Abone Ol

Aydınlık: ABD'nin yeni Güvenlik Stratejisinde düşman ülke Türkiye!

Aydınlık gazetesinin haberine göre, ABD'nin IŞİD sonrası bölgedeki yeni stratejik hattını belirleyecek ve "düşman" tarifini netleştirecek olan belge Türkiye ve İran'ı yakından ilgilendiriyor.

ABD'nin yeni stratejisinde düşman ülke Türkiye!

Aydınlık'ın haberi şöyle:

Gözler ABD Başkanı Trump'ın imzasıyla bu akşam saatlerinde yayınlanacak "ABD Ulusal Güvenlik Strateji" belgesine çevrildi.

Belge açıklanmadan günler önce, strateji ekibinin başında yer alan Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster'ın “Türkiye radikal İslamcı ideolojiyi destekliyor” sözleri bunun kuvvetli işaretlerinden.

Trump’ın eski baş stratejisti Stephen Bannon da ekim ayında “Türkiye bizim için İran’dan daha büyük tehlike” demişti.

ABD'de görülen Hakan Atilla davasında da Türkiye, ABD'nin tarifiyle "Haydut devlet" İran'a uygulanan ambargoyu delmekle suçlanıyor.

Öte yandan ABD'nin Kudüs kararının ardından gelişecek sürecin, Türkiye- İran-Lübnan-Katar hattında önemli sonuçlarının olacağı değerlendiriliyor.

Üst üste binen bu çıkışlar, ABD'nin yeni "Ulusal Güvenlik Stratejisi"nin de ip uçlarını veriyor.


EĞİT-DONAT BÜTÇESİ 500 MİLYON DOLAR

ABD yönetiminin YPG ile ilişkinin dinamiğinin bugünden değişeceğini söylemek Trump’ın Ankara nezdindeki inandırıcılığını iyice zedelemekten öte bir işe yaramadı.

Nitekim Trump’ın geçen hafta imzaladığı 2018 Savunma Bütçesi’nde “eğit-donat programı” çerçevesinde Suriye’ye ayrılan para 500 milyon dolar. Kimin eğitileceği ve nelerle donatılmaya devam edileceği malum.

Rakka düştükten sonra ABD’nin Suriye’ye daha fazla zırhlı araç ve anti-tank göndermemesi kimseyi şaşırtmaz ancak mevcutların da yarın toplanmaya başlanamayacağı ortada. Hele de Savunma Bakanı Jim Mattis ortada “DEAŞ’ın bittiğini söyleyenlere inanmayın” diye dolaşırken.

TÜRKİYE İRAN'DAN DAHA TEHLİKELİ

McMaster’ın, “Radikal İslamcı ideolojinin yardım kuruluşları, medreseler ve dernekler aracılığıyla nasıl ilerletildiğini yeterince dikkate almadık. Suudi Arabistan’ın yıllar önce bu kuruluşlara desteği vardı ama bugün bu ideolojinin ana destekçileri Katar ve Türkiye” sözlerine geri dönersek, bu tür ifadelerin ilk olmadığını hatırlamakta fayda var.

Geçen haziranda ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’ndaki bir konuşmasında Müslüman Kardeşler’in bazı unsurlarının hükümetlerin parçası haline geldiklerini söylerken Türkiye ve Bahreyn’e işaret etmişti. Trump’ın aşırı sağcı eski baş stratejisti Stephen Bannon ekimde El Awsat gazetesine verdiği demeçte, “Türkiye bizim için İran’dan daha büyük tehlike” demişti.

McMaster, Londra merkezli düşünce kuruluşu Policy Exchange’deki 12 Aralık tarihli konuşmasında çıtayı daha da yükselterek doğrudan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ismini telaffuz etmekte bir beis görmedi. Dahası McMaster, Türkiye’nin Batı ile büyüyen sorunlarının büyük ölçüde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mensubu olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yükselişinden kaynaklandığını ileri sürdü.

ABD'DEKİ DAVA

Trump’ın İran’a yaptırımları konusundaki kararını gözden geçirmekte olduğu 90 gün, 13 Ocak’ta doluyor. Tesadüf o ki New York’ta eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla üzerinden devam eden İran yaptırımlarını delme davasının da ocak ayının ilk haftalarında nihayetlenmesi muhtemel.

