Kuşa bak…
TFF başkanı resmen kuşa bak yaptı…
Gazeteciler sözde TFF başkanı ile özel bir yayın yaptı, gazetecilik adına utanç gecesi desem yeridir. Ekran başında geçmem kolay kolay; yavan sorular, birden fazla şeyin etkisi altında olduğu belli olan bir şahsın bakışlarından ve klimeleri telaffuz edemeyişinden anlaşılan durumu… Bu şekilde direksiyon başına geçse neler olurdu mesela?
Nitekim yayının bitmesine tahammül edemedim, kapattım.
Arkadaş neden sormadınız: Madem bu kadar çok hakem var işin içinde MHK’nın olmaması mümkün mü? Neden MHK başkanı ve yönetimini görevden almadınız?
Sorulması gereken sorular sorulmadığında ne oluyor biliyor musunuz?
İşin aslında çok daha büyük olduğu ve daha yüksek tepelerde yangınlar çıktığını gösteriyor.
Nitekim dedikodular dolaşıyor, yok efendim MHK başkanı bilgisayarlara format attırıyormuş da falan da filan da, neden attırmasın ki?
Arkadaş böyle bir bahis skandalında ABD polisi herkesi topladı, tüm delillere el koydu; biz de TFF başkanı çıkıp gizli soruşturmayı ihbar etti -ki soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu işledi ve böylelikle de gerçek suçlulara delilleri yok etme fırsatı verdi.
Kısacası TFF başkanı 85 milyona, kuşa bak dedi, hepimiz kafamızı kaldırdık kuşa baktık, gerçekler önümüzden koşarak geçip gitti…
Taraftarlar neden Kızgın
Yıllardır giderek artan bir taraftar kızgınlığı var.
Sahi taraftarlar neden kızgın?
Hakem hataları, oyuncu hataları, teknik adamların hatalı kararları, taktikleri vs bir sürü şey var…
Yeterli mi bu kadar kızgın olmaya?
Gelin bir başka açıdan bakalım.
85 milyonluk ülkede milyonlarca sabit gelirli var, giderek yoksullaşıyorlar.
Esnaf var, giderek işini yapamaz hale geliyor.
Öğrenciler var, sorma hallerini… Ne üniversitele üniversite ne rektörler rektör… 12 Eylül sonrasında bile bu kadar kötü değildi tablo, net…
İş insanları var, sermayelerini ortaya koymuş, yatırım yapmış, risk almış, onlarca, yüzlerce, binlerce insanı istihdam ediyor; üretmek o kadar pahalı hale gelmiş ki, habire zarar ediyor.
Bu insanların hiçbiri adalete güvenmiyor, basında seslerini duyuramıyor, siyaset deseniz hepsen ayrı mesele; sokağa da çıkamıyorlar. Ellerinde palalarıyla teröristler var…
İnsanların içindeki çaresizlik günden güne büyüyor.
İçinden çıkamadıkları bir kısır döngü günden güne onları daha da sıkıştırıyor, ama onlar hiçbir şey yapamıyorlar…
Sonra ne oluyor?
Futbol maşı seyrederken bir andan takımlarının oyuncusu olmadık bir pozisyonu8 gole çeviremiyor.
Antrenmanlarda çok iyi olan bir oyuncu sahada tanınmaz halde, ya da hastası, cenazesi var, aklı orada…
Tahammül eşiği o kadar düşmüş ki taraftar bağırıyor, çağırıyor, küfürler, hakaretler havada uçuşuyor.
Tribünleri dolduran on binler toplu halde kızgınlıklarını haykırıyor, kinda nesil demişti değil mi?
Rakip takım gol atıyor, hep kazanıyor, hep onlar şampiyon oluyor…
Taraftar kızıyor, kırıyor, döküyor ve polis onlara çok ciddi bir anlayışla yaklaşıyor.
Okulunda yemek ücretlerini protesto etse dayak yiyecek, göz altına alınacak olan genç burada yakıp yıkıyor, kırıp döküyor ve başına bir şey gelmiyor. Grev yapacak olsa işçi kimbilir başına neler gelecek, maçta canının istediğini yapıyor…
Aslında oynanan futbola, hatalı hakem kararına değil gösterilen şiddetli tepki, siz anladınız…
Psikanalizinin babası Sigmund Freud olsaydı buna ne derdi acaba, biz şimdilik Psikofootanaliz diyelim, belki beğenenler olur…