Sir Arthur Conan Doyle'un Ruhu Ne Anlatmak İstiyor?

09 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesi onun ölüm haberine: "Conan Doyle - Meşhur Romancı Öldü - başlığıyla küçük bir yer ayırdı.

Tarih Dedektifi Yazar tarihdedektifiniz@gmail.com

Spiritüalizm ve parapsikoloji, günümüzde televizyon ve sinemanın etkisiyle, adından sıkça söz ettiren konulardan biri oldu.

Bu tema sinema perdesinde; Whoopi Goldberg'e Oscar'ı getiren, "Oda Mae Brown" karakteri gibi, çoğu kez sempatik bir şekilde işlenmiş olmasa da, "ruhlar alemi"ne dair filmlerin kemikleşmiş bir izleyici kitlesine sahip oldukları tartışılmaz.

New York'un ünlü medyumu "Theresa Caputo" spiritüalizmle ilgilenen popüler isimlerden biri. Bir çoğumuz onu bir televizyon kanalında yaptığı "Long Island Medyumu" adlı şov programıyla tanıdık.

Gelişen teknoloji sayesinde, spiritüalizm ve psişik deneyler konusunda çalışma yapan kişileri artık, daha yakından tanıma olanağı bulabiliyor ve onlara kolayca ulaşabiliyoruz.

Ancak, yazdığı kitaplar ve yarattığı karakterlerle dünya çapında tanınan biri olup, spiritüalizm konusundaki çalışmalarından bi-haber olduğumuz ve kendisini izleme şansı bulamadığımız çok önemli bir isim var; o da Sherlock Holmes'un yaratıcısı, meşhur Sir Arthur Conan Doyle (1859-1930).

Aslında Conan Doyle bir tıp doktoru. Kullandığı "Sir" unvanı da Güney Afrika'daki Boer Savaşında, hastanede gösterdiği yararlılıklardan dolayı kendisine verilmiş. (The Great Boer War - Büyük Boer Savaşı" adını taşıyan bir kitabı da vardır.)

Doyle, bir süre sonra hekimliği bırakıp yazarlığa devam etmiş; bir yandan da spiritüalizm konusuyla ilgilenmeye başlamıştır. Conan Doyle'un ailesi bu konulara yabancı değildir.

Zira, amcası Richard Doyle'un parapsikoloji konusunda çalışmaları mevcuttur. (R. Doyle'un "Fairyland - Periler Ülkesi" kitabında oldukça dikkat çekici, fantastik öğelerle süslü illüstrasyonlar görülür.)

Sir A. Conan Doyle, 1.Dünya Savaşı'nda oğlunun ölmesiyle birlikte, spiritüalizm ve psişik deneyler konularına daha fazla önem vermiş, bu alanda onlarca kitap yazmıştır.

John Murray yayınevinden çıkan (1930) "The Edge of the Unknown - Bilinmeyenin Kıyısında" adlı kitap, Doyle'un bu alandaki en bilinen çalışmalarından biridir.

(Bu konuya ilişkin eserleri Türkçeye çevrilmediği için; erişime açık olanlarını pdf olarak internetten indirip okuyabilirsiniz.)

Sir Arthur Conan Doyle, yaptığı çalışmalar hakkında kendisini daha doğru ifade edebilmek ve gerçekleştirdiği psişik deneylere açıklık getirmek maksadıyla, ölümünden birkaç yıl önce bir video hazırlamıştır.

Çektiği bu videoda şunları söylüyordu:

"...Deneyimlediğim, gördüğüm, kendi kulaklarımla duyduğum şeyler hakkında konuşuyorum... Halüsinasyon riskini asla göze almadım. Deneyimlerimin çoğunda altı, sekiz veya on tanık olurdu. Hepsi de benim gördüğüm ve duyduğum şeyleri duyup görürdü.. Yavaş yavaş, yıllarca üzerinde çalıştığım bu mesele hakkında giderek daha fazla ikna oldum. İşte o zaman insan ırkının bu konu hakkında daha fazla şey bilmesinin önemini kavradım...".

Doyle, bu konuşmayı yapmasından yaklaşık üç yıl sonra (07 Temmuz 1930) öldü. Ölüm haberini, ülkemizdeki gazeteler ancak birkaç gün sonra duyurabildi.

09 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesi onun ölüm haberine: "Conan Doyle - Meşhur Romancı Öldü - başlığıyla küçük bir yer ayırdı.

Hatta bu haberi: "...Conan Doyle, son zamanlarda ölülerle konuşmaya çalışıyordu. Bu mesaisinde muvaffak olmuş olsaydı, şimdi yokluğunu hissetmeyecektik. Belki bize oradan da yazılar ve haberler gönderecekti." şeklinde alaycı bir yazıyla verdi.

Vakit gazetesi, Doyle'un ölüm haberini 10 Temmuz'da duyurdu. Cumhuriyet'in aksine haber, burada daha geniş bir yer buldu. "Her Kelimesine Bir Şilin Alan Muharrir" başlığıyla sunulan haberde, Conan Doyle'un hayatından ve eserlerinden övgüyle söz edilerek, son zamanlarında spirtizmayla alakadar olduğundan bahsedildi.

Milliyet gazetesi ise ünlü yazarın ölüm haberini temmuzun on ikisinde, "Ölen Romancı" başlığı altında çok kısa bir yazıyla paylaşti. Doyle'un ölümünün ardından ruhunun, kendileriyle temasa geçeceği düşüncesi, bu işle alakadar olan çevresi tarafından heyecanla beklenilmeye başlandı.

O dönem İngiltere'de spiritüalizmle uğraşan bir cemiyet kurulmuştu ve Sir A. Conan Doyle bu cemiyetin başkanıydı. Kendisi, ölmeden önce karısına, öldükten sonra ona haber göndereceğine dair vaatte bulunmuştu. Nihayet beklenen gün geldi ve Doyle'un ruhu temas kurdu.

O dönemde İngiliz gazeteleri buna ilişkin yayınlar yaptılar. 29 Temmuz 1930 tarihili Son Posta gazetesi bu haberi şöyle duyurdu:

"Nihayet geçen gün Londra'da 9000 kişi huzurunda Conan Doyle'un ruhu ile konuşma tecrübesi yapıldı. Conan Doyle, karısına sesi ile hüviyetini tanıttı ve ölümünden sonra evde cereyan eden bir vakayı anlattı."

Ancak, 30 Temmuz'da, Son Posta'da çıkan haberden bir gün sonra, Akşam gazetesinde: "Conan Doyle'un Ruhu Bir Türlü Cevap Vermiyor!" şeklinde bir haber çıktı.

Habere göre Doyle öldükten sonra onunla konuşabileceklerine inananlar, epeyce çabalamış; ancak ondan yanıt alamamışlardı.

Hatta içlerinde, ceset henüz çürümediği ve ruh bedenden ayrılmadığı için böyle olduğunu düşünenler bile vardı; bunun için hiç olmazsa üç ay beklemek gerektiğini iddia ediyorlardı.

Sir Arthur Conan Doyle'un ruhu sizce aramızda mıdır?

Yoksa görünmez mi olmuştur kişinin rütbe-i aklı eserinde?

Esenlikler dileğiyle...

Tüm yazılarını göster