Tarih diziciliği iflas noktasında mı?

Anlayacağınız ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’nin, beklenti-getiri dengesinde tam anlamıyla fiyasko yarattığı tarih diziciliğinde hal ve gidişat pek parlak gözükmemekte.

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Ekrandaki dizi trafiği arttıkça dizicilerin içerik arayışı da artmakta haliyle… Her sezon klişe konular boy göstermeyi sürdürse bile fark yaratacak türlerle de şanslar denenmekte. Nasıl ki, tarihi yapımlara merak bu vesileyle oluştu. Peş peşe tarih projeleri geldi ekrana. Ancak ne yazık ki bu yapımların aynı oranda başarılı olduğunu söylemek imkânsız.

Başlangıçta gayet verimli sonuçlar doğuran tarih diziciliğindeki süreç lehte değil aleyhte gelişti. Sektörde büyük umutlarla başlanılan işlerden büyük fiyaskolar yaşanır oldu.

Peki neden? Herkes kendince yorum yapıyor şimdilerde. Özellikle ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’nin altı bölümde ekrandan yollanmasının ardında başarısızlığın kaynağına dair eleştirel görüşler gırla... Kimi temposuna taktı kafayı, kimi senaryosuna, kimi de yönetmenine. Kuşkusuz sıralanan gerekçelerin kısmen doğruluk payı vardı, tarihi dizinin başarısızlığında.

Fakat ‘Tarih diziciliği iflas noktasında mı’ diye sorgulatan bu büyük çaplı hayal kırıklıklarında bana göre asıl sebep çok daha farklı. Nedir bu, diye sorarsanız…

Bu noktada gerçekleri daha net görebilmek adına öncelikle şimdiye dek sergilenen tarih dizisi arayışını ve hüsranları kısaca hatırlatmakta fayda var. Zira bu başarısızlık gerekçesi sadece ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’nin değil diğer tarihi işlerin başarısızlığında, ilgi kaybında ortak nokta ve dahi olası projeler için bir tehlike!

EKRANLARDAKİ TARİH MACERASI

Televizyon dünyasında ilgi gören konuların sık sık değişim gösterdiği bir gerçek. Ekranlardaki tarih macerası da bu mantık çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir husus. Nasıl ki, dizi âleminde ‘Muhteşem Yüzyıl’ ile aralanan tarih kapısı, izleyicinin tarih merakını kamçılamakla kalmayıp kanala da ekstra getiri sağladı. Dahası ilk adımın büyük ilgi görmesi bu türde başka işlerin yaratılması için heves uyandırdı. Nitekim Mehmet Akif Alakurt’un başrolünde ‘Fatih’ dizisi çekildi. Ancak Kanal D ekranında sadece beş bölüm dayanabildi.

Buna karşılık Star’daki tarih tutkusu gayet verimli biçimde ilerliyordu. Halit Ergenç’in Sultan Süleyman’ından ziyade Meryem Uzerli’nin Hürrem’i sayesinde izleyicinin tarihi dizi tutkusunu geliştiren ‘Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem dönemi 2014’te sonlanırken aynı yılın yeni sezonunda farklı bir tarih sunma girişimi çıktı karşımıza.

İzleyicinin tarihe muhteşem yaklaşımının devamından ‘Diriliş Ertuğrul’ ve ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’ doğdu. Böylece pek çok eleştiriye maruz kalan ‘Muhteşem Yüzyıl’ın bakış açısına ve söylemine alternatif yaratıldı… ‘Diriliş Ertuğrul’, diriliş misyonunun simgesi gibi görüldü adeta. Her iki yapım da, TRT’nin büyük prodüksiyonları olarak ekranda yer bulurken, Osmanlı’yı kültürel değerlerle akıllara kazıma hususunda da emin adımlarla ilerlediler.

