Abone Ol

Amanpour'dan Erdoğan'a: Gazetecilere neden savaş açtınız?

Recep Tayyip Erdoğan, Amerika'da CNN International'dan Christiane Amanpour'a konuştu.Amanpour, Erdoğan'a ülkeyi demokratikleştirmeye çalışan biri olarak neden basına savaş açıp, gazeteleri kapatıp, gazetecileri tutukladığını sordu.

Gazetecilere neden savaş açtınız?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’nin bölünmesine tahammülleri olmadığını belirterek, "Suriye’nin kuzeyini bir terör örgütüne vermek gibi bir eyleme müsaade etmemiz söz konusu değil, böyle bir yanlışı asla bağışlamayız, bu konuda kararlığımız var. Ve Suriye halkı kendi geleceğini kendi iradesiyle belirlemelidir ve buna bir demokratik hareket olarak, demokrasiye inanmış ülkeler olarak o zemini hazırlamalıyız.” dedi.

Erdoğan, CNN International televizyonunda gazeteci Christiane Amanpour'un gündeme dair sorularını yanıtladı.

Brüksel’de 22 Mart'ta Zaventem Havalimanı ve Maelbeek metrosunda yaşanan ve 32 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan DAEŞ saldırısına ilişkin, geçen yıl 11 Haziran’da El Bakraoui’nin Antalya’dan Türkiye’ye giriş yaptığını ve 14 Haziran’da da Gaziantep’teki operasyonda gözaltına alındığını anlatan Erdoğan, 14 Temmuz’da da DAEŞ’le ilişkili olduğu kuşkusu ve endişesiyle ikamet yeri olarak belirttiği Hollanda’ya gönderme kararı verildiği ve sınır dışı kararının hem Belçika’ya, hem Hollanda’ya bildirildiğini aktardı.

Belçika’nın ek bilgi istediğini ve bunun üzerine 6 Ocak 2016’da şahsın çatışma bölgeleriyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle yaralandığı, bu nedenle sınır dışı edildiğinin Belçika tarafına bildirildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bildiğiniz gibi bu 1986 doğumlu genç bir terörist ve Belçika ne yazık ki buna ehemmiyet vermiyor, ardından da bu olaylar meydana çıkıyor.” diye konuştu.

Bu kişilerin savaşçı mı, yabancı savaşçı mı olup olmadığını gerek Belçika, gerekse Hollanda'nın anlamadığını belirten Erdoğan, "Biz burada terör eylemlerine karşı ortak bir eylem çağrısında bulunduğumuz beri zaten Avrupa’daki birçok ülke buna gerekli önemi vermedi." ifadelerini kullandı.

“AB ülkeleriyle işbirliği halinde mücadeleyi devam ettirmeliyiz”

Musevi cemaati liderleriyle Washington'da bir araya gelmesine ilişkin bir soruya karşılık Erdoğan, kendisinin zaman zaman Musevi dini liderleriyle görüştüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakın, antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan eden siyasi liderlerden bir tanesiyim. Ama İslamofobia'nın da aynı şekilde bir insanlık suçu olduğunun ilan edilmesini bekliyoruz.” dedi.

Antisemitizmin Batı'da çıktığını vurgulayan Erdoğan, DAEŞ’in 98 ülkeden gelen insanlarla oluştuğunu, bu ülkelerin 22’sinin Avrupa Birliği ülkesi olduğunun altını çizdi. Erdoğan, “Öyleyse bütün Avrupa Birliği ülkeleriyle bizim işbirliği halinde bu mücadeleyi sürdürmemiz lazım.”diye konuştu.

"Araya fitne sokmanın hiçbir anlamı yok"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika Birleşik Devletleri ve Başkan Obama arasındaki ilişkiler sekteye uğradı mı acaba?” sorusuna, “Türkiye-Amerikan ilişkilerinde böyle bir şey var diye araya bir fitne sokmanın hiçbir anlamı yok. Bunu bozmaya çalışanlara fırsat vermeyiz ve Amerika’nın da buna fırsat vermeyeceğine inanan bir liderim. Ve şu anda sizler kanalıyla da bu tür dezenformasyonlara kesinlikle itibar etmeyiz, müsaade de etmeyiz.” yanıtını verdi.

Erdoğan, “Suriye’deki savaşla ilgili Amerika’nın yeterince üstüne düşeni yaptığını düşünüyor musunuz?” şeklindeki soru üzerine Amerika’nın Suriye ve Irak’taki gelişmelerle ilgili başı çeken bir ülke olduğuna dikkati çekerek, “Çok daha başarılı bir neticeyi bizim Irak’ta da, Suriye’de de alabilmemiz mümkün.” dedi.

