Abone Ol

Ata Demirer'in deniz sevdası! Artık teknesinde mi yaşayacak?

Ünlü komedyen Demirer, yıllar öncesine dayanan deniz aşkını Motor Boat&Yachting dergisi için Burcu Esmersoy'a anlattı.

Ata Demirer'in deniz sevdası! Artık teknesinde mi yaşayacak?

Bir koyda çift direkli bir yelkenliyle yan yana gelmiş. Teknenin 60 yaşlarındaki sahibi onu görür görmez seslenmiş: "Ata Bey buyrun gelin, hanım risotto yaptı." Sohbet sırasında tekne sahibi "Kaç yaz kaldı ki hayatımda" diye özetlemiş hem kendi denize olan aşkını, hem Ata Demirer'inkini...

"Bıraksanız hayatımı Bozcaada'da geçiririm" diyormuşsunuz... 
- Öyle sanıyordum ama olmuyor işle güçle birlikte. O yüzden ben de yazın daha az iş alıp, sadece yazlarımı kesintiye uğratmadan orada geçirmeye çalışıyorum. Bozcaada da eskisi gibi değil zaten... Trendy bir yer olmaya başladı. Kalabalıklaştıkça tadı kaçıyor. Ama şöyle söyleyebilirim; 40 yaşından sonra yılın 8 ayını teknede geçireceğim bir yaşamım olsun istiyorum.

* Bu plana yatırım olsun diye tekneyi değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
- Hayır. Zaten tekneyi değil yaşam tarzını değiştirmeye gerek var böyle bir şey için. Televizyon yaptığın sürece, üç gün şehir dışında olayım falan gibi bir durum söz konusu değil. Tamamen mesleğinden kopabilecek bir adam değilim, ikisini yan yana götürmeye çalışıyorum.

* Şu sıralarda durum ne?
- Yazın yapıyorum. Koskoca tirandili balıkçı teknesi haline getiriyorum. Zaten asıl mesele denizin üzerinde olmak.

* Peki teknede yalnız mı, arkadaşlarla mı olmayı seviyorsunuz?
- Beyin ilişkinin iyi olduğu herhangi biriyle olabilir. Bu arkadaşın olur, sevgilin olur... Fark etmez yani. Yalnızken de oldukça iyi hissediyorum kendimi. Tekne boyu büyüdükçe ikinci insan zorunlu oluyor. Ama bu insanın iyisini bulmak çok zor. O ikinci insan meselesinde acayip komik durumlar yaşadım ben yıllar içinde. Bu sene iyi bir kaptan arayışına girdim. Çünkü tekneye birini davet ettiğinde onu çalıştırmak zorunda kalıyorsun. "Gel şu dümeni tut" diyorsun ama "ın aşağı şu motora bir bak" diyemiyorsun. Bir küçüğünde böyle bir şeye gerek yoktu, şimdi yavaş yavaş ihtiyaç duyuluyor.

* Kaptan olmadan tek başınıza nelere cesaret edebiliyorsunuz?
- Genelde limana bağlı oluyorsun, bir yerlere gitmek gerektiğinde de botunu kullanıyorsun. Bu tabii bir süre sonra sıkıcı oluyor. O yüzden geçen yaz, özellikle uzak mesafeye giderken kaptan aldım yanıma, geçici süreler için. Bu sene profesyonel bir kaptan bulacağım.

* Motoryat-yelkenli ayrımını çok yapıyor musunuz?
- Kesinlikle yelkenli, mümkünse ahşap tekne severim. Motoryat tercih edenler genelde zamanı kısıtlı insanlar oluyor. Ama ben öyle değilim. Zaman sıkıntım yok. ıstediğim zaman rahatlığı yaşıyorum, istediğim zaman da balık vuruyorum, küpeştesinde midye de kesiyorum bıçakla. Fiberde kıyamazsın bunu yapmaya. Ben Sait Faik tipi yaşıyorum denizi, onun gibi görüyorum deniz üstündeki araçları. Ruhunu öyle daha iyi alıyorum, o yüzden bu tip tekneleri daha yakın buluyorum kendime.

* En güzel, en keyifli balık avınız hangisiydi?
- Assos'ta batık limanda yakalamıştım. Mahallede bir arkadaşımız vardı, Verda. Onu almışım yanıma keşif yapıyoruz. Yaş 19. Onu gezdiriyorum. Yüzerken bir akya sürüsüne denk geldik. Kız korktu. Ama ben onu sakinleştirdikten sonra aralarına dalıp küçük çapta bir katliam gerçekleştirmiştim.

* Bu arada kulağınızdaki küpe dikkatimi çekti. O da bir yunus. En sevdiğiniz hayvan mı?
- Ona hayvan demek doğru değil bence. ınsan gibi çünkü. Mesela yunus katleden Japonları anlamıyorum.

* Tekne, müzik, deniz, anne, kardeş, sahne... Bir sıralama yapın desem?
- Canlıları saymayalım, o zaman yaparım. Deniz olmazsa hiçbir şey olmaz, sonra iş geliyor. Çünkü işi yapmazsam teknemi alamazdım. Sonrasına da müziği, yani klarneti koyayım çünkü onu da çok seviyorum. Klarnet bambaşka bir aşkmış meğer. Bağırmak gibi bir şey. Süper bir deşarj aracı.

ŞAMBRELLE BALIK TUTMAYA GİDERDİM

Ben çocukken yazlığımız vardı Mudanya'da. Yaz gelsin de denize gidelim diye aklım oynardı. Hatta bir yaz bütünlemeye kalmıştım, sınavdan sonra koşarak iskeleden üzerimdekilerle denize atladım! O kadar özlerim denizi. Marmara Denizi, 30 yıl önce bambaşkaydı tabii. Kayıklar, sandallar yanaşırdı iskeleye. Ağzına kadar balık dolu olurdu. O zaman Bluemarin paletler vardı turuncu, hiç unutmam, onlardan aldırmıştım pedere. Yani denize bir bulaştım pir bulaştım. Denizin altına aşıktım, dalmayı çok severdim. Bir kayığım olsun çok isterdim. Yazlıktakiler sandallarıyla balığa giderlerdi, bizde kayık yok tabii, şambrelle giderdik balığa. Sonra aldım. Yaş biraz kemale erdikten sonra tabii. 28 olduğumda!

Hürriyet