Abone Ol

Ayşe Arman coştu: "Memelerim taş, popom tepsi gibi!"

Ünlü gazeteci Ayşe Arman'dan çarpıcı açıklamalar! Arman'ın Vatan gazetesine verdiği röportajı okuyunca şok olacaksınız.

Ayşe Arman coştu: "Memelerim taş, popom tepsi gibi!"

İşte Ayşe Arman'ın olay röportajı...

AYŞE ARMAN'IN SEKSİ FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN!

* LÖSEV'den başlayalım. "Anne olunca anlarsın" durumu mu bu? Önceden böyle bir şey yapmak aklına gelir miydi?

Yok gelmezdi. Eskiden kendimle daha çok ilgiliydim. Şimdi başkaları için de bir şeyler yapmak istiyorum. Şimdi iyi insan olmak istiyorum! Tabii LÖSEV'e para toplayınca ya da böyle sosyal sorumluluk işlerine girince, iyi insan olmuyorsun ama hiç yoktan iyidir. Bu arada biliyorsun değil mi, fikir bana ait değil. Ömer aklıma soktu. Dünyanın en duyarlı kadını pozlarına girmeyi çok isterdim ama o beni yönlendirdi. "Proje müdürün kim?" diyorlar, açıklıyorum: Sevgilim. BP'den kalan zamanında benimle uğraşıyor!

* Ama anne olduktan sonra, başka türlü bir farkındalık başladı...

Deli misin? Hem de nasıl. İnsan oldum ben! Yemin ederim duygu kanallarım açıldı, şarıl şarıl... Ota, b..ka ağlıyorum. Ve işe yaramak istiyorum. Anne olmak beni daha inançlı yaptı, halden anlar yaptı, sabırlı yaptı. Büyüttü beni, büyüttü. Daha kadın yaptı. Daha güzel yaptı, daha dişi yaptı. Daha verici yaptı. Daha akıllı yaptı. Bir sürü işi aynı anda yapabilmek gerekiyor, eskiden böyle bir kapasitem olduğundan bile haberim yoktu. Bütün çalışan ve her şeye yetişen anneler gibi, yani kafası kesik tavuk gibi oradan oraya koşturuyorum ama mutsuz da değilim. Gücümü fark ettirdi annelik bana.

* Hamileliğinde ne çok koşturmuşsun. Günde 45 dakika koşu bandı! "Bir dur" diyen olmadı mı?

Yok ya. Ben rahat ve problemsiz bir hamilelik geçirdim. Bu konuda Allah'ın şanslı kullarından biriydim. 6 aylıkken balıklama atlıyordum. Ama tabii karnımın üzerine değil, nasıl atlamam gerektiğini biliyordum. Bu röportajı okuyup doğuma iki ay kala kimse balıklama atlamaz değil mi? Lütfen atlamayın! Son aya kadar da yüzdüm, koşu bandında 5.5'de yürümekte ne var? Deliler gibi koşmuyordum ki... Tabii ben herkesten uzakta Dubai'de geçirdim hamileliğimi. Orada sinirlerin alınmış bir halde yaşıyorsun. Kimse görmüyor, "Aaa oran buran şişmiş!" demiyor. Dip boyamın gelmesine bile aldırmıyordum. Güzel olmaya mecbur değildim. Görsen, tam bir kasaba gülüydüm. Sonra tıpış tıpış Dubai'deki Amerikan Hastanesi'ne gittim, epidural sezeryanla doğurdum.

*Sezaryen mi normal mİ?

Vajinam bozulur, seks hayatım altüst olur diye korktum

* Korkmadın mı?

Korkmaz mıyım? Doğum, hiç doğurmamış biri için "ölüm" gibi bir kavram. Müthiş bir bilinmezlik. Tabii ki "Her şey kontrol altında canım!" numaraları çekiyorsun, ama aslında üç buçuk atıyorsun. Sana kim ne anlatırsa anlatsın, "Hı hı" diyorsun ama anlamıyorsun, başına ne gelecek bilmiyorsun. En azından bana öyle oldu. İçimi ferahlatan tek şey, "Milyonlarca kadın doğurduğuna göre, zair ben de doğururum!" oldu.

* Peki doğum normal mi oldu, sezaryen mi?