Bu nedenle koalisyon güçlerinin bir parçası olmaları gerektiğinin altını çizen Erdoğan, “Bu koalisyon gücünün içinde yer almamız özellikle de Suriye'de oluşturulması gereken bir barış için, Suriye'nin bölünmemesi için... Suriye’nin bölünmesine bizim tahammülümüz yok, onu söyleyeyim. Suriye’nin kuzeyini bir terör örgütüne vermek gibi bir eyleme müsaade etmemiz söz konusu değil, böyle bir yanlışı asla bağışlamayız, bu konuda kararlığımız var.” değerlendirmesini yaptı.

Erdoğan, "Tam olarak hangi terör örgütünden bahsediyorsunuz? DAEŞ mi yoksa başka bir örgütten mi?" sorusu üzerine, "PYD, YPG aynı şekilde. DAEŞ’in böyle bir gayreti varsa -ki var, DAEŞ’e de müsaade etmeyiz. Bizim için iyi terör örgütü, kötü terör örgütü olmaz, bunların hepsi kötüdür, hangisi olursa olsun bunların hiçbirine müsaade etmeyiz." şeklinde konuştu.

- "Tarih insanları yaptıklarıyla anar"

"Rusya devlet terörü estiren zalim Esed’e zemin hazırladı ve bir ikilemin içine düştü" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Daha önce bu konuda farklı düşünen Sayın Putin, şu anda ne yazık bu düşüncesinde ikilemin içinde olduğunu itiraf etmiştir. 500 bin kişinin ölümüne neden olan zalim Esed’in yanında olmak tarih itibarıyla herhalde affedilmeyecektir.Tarih insanları yaptıklarıyla anar, eğer olumsuzluklar yapmışsa onlarla anacaktır, olumlu hareket ettiyse olumlu hareketleriyle anacaktır; burada da böyle bir şey var.”

"Yunanistan'a geçişler kontrol altına alındı"

Erdoğan, Türkiye ile AB'nin 18 Mart'ta imzaladığı mutabakata ilişkin olarak da Türkiye’nin çok geniş olan sahil kesimini elden geldiğince Sahil Güvenlik botlarıyla kontrol altında tuttuğunu, Yunanistan'ın da kendi adalarında tedbirler aldığını ve karşılıklı dayanışma ve istihbarat paylaşımıyla ilk zamanlardaki geçişlerin artık ciddi manada azalmış olduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"3 milyon mülteci Türkiye’de var ve bunun 2 milyon 700 bini Suriyeli. Fakat biz bu bombalardan kaçan insanlara yine de kapımızı kapayamayız, yani zaman zaman eğer geçme durumunda kalanlar olursa bunları yine alacağız, çünkü ölümlerine biz mendil sallayamayız. Yaptığımız harcama bütçeden 10 milyar doları bulmuş vaziyette, gelen destek ise bize 455 milyon dolar.

Ama burada ben gerek Amerika’ya, gerek dünyaya şunu duyurmak istiyorum, atmamız gereken bir adım var, o da şudur; Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge ilan etmemiz lazım ve burada biz bu insanlara konutlar yapmak suretiyle, bu güvenli bölgede Suriyeli vatandaşların dışarıya çıkmalarına onları orada iskan etmek suretiyle, okulları, hastaneleri, iş yerleriyle, orada onları iskan ederek onların artık Suriye’den kaçmalarını engelleme imkanımızın olduğuna inanıyorum. Ve bizdekiler de oraya geçecektir, buna da inanıyorum. Ve onlara orada modern, altyapısı olan bir şehri biz 1 yılla 1,5 yıl arasında kurarız, burada iddialıyım. Ben bunu değerli dostum Sayın Obama’ya da söyledim. Suriye’nin kuzeyinde şu anda belirlediğimiz bir bölge var, bunu Amerikalı dostlarımız da biliyor, biz de biliyoruz, o arazide bu adımı atmak suretiyle bu inşaatları süratle yaptığımız takdirde ben inanıyorum ki Suriyeli dostlarımız da buralara yerleşmeyi kabul edecektir. Yaptığım görüşmelerde bunun neticesini alıyorum zaten.

Tabii ben hala beklenti içerisindeyim, yani umudumu kaybetmiş değilim. Bu konuyla ilgili olarak da özellikle gerek Sayın Merkel’e de bunu açtım, o da çok çok olumlu baktığını daha sonra ilan etti. Sayın Obama da aslında olumsuz bir yaklaşım göstermediler."

"Yüzde 52'ye saygısızlık etmiş olurum"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin hicvedildiği bir klibe ilişkin olarak Almanya'nın Ankara Büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığına çağrıldığının hatırlatılması üzerine, kendisinin eleştiriye açık bir lider ve siyasetçi olduğunu, Türk halkının da eleştiriye açık bir millet olduğunu ifade etti. Halkın cumhurbaşkanını seçtiği ilk seçimlerde yüzde 85-86 katılımda yüzde 52 oy aldığının altını çizen Erdoğan, "Başbakanlığınız döneminde bu ülkede gerek demokratik noktada, gerek hak ve özgürlükler noktasında, gerek altyapı, üstyapı, bu noktalarda attığınız birçok adamlar var, ekonomide ülkeyi getirdiğiniz bir yer var, halk bütün bunları görüyor. Halk tercihini her zaman ideal anlamda yapar. Halk kolay kolay aldatılmaz, yeter ki siz halka o samimiyetinizi gösterin, halkı sevin, halk da sizi sever ve bunu da zaten bize son Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gösterdi." şeklinde konuştu.