Trump’ın BM Daimi Temsilcisi Haley’nin geçen hafta Anacostia-Bolling Üssü’nde füze parçaları önünde İran’ı Suudi Arabistan’ı hedef almaları için Yemen’deki Husi isyancılarına balistik füze tedarik etmekle suçlaması tesadüf değil. Trump yönetimi İran’a yönelik sertlik politikasının taşlarını döşüyor. ABD Kongresi’nde ise ikincil yaptırımlardan Türkiye’nin de etkilenebileceği konuşulmaya başladı bile.

YENİ BAKAN TÜRKİYE DÜŞMANI POMPEO Mİ OLACAK?

Dışişleri Bakanı Tillerson’ın şubat ayında görevi bırakması bekleniyor. Ancak bu Türkiye için iyi haber olmayabilir. Zira Dışişleri Bakanlığı için en kuvvetli adayın CIA Başkanı Mike Pompeo olduğu konuşuluyor. Peki Mike Pompeo kim? Günlük istihbarat brifinglerinde Türkiye’nin İran ile son dönemde artan yakınlığını ve Venezuela Devlet Başkanı Maduro gibi isimlerin Ankara’ya ziyaretlerini ısrarla Trump’ın gündemine getiren isim.

Dahası Pompeo’nun 15 Temmuz darbe girişiminin ardından attığı “İran da Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümeti kadar demokratik. Her ikisi de İslamcı totaliter bir diktatörlük” tweeti de hafızalarda. Kulislerde konuşulan Pompeo, Dışişleri Bakanlığı’nı alırsa yardımcılığına George W. Bush yönetiminin önemli isimlerinden Juan Zarate’yi getireceği. Zarate ismi de Türkiye açısından çok parlak bir haber değil. Zarate uzun yıllar ABD Hazine Bakanlığı’nda finansal terör kavramına bağlı yaptırımları hazırlayan beyin takımı içindeydi. Zarrab davası gibi davaların önünü açan sistemden bahsediyoruz."

RÜYAMDA GÖRSEM İNANMAM

Haber Türk Washington Temsilcisi Serdar Turgut da ABD'de görülen Hakan Atilla davasının benzerlerinin ve daha büyüklerinin yolda olduğunu belirtti. Bu davaların da ABD'nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin bir parçası olduğunu vurguladı.

Yazının satırbaşları şöyle:

"Washington’un derin komploların şehri olduğunu teorik olarak hep biliriz.

Ancak burada öğrendiklerim nedeniyle Amerikan yönetiminin Türkiye’yi hedefine koyduğuna ve ülkemiz hakkında bazı komplolar yaptığına daima inandım.

Belki de bir gazeteci/yazarın rüyasında görse inanamayacağı bir şey başıma geldi; belki de çok az insanın yaşama şansına sahip olduğu bir şeyi yaşadım ve kurulan komplonun aslında ne olduğu ciddiyetiyle bilinen bir yargıcın önüne delil olarak getirildi ve ben de bunun her detayını görme imkânına sahip oldum.

Evet, Zarrab’ın tanık olduğu Hakan Atilla’nın sanık yapıldığı davadan bahsediyorum. Büyük ihtimalle bugün son haftasının başlayacağı bu davada Türkiye’ye kurulmaya çalışılan, aslında çok da kapsamlı olan komplonun, başımıza örülmeye çalışılan belanın temeliyle ilgili bazı ipuçları edindim.

ABD YENİ VE DAHA BÜYÜK DAVALARA HAZIRLANIYOR!

Bu davayı izlerken aslında Amerikan devletinde çok daha büyük başka davaların hazırlığının yapılmakta olduğunu sunulan delillerden, savcıların kullandığı cümlelerden, çağrılan tanıkların tavırlarından anlamış durumdayım.

Aslında bunun var olduğunu Washington’daki bazı güvendiğim kaynaklar da bana söylemişlerdi ama dava sayesinde bunun ilk kez deliliyle mahkemede ortaya dökülmesine şahit oldum.