Öte yandan tarihi işleme ve yansıtma olayını ‘Kadınlar Saltanatı’ üstüne kuran ‘Muhteşem Yüzyıl’ da boş durmadı. Hürrem’le kapanan dönemin ardından ‘Kösem’ devrini sunmak için kollar sıvandı. Lakin 2015 Kasım’ında Sultan Ahmed’in büyük aşkı olarak Beren Saat’in canlandırmasıyla karşımıza çıkan ‘Kösem’ kendinden önceki ‘Hürrem’ gibi ilgi göremedi. Zira gerek içerik, gerek atmosfer, gerekse tempo bakımından yeni bir şey vaat edememişti ekran başındakilere.

Ayrıca oyunculuk da cılız-yetersiz kalmıştı, Osmanlı tarihinin en güçlü kadınını resmetmekte. Böylece söylem ve aksiyon açısından izleyicinin nabzına göre şerbet verip heyecan uyandırmayı başaran ‘Diriliş Ertuğrul’ zirveden inmezken ‘Muhteşem Yüzyıl’ın ‘Kösem’ ayağı ilk etaptan geride kaldı. Bu olumsuz tablo ne yazık ki yapımın ikinci sezonunda da değişmedi. Metin Akdülger’in ‘IV. Murad’ performansı gayet iyiydi ve ‘Kösem’ de Nurgül Yeşilçay ile hak ettiği yere gelmişti ama… Önceki dönemden ilgisini kaybeden izleyiciyi ‘Muhteşem Yüzyıl’ kanadına çekmek mümkün olamadı. Yine de yurt dışı satışlarla idare eden prestij işi kıvamındaki yapım, iki sezon 60 bölümle ayakta kalabildi.

Osmanlı padişahlarını ve onlar kadar ünlü saray kadınlarını izleyiciye aktaran ‘Muhteşem Yüzyıl’ cephesinde hal böyleyken Kanal D ekranında bir başka tarihi dizi daha başlamıştı bu meyanda… ‘Vatanım Sensin’! Halit Ergenç ile Bergüzar Korel’i buluşturan yapım Osmanlı’nın son döneminde Selanik’ten başlayıp işgal altındaki İzmir’in tarihine götürmüştü izleyiciyi.

Vatan sevgisiyle kişiler arasındaki aşkı buluşturarak hainlik ve vatanperverlik olgularını iç içe geçiren dizi, tıpkı ‘Muhteşem Yüzyıl’ın ilk evresi gibi eleştiri ve başarıyı bir arada yaşadı ilk sezonunda. Lakin onun da devamında düşüş görülür oldu. Son bölümüyle AB’de zirveye kurulsa dahi Total’de yedincilikte kaldı. Total’de baş gösteren bu ilgisizlik ‘Diriliş Ertuğrul’un ikinciliğe gerilediği Payitaht Abdülhamid’ ve ‘‘Mehmetçik Kut’ul Amare’’ için de geçerli.

Anlayacağınız ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’nin, beklenti-getiri dengesinde tam anlamıyla fiyasko yarattığı tarih diziciliğinde hal ve gidişat pek parlak gözükmemekte. Şimdi gelelim bunun temel nedenine…

TARİHİ DİZİLERİN BAŞARISIZLIK NEDENİ NEDİR?

Gerek kadrosundaki isimlerle, gerekse büyük bütçesiyle adından söz ettiren ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ ekran yolculuğuna çıkmadan önce türlü çalkantıyla yer almıştı magazin gündeminde. Uzun süreli bekleyişin ardından izleyiciyle buluştuğunda da başta işaret ettiğimiz eleştirilere ve nicesine hedef olmuştu. Lakin dizi henüz yayına çıkmadan değindiğim bir husus vardı ki, bu yapımın ve benzeri tarih dizilerinin başarısızlığında en önemli etkendi.

Bu husus nedir derseniz… Ekrana çıkma noktasındaki zamanlama yanlışlığına değinerek ‘Rakiplerin yerli yerine oturduğu bir ortamda yarışa sokulmayıp yeni sezon beklenilse daha iyi olur’ uyarısını yaparak ele aldığım ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ndeki asıl eksiklik, izleyicideki ‘Merak’ duygusunu tatmin edecek bir yön olmayışı!