Her şeyin hiciv de olsa belli bir sınırı olması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, karikatürün de belli sınırlar içinde yapılabileceğine işaret etti. Erdoğan, "Bizim de yasalarımız vardır ve bu yasalarda da o sınırlar aşılmışsa tabii ki orada hakkımızı aramak bizim de en doğal hakkımızdır. Bunu da kimler yapar? Avukatlarımız vasıtasıyla yapılır. Mesela şimdi ben burada bir örnek vereyim size, hicvetmek suretiyle eğer DAEŞ’e destek verilirse bunu kabul eder misiniz? Bir ülkenin cumhurbaşkanına hicvetmek suretiyle eğer siz tamamıyla zıt bir hakarette bulunursanız bu da farklı bir şey. Mesela Tayyip Erdoğan’ı terörist ilan edemezsiniz. Eğer birileri kalkıp da Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrat bir Cumhurbaşkanını eğer bu şekilde ilan ediyorsa, ben bu hukuki olarak hakkımı ararım, yaptığım bu. Çünkü eğer bunu aramazsam yüzde 52 oy veren halkıma saygısızlık yapmış olurum." ifadelerini kullandı.

Türkiye'deki basın özgürlüğüne ilişkin ise yöneltilen bir soruya karşılık, "Casusluk basın özgürlüğü müdür, bana bunun cevabını verin" diyen Erdoğan, bir gazete mensubu veya yöneticisinin casusluk yapması, ülkesinin sırlarını dünyaya ifşa etmesi halinde bununla ilgili kararı yargının vereceğini, dünyanın her yerinde "aynı kararın" verileceğini belirtti.

Dünyanın değişik yerlerinde uygulanan buna benzer birçok yasa olduğunu anlatan Erdoğan, "Basını istismar etmek suretiyle başka işler yapmak, tamamıyla bu ülkenin yasalarının müsaade etmediği işleri yapmanın bedelini, faturasını o ülkenin Cumhurbaşkanına, o ülkenin hükümetine kesmeye kimsenin hakkı yoktur. Dolayısıyla da Türkiye’de ne şahsım, ne hükümetimiz daha bugüne kadar basın özgürlüğünü engelleyici bir şey yapmamıştır, tam aksine basın şahsıma yönelik, Hükümetimize yönelik çok ciddi saldırılarda bulunduğu halde biz bunlara her zaman sabırla karşılık vermişizdir, bu Başbakanlığımda da böyleydi, şimdi de böyle" diye konuştu.

Erdoğan, istenmesi halinde Türkiye’de Adalet Bakanı veya ilgili kişilerin kaç tane basın mensubunun içeride olduğu hakkında bilgi verebileceğini dile getirdi.

"Yargıda müdahaleyi hoş karşılamayanlar çoğunlukta"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konsoloslara yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi:

"Gözlemci olarak gazetecinin gelmesi başka bir şeydir, ama bir konsolosun veya birkaç ülkenin konsolosunun bir duruşmaya girmesi başka bir şeydir. Ve şu anda İstanbul’da yapılan o da bu şekilde casuslukla suçlananlara kalıp da böyle bir destek yoluna gitmek, gövde gösterisinde bulunmak, yanak yanağa pozlar vermek, bunlar tahammül edilir bir şeydir, bunu ne yargı kabul eder, ne halkımız kabul eder. Nitekim de kabul edilmediği içindir ki halkımızın büyük bir kısmı, hatta hatta Türkiye’deki siyasi hareketler, siyasi partiler dahi, gerek iktidar partisi, gerekse muhalefet partilerinden bu yargıdaki müdahaleyi hoş karşılamayanlar çoğunluktadır, bunu da özellikle bilmenizi istiyorum."

"Türkiye, AB'yle ilgili hala beklenenleri alamadı"

"Avrupa Birliği’yle çok ortak yönünüz var ve ele almanız gereken çok önemli konular var, terörizm gibi, mülteci krizi gibi şeylerde beraber mücadele etmeniz gerekiyor." yorumuna karşılık Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği’yle ilgili olarak ne yazık ki hala beklenenleri alamadığını vurguladı. AB'ye üyelik sürecinde 53 yıl geçtiğine dikkati çeken Erdoğan, "53 yıllık sürede ne yazık ki biz ilklerdeniz, ama ne hala kapıda bekletiliyoruz, ne yazık ki bizden çok sonra gelenler Avrupa Birliği’nin üyesi olmuştur, Türkiye ise şu anda ilgisiz bazı engellerle karşı karşıyadır. Fakat ısrarla biz sabırlıyız, sabrediyoruz, tahmin ediyorum sonu iyi olur" dedi.