İtiraf ediyorum, normal doğumdan da korktum. "Kıvrana kıvrana mı doğuracağım?" dedim. "Vajinam deformasyona uğrar mı, seks hayatım alt üst olur mu?" dedim. Sezaryen daha kolay geldi. Bir de İstanbul'da sezaryen modası var ama Dubai'de sezaryen dediğin zaman sana acıyarak bakıyorlar. "Bir komplikasyon mu var?" diye soruyorlar. Orada doğum derslerine gidince, çark ettim, "Bu normal doğum müthiş bir şey. Ben de normal doğurmalıyım!" dedim, ama kısmet değilmiş olmadı. Peki epidural sezaryenden şikayetçi miyim? Hayır. Çabuk ve problemsiz oldu. Normal doğuma göre bilinmeyeni daha azdı. Çocuk mis gibi çıktı. Fakat ben o zamandan beri karnımı eritmeye çalışıyorum! Normal doğumda vücut kendini çok daha kolay toparlıyor, sezaryencilerin düz bir karına sahip olabilmek için daha fazla efor sarfetmeleri gerekiyor. Ama kimseye "Onu ya da bunu yapın" demem. Bu işin doğrusu yok, ne hissediyorsanız odur doğru olan. Çok mu konuştum? Sen kes arada beni...

* Yok yok... Peki ya seks? Bazıları koca bir karınla sevişmeyi itici bulurken, bazıları büyüyen göğüslerin tadını çıkarmak için daha sık sevişiyor. Bebeğe zarar gelmesinden korkanlar da var. Sen nasıl yaşadın bu süreci?

Biz valla Allah ne verdiyse devam ettik. Son haftaya kadar filan. Ama yani sevişmek dediğin şey de sadece penetrasyondan ibaret değil ki. Sevişmek deyince insanlar bir tek bunu anlıyor. Halbuki bunun mastürbasyonu var, oral seksi var. Ve insanın karnı kocamanken de bir sürü şey yapılabiliyor.

Şimdi unuttum hangi haftalardaydı, insan bir dönem azıyor... "Ben suçlu değilim, hormonlarım suçlu!" diye, Ömer'i evin içinde kıstırmaya çalışıyordum. O benimle hep dalga geçti, beni itici filan bulmadı.

Memelere gelince evet, taş gibi oluyorlar, süper! Her şeyi akışına bırakmalı. Yani "Ne hiç aklıma gelmedi!" doğru, ne "Hiç aklımdan çıkmadı ki!" Gelirse aklımıza, canımız da isterse, bizi kimse durduramaz. Hamilelik de buna engel değil. Bebeğimiz de suyun içinde ne güzel sallanır! Ben böyle bakmaktan yanayım.

"Karımın içinde bebek var, ben onun üzerine çıkıp onunla sevişemem" diyenler için üzgünüm. "Doğururken karımın yanına giremem, onun içinden bir bebek çıkardığını göremem, görürsem onunla bir daha sevişemem" diyenler için de üzgünüm. İki gruptaki erkekler de neler kaçırdıklarını bilmiyorlar!

* Hamileyken canın içki-sigara çekmiş? Peki içtin mi?

Sigara hiç içmedim. Hamile olduğumu öğrendiğim gün bıraktım. Ve sıkı içiciydim, üç paket içiyordum günde. İçmiyordum, yiyordum! Tık diye kestim. Ama rüyalarımda hâlâ görüyorum. Ve sarhoş olmamaya çalışıyorum, yeniden başlarım diye. Çünkü severek içiyordum. Özlüyorum da anasını satayım. Ama şimdi kokusu bile rahatsız ediyor. Nasıl öpüşürmüşüz sigaralı ağızlarla? İçkiye gelince, bir kadeh şaraptır, bilemedim iki kadeh, o kadar.

* Dadıyı kıskandın mı? "Annesi benim, o değil" diye düşündüğün, araya mesafe koyduğun oldu mu?

Tabii ki oldu. Mesela ilk dadımız Gülşen Hanım, baştan kendi çalışma biçimini söyledi ve Alya onun odasında kalsın istedi. "Mümkün değil!" dedim. Sevdiğim adamın nasıl bir başka kadının odasında olmasını istemezsem, çocuğumun da istemem. Belli ritüelleri benimle yapsın istedim. Mesela akşamları hep ben uyuttum kızımı. Hâlâ ben uyutuyorum. Fedakârlık da yaptım. Hep geç gittik bir yerlere, benim uyutma manyaklığım yüzünden. Ömer'in sinir yaptığı da oldu. Beş dakikada olmuyor o iş, bir sürü kitap okunacak, hayaller kurulacak, sorular sorulacak, cevap verilecek, iyici sarılınacak filan falan. O kadar hoşuma gidiyor ki onu uyutmak, hiçbir şeye değişmem.

* İyi de, Alya bebekken zor olmadı mı? Ben o dönem dadının gözünün içine bakıyordum. Benimkiler çok gazlı ve çok ağlayan bebeklerdi.

