuzu kuruların beyanatlar vermeleri; güç konsolidesini hedefleyen ülkelerin vahşi hesaplaşma özetidir.

Putin'in, NATO'nun doğuya genişleme stratejisinden duyduğu rahatsızlık sır değildir. Bu kapsamda muhataplarıyla ters düşmesinden dolayı Ukrayna işgaline mecbur kaldıklarını söylemesi çok yenidir.

1962'de, Küba füze krizinden dönemin ABD Başkanı, dönemin Sovyetler Birliği Başkanına güvence vermesiyle, dünyanın büyük bir savaşın eşiğine döndüğü insanlığın ortak hafızasına kayıtlıdır. 2008'de yapılan NATO Zirvesi'nde Ukrayna'nın NATO'ya alınması konusundaki kararın sürüncemede bırakılması, kutuplaşmayı ve Kafkaslardaki gerilimi tırmandırmaktan başka bir işe yaramadı.

Ukrayna madem NATO üyesi yapılmayacaktı, ABD tarafından neden boş vaatlerle avutuldu?

Ukrayna'yı ateş çukuruna çeken bir yanda Rusya iken, diğer yanda Batılı ülkeler değil midir?

ABD ile AB ülkeleri küresel sahnenin ön taraflarında yaptırımlar açıklarken, arkada Rusya ile mutabakat zemini aramadıklarını bize yutturamayacak ve iddia edemeyecekler.

ABD Başkanı, Rusya'ya karşı askeri güç kullanmayacaklarını defalarca duyurma ihtiyacı hissetti. NATO da aynı hizaya girdi. Ekonomik, finansal ve siyasi yaptırımların artırılması, Rus uçaklarına uçuş yasağı getirilmesi, Rusya'nın saldırganlığına engel olamadı.

Batı sürekli top çevirdi, durumu kurtardığını zannetti, Ukrayna'yı Rusya'nın kucağına ve kursağına teslim etti.

Ukrayna'nın talihsizliği, bugüne kadar bağımsız kararlar alamamış olmasıdır. 2014'ten beri planlı operasyonlar, ele geçirme süreci bu ülkeyi felç etmiştir.

Kırım'ın haksız ilhakına cevap verilmediği gibi caydırıcı yaptırımlar da devreye sokulamamıştır.

Donbass bölgesi, 8 yıldır kaynayan kazan, patlamaya hazır bombadır.

Kazan-kazan düzeni devrededir. Çok bilinmeyenli, karmaşık denklemin ABD ile Rusya arasında yeşeren adı konmamış bir sürecin mahsulü olduğunu görmek lazım.

Türkiye, çatışma haritasının tam ortasındadır. Başkent Ankara'dan dünyaya göz attığımızda, gördüğümüz gerçekler korkunç risk ve tehditlerin vahim boyutlara dayandığıdır. Küresel emperyalizmin dünya tasarımında insan, insanın canavarıdır.

Ukrayna'nın zalim işgali, buna karşı gösterilen etkisiz tepkiler, yeni dünya düzeni hakkında hepimize ipucu vermektedir. NATO'nun taktik açıklamaları üzerine, Putin'in nükleer kuvvetleri alarma geçirmesi, korkunç senaryoları hızlandırdı.

Silah gücüne güvenen, küresel yaptırımları göğüslemeye hazır olan bir devletin; üzerinde hak iddia ettiği bir başka devlete saldırmasının önü açılmıştır. Rusya'nın, BMGK'da, kendisi ile alınan kınama kararını veto etme hakkında sahip olması bu kuruluşun iflas ilanıdır.

BM'nin toplanıp dağılması şu ana kadar hiçbir sonuç vermemiştir. Bu kurum reforma muhtaçtır. Dünyanın kaderi 5 devletin kaderine emanet edilemez. Rusya'nın BMGK'da pasifize edilerek bu konseyin ana yapısının değiştirilmesi, farklı ülkelerin dönüşümlü olarak konseyde yer almasını sağlamak uluslararası toplumun hedefi olmalıdır.

1-Ukrayna'nın siyasi ve toprak bütünlüğü ile, egemenlik haklarına saygı duyulmalıdır.

2-Rusya-Ukrayna arasında acil ateşkes rejimi tesis edilmeli.

3-Rusya işgalden derhal ve önşartsız vazgeçmeli, askeri unsurlarını geri çekmeli.

4-NATO, doğuya genişleme stratejisini gözden geçirmeli, sanal korkular üreterek gücünü ve üye ülkeleri bir arada tutma arayışından vazgeçmeli.

5-Krizin çözülmesi için tek seçenek diplomasi ve diyalogdur.

Gelişmeler ve gerçekler göstermiştir ki, Rusya ve Ukrayna ile doğrudan temas kuracak, görüşecek tek ülke Türkiye'dir.

Cumhurbaşkanımızın, bölgesel ilişkileri göz önüne alıp çok yönlü siyasi, ekonomik, ticari ilişkileri kullanarak aktif arabuluculuk girişimi ateşkesin sağlanması için samimi gayretleri; barışın, huzurun, istikrarın anahtarıdır.

Türkiye'nin hakemliğinde İstanbul merkezli bir müzakere ikliminin olması, barışçıl çabaları destekleyecektir. Rusya Ukrayna çatışmasına bizim bakışımız ilkeseldir, insanidir, uluslararası hukuk temellidir.

Kategorik olarak hiçbir ülkenin ne yanında ne karşısında pozisyonumuzun olması düşünülemeyecektir.

Dostluk ve komşuluk hukukumuz olan hiçbir ülkeyi gözden çıkarmamız söz konusu değildir. Türkiye cephe ülkesi olmayacak. Milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa adresimiz ve konumuz orasıdır.

Dış politika hassas bir alandır. Maceranın sonu acıklıdır. Milli beka önceliğimizdir.

Putin haksızdır, bu haksızlığın cezasız kalması mümkün değildir fakat bu durum Rusya ile siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerimizi de zedelememelidir.

Biz sırtımızı ona buna yaslamayız, medet ummayız. İşgalin karşı cephesindeyiz, köklü barışın yanındayız, adaletin yolundayız.

Küreselci, eyyamcı, entrikacı değiliz, oncu buncu değiliz; kaynağını Türk İslam ülküsünde bulmuş Türk milliyetçiliğiz.

Ayrıntılar geliyor...