Amerika aslında “teröre yardım eden, hukukun işlemediği, dış politikasında tehlikeli oyunlar oynanan bir ülke” olduğu iddialarıyla ilerde Türkiye’ye davalar açmaya çalışacak ve Türkiye’yi daha da zorlayabilmek için kimi yaptırımlara yasal temel sağlamaya uğraşacak gibi görünüyor.

TÜRKİYE'Yİ HEDEFE KOYMA KARARI 2013'TE VERİLDİ

Amerika Türkiye’yi hedefine koymaya 2013 yılında çoktan karar vermiş bile, yani bu Trump’ın kararı değil bir devlet kararı.

Bir süre Ortadoğu politikalarında bir arada hareket eden Türkiye ve ABD bir aşamada ayrışmaya başlamışlar ve Amerikan devleti büyük ihtimalle bugün ortaya konulacak yeni ulusal güvenlik stratejisi doğrultusunda hareket etmemeye başlayan, yeni Ortadoğu planına uymayan Türkiye’yi hedefine koymuş. Washington bunun sorumlusu olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı görüyor ve onu hedef alıyor.

COHEN YİNE SAHNEDE

Bugün son haftasına girilen bu davada resmen sanık olarak Hakan Atilla olsa da asıl amacın başka olduğu davanın neredeyse her dakikasından belli oluyor.

- Bir dava düşünün, savcıların delil olarak sunduğu, üzerine “Amerikan Devleti belgesidir” damgasının vurulduğu nerdeyse bütün belgeler, ses kayıtları, tapeler 17-25 Aralık tarihinde düzenlenen ve Türkiye’de darbe girişimi olarak yargılanan operasyonlardan elde edilmiş.

- Aslında 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ ile ABD işbirliğinin olduğunu düşünen Türkiye, bu davada savcıların sunduğu belgeleri delil olarak Washington’a gönderebilir.

- Savcının en büyük tanığı olarak çıkardığı David Cohen eski CIA Başkan Yardımcısı, para avcısı olarak tanınıyor ve Amerikan Hazine Bakanlığı’nda da başkanlık yapmış bir insan.

- Cohen, Amerikan devletinin terör finansmanı konularını araştıran en önemli yetkilisi. Eğer Türkiye’ye de bir terör finansmanı iftirası atılacağı, bu davada ortaya çıktığı gibi doğruysa, bunun da hazırlığını David Cohen’in başını çektiği devlet birimlerinin yapmış olması büyük ihtimal.

- Davada Deutsche Bank ve Citibank’ın terörün finansmanının takibini iyi bilen üst düzey yetkilileri savcı tarafından tanık olarak getirildi; onlar da Türk bankalarından yapılmış olduklarını söyledikleri bazı işlemleri anlattılar.

- Savcılığın delil olarak sunduğu evrakları getiren firari eski polis, hiç durmadan Türkiye’de olduğunu, hukukun olmadığını, yasal güvencelerin kalmadığını iddia etti ve Erdoğan’ı suçladı. Savcılık bunu devlet kayıtlarına geçirdi.

KOMPLO ADIM ADIM ÖRÜLMÜŞ

Bana uzun zamandır Washington’daki bağlantıları çok iyi olan Amerikalı gazeteci arkadaşlarım, PYD’lilerin ve Şam rejiminin, yakaladıkları El Kaide’cilerin sorgulamalarından çıktığını söyledikleri ve Türkiye bağlantılarını gösterdiğini iddia ettikleri dokümanları CIA’ya verdiklerini ve bunların Washington’da bir dosyada toplandığını anlatıyorlardı.

Başımıza belanın, komplonun nasıl adım adım örülmekte olduğunu görüyorsunuz değil mi?

Yani Washington’da, ABD’nin bugün açıklanabilecek yeni ulusal güvenlik stratejisi konsepti doğrultusunda ‘Türkiye’yi hedefe koyma kararı’ çoktan verilmiş, ama son günlerde bu davayla bundan sonra yapılacak işlere de yasal kılıf hazırlanmaya çalışıldığı ortaya çıktı."

Aydınlık