Seninki başka bir durum. Hangi birine yetişeceksin? Ben öyle değildim ki. Yine şanslıydım çünkü problemsiz, gazsız bir bebekti Alya. Ve ben bir inek gibi emziriyordum. Üstelik bu emzirme işine bayıldım, öldüm, bittim -ki memelerim çok hassastır benim- "Nasıl emzirebilirim, onlar benim cinsel organlarım" diye düşünürken, seksle alakası olmayan inanılmaz kutsal duygular filan yaşadım. Alya ile ayrı bir dünyaya giriyordum, inanılmaz mutluydum, mevsimler geçsin, zaman dursun, aksın neyse, benim hiç umurumda değildi. Hani "Sokaklarda olayım, hayatı kaçırıyorum" gibi duygularım olmadı hiç. Acayip tadını çıkardım.

* Doğum sonrası depresyon yaşadın mı?

Doğum sonrası depresyon yaşadığım söylenemez. Tabii ki bedenim şişti, bir yıl regl olmadım, bir tür menopoz gibi. Üstelik bir sürü insan zayıflarken, ben emzirirken kilo aldım. Güzel olduğumu söylemek mümkün değildi, hayatımda olmadığım kadar iri oldum. Ki çok kafaya takarım ben kiloyu miloyu. Yine de depresif değildim. Ben neye bağlıyorum biliyor musun? Bir hormonlarım açısından şanslıydım. Bir de geç anne oldum ve anne olana kadar bir sürü şey yaşadım. Acayip aşklar, iniş çıkışlı duygular, uçlarda yaşamalar. Pek aklımda kalan bir şey olmadı. O yüzden de "Hani şu çocuk sussa da bilmem ne işimi yapsam!" olmadım. Ama tabii böyle ukalalık ettiğime bakma... Benim evden yapabileceğim bir işim vardı, bu da çok önemli. Bir şirkete gitmek zorunda olsam, nah böyle konuşurdum.

* Doğum sonrası sekse geliyorum. Hormonlar yüzünden benim libidom yerlerdeydi. "Acaba hep böyle mi kalacağım" diye ödüm koptu. Bu süreci nasıl yaşadın?

En sevişken dönemimde değildim. Ama hiç alakam yok da değildi. Daha düşük bir libido, diyebiliriz. Çünkü regl de olmuyordum. Yani Ömer'le sarılalım, biraz yiyişelim ama esas olan Alya'ydı. Bazen sevişirken her taraf süt oluyordu, fışkırıyordu. Allah'tan bunları dert etmeyen, espriye vuran bir sevgilim var. Yine de ben "işleyen demir ışıldar"a inanıyorum. Seksi hep bir şekilde hayatımızda tutmalıyız. Doğum öncesi, doğum sonrası... Hani bunu bir programa bağlayalım, "cumartesileri sevişelim" demiyorum, ama öyle ya da böyle gündemde tutmak gerekiyor. Yoksa çıkar gider, gelmez de anasını satayım. Ben o yüzden dikkat etmeye çalıştım. Tamam ben anneyim ama aşık olduğum adamın da sevgilisiyim. Benim bedenim bana ait olduğu kadar ona da ait. Haz vermek de, benim için haz almak kadar önemli.

* Vallahi ben de öyle düşünüyorum. İyi ki doğurmuşuz, doğurmasına da... Sonradan memelerin sarkması, karın derisinin buruşması haksızlık değil mi? Doğum sonrası estetik hakkında ne düşünüyorsun? Sen yaptırdın mı?

Memelerime bir şey olmadı, o kadar da emzirdim. Hâlâ bedenimin en taş yeri. Popomda zaten hiçbir zaman iş yoktur, tepsi gibidir. Bacaklarım kalınlaştı, şimdi normale döndü. Bir tek karnım eskisi kadar düz değil, minik katlarım var ve hep içime çekmem gerekiyor. Yine idare ederim ama başka bir bedene sahip oldum. 5 kilo fazlamı da bir türlü veremedim. Ara ara "Liposuction mı yaptırsam mı?" diyorum. Ama neme lazım ölürüm filan! Olabiliyor ya estetik ameliyatlarında öyle saçma şeyler! Neyse, gerçekten düzenli spor yapıyorum. Pilates, hypoksi, lpg... Öyle yan gelip yatmıyorum, ama buna rağmen "bana mısın" demiyor. Tüm bu faaliyetler sadece aynı kiloda kalmamı sağlıyor. Yine de düşününce, her şeye değer...

Vatan