Altından bir fırsatımız var…
Altın önemli bir konu…
Tutup da kimseye altın yükselecek, düşecek demek söz konusu değil ama geleneksel yatırım araçları noktasında altının yeri ayrı…
Türkiye’nin cari açığında açık ara ilk sırada enerji alımı var. Tabi bu ithal edilen petrolün, ki Türkiye ham petrol ithal eder, işler ve hem iç pazarda kullanır hem de ürünlerini ihraç eder… Tabi Türkiye’den ihraç edilen benzin, mazot Türkiye’nin yarı fiyatına, üçte biri fiyatına satılır o da ayrı mesele…
Açıkçası muhalefetten beklediğim şey şu, insafsız vergilendirme politikasını değiştireceklerini anlatmaları lazım. Başka bir dün buna değinelim…
İkinci sırada da altın gelince, bizim çok ama çok akıllı ekonomi yönetimimiz çareyi altın ithalatını yasaklamakta, ithalata kota koymakta buldu.
Altın ithalatı yasaklanabilir mi?
İnsanlık tarihi kadar eski bir şeyden söz ediyoruz. İnsanoğlu ne yapmış etmiş o altını oradan oraya taşımış. Elbette dediğimiz gibi oldu… Altın kaçakçılığı hortladı, kaçak getirilen altın arz talep durumundan ötürü ortalama 4-5 bin dolardan 7 bin dolara kadar varan farklarla altının kg fiyatını yükseltti… Yani 1 gr altın alırken aslında dünya fiyatının 3-5 dolar üzerinde para ödeyerek aldınız.
Altın kaçakçılığı olunca ülkeye kayıt dışı giren altın da mecburen kayır dışı işlendi ve çeyrek altınlarda kurumsal olmayan gram altınlarda ayar sorunu başladı. Eğer yasaklama olmasaydı ve bu altınlar gerçek rafinerilerde işlenseydi, LBMA onaylı külçeler olsaydı ayar sorunu da olmayacaktı.
Türkiye’de bir kesim nedense altın ithal edilmesin der durur…
Nasıl yani?
Bakın bir ülkenin ne kadar altını varsa o ülke o kadar zengindir, güçlüdür. Şimdi bir şekilde bu altınlar sisteme dahil oldukça bunun etkisini daha net görebiliyoruz. Merkez bankası rezervlerinde altının payının yükseldiği söyleniyor ya… İşte o altının bir kısmı Merkez Bankamız tarafından alınan ve kasaya konan külçe altınlar…
Ancak şunun da altını çizmeliyiz ki vatandaşın açtığı altın hesapları o kadar yüksek noktalara geldi ki, Bankacılık sistemindeki altın varlıklar, Merkez Bankası’nın rezervlerine 15,4 milyar dolara ulaştı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, büyük çoğunluğu altın cinsinden olan kıymetli maden hesaplarının büyüklüğü, 2025’in ilk yarısında %48,8 oranında artarak haziran sonunda 2 trilyon 113 milyar TL’ye yükseldi. Bankaya yatırılan altının yüzde 28’inin zorunlu karşılık olarak Merkez Bankası’na aktarıldığını düşündüğümüz zaman, 55 milyar dolarlık altının 15,4 milyar dolarlık kısmı zorunlu karşılık olarak TCMB rezevrlerinin yüzde 10’unu aştı.
Peki altına kota getirilmeseydi ne olurdu, muhtemelen bu rakamlar çok daha yüksek olurdu.
Altın bir ülke için zenginliktir, güçtür, tekrarlıyorum bunu…
Altın akıllı saat gibi, telefon gibi, dev tv ekranları gibi alındığı an eskimez, değerini kaybetmez. Altın değer kazanır, en kötü ihtimalle değerini korur…
Burada gelelim Mücevher sektörünün ihracat durumuna…
ABD en çok mal aldığı AB ülkeleri ve Hindistan’a yüzde 25 ek vergi uygulayacağını açıkladı. Trump’ın ne yapacağı belli değil, pazarlıklar sürüyor ancak Türkiye yüzde 15’lik ek vergi ile biraz daha avantajlı gibi, tek dezavantaj üreticilerin dünya fiyatlarından altına erişmesinin ekonomi yönetimi tarafından engellenmesi.
Böyle olunca oradaki farktan doğan avantaj altın kaçakçılarının cebine gidiyor.
ABD Dünya mücevher pazarının yarısına sahip, yani 250 milyar dolarlık bir pazardan söz ediyoruz… Türkiye bu pazarda daha etkili, aktif olabilmeli… Pazardan yüzde 10 pay alınabilse 25 milyar dolar yapar ki Türk mücevher sektörü bunu başarabilecek alt yapıya, bilgi ve birikime, ürün kalitesine sahip. Gelin çalışalım, üretelim, ihraç edelim, daha çok altın alalım… Altından korkmayalım…