Şöyle ki; ‘Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem döneminin büyük ilgiyle karşılanmasının baş sebebi, yıllar boyu tarih kitaplarından öğrenilenin ötesinde bir saltanat tablosunu izleme fırsatı sunulması ve saraydaki entrikaları, katliamları, Harem çekişmelerini sorgulatan içeriğe karşı merak duygusunun kamçılanmasıydı. Yani mevcut dizilere alternatif olarak müfredattan farklı bir Osmanlı dünyası sunan ‘Muhteşem Yüzyıl’ izleyicide yaktığı merak ateşi sayesinde başarıyı yakalamıştı. Dahası hep vurguladığım üzere, Hürrem’in Harem’de geliştirdiği kadın çekişmeciliği ve Kanuni’yi yönlendirme gücü de ekran başındakilerin çatışmacılık tutkusunu tatmin eden türdendi. Nitekim ‘Kösem’ döneminde aynı ilgiyi çekememenin nedeni de yine bu ‘Merak’ duygusunun sonlanması oldu.

İzleyici bildiği atmosferde ve mekânlarda, sonu başından belli bir konuya ne oranda merak duyabilir ki! Dahası bu süreçte dişe dokunur bir çatışmacılık yoksa… Karakterler ve diyaloglar önceki diziyle hemen hemen eşdeğerse… Harem içinde yaşananlar ve taht çekişmeleri çokça bilindikse… Bu tarz bir içerikten merak yaratmak mümkün müdür? Tabii ki değil. Ayrıca bir kısım izleyici tarihten ziyade işin cafcaflı yönüyle ilgileniyorsa, bir diğer kesim de zaten bu tarzda işlenmiş Osmanlı dönemi dizisine önyargılı bakıyorsa durum daha da vahimleşir o dizi için… Ki, ‘Muhteşem Yüzyıl-Kösem’ tüm bu etkenlerin sıkıntısını büyük ölçüde yaşadı. İlaveten tempo ve oyunculuk faktörleri de devreye girince sonuç hüsran oldu.

‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’nin başarısızlığı da işte aynı ‘Merek yoksunluğu’ ve dahi ‘Taraflı algı’ etkenlerine bağlı! Zira başarısızlığın gerekçesini ağır çekimlerle uzatılan sahne olayına bağlamaya kalksak, ‘Hangi dizide yok ki böylesi uzatmalar’ diye düşünmemiz gerek. Aynı uzunluğa ve sürüyle saçmalamaya rağmen ekrana sıkı sıkıya tutunan işler saymakla bitmez. Kaldı ki Total’de üçüncü sıradan 6.41 ile başlangıcını yapan ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’nin reytingleri, devam eden çoğu diziden daha iyiydi. Yani ilk beş arasında kalan dizinin jet finali hak edecek veya ağır eleştirilerle aşağılanacak bir tablosu kesinlikle yoktu. Ne vakit reyting bahanesiyle final yapacağı duyuruldu son bölümüyle 13’üncü oldu.

Öte yandan merak duygusunun ne denli önemli bir etken olduğunu algılamak için TRT’nin tarih işlerine de bakmak lazım. İkinci sıradan, son dönemlerin en iyi reyting açılışını yaparak, yola çıkan ‘‘Mehmetçik: Kut’ül Amare’’ 11’inciliğe gerilemiş mesela… Ama onun için jet final kararı yok. Çok mu başarılı bir senaryoya sahip veya yönetmenliği-kurgusu mükemmel mi? Temposu müthiş mi? Maalesef. İşte bu soruların cevabı ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ne yöneltilen eleştirileri tümüyle karşılamakta. Keza bu dizinin içeriğindeki merak yoksunluğu da had safhada. Ancak TRT bünyesinde ve sponsor bolluğunda olduğu için ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’nin aksine yola devam ettirilmekte.

SONUÇTA; ‘Dizi rezildi, berbattı’ diye karalamadan… ‘Uzun süre’ klişesine kafayı takmadan, tarih diziciliğindeki başarısızlığı objektif gözle değerlendirdiğimizde… Bu olumsuzluğun altında yatan gerçek sebebin ‘Merak duygusu uyandıramama’ olduğunu görmekteyiz.

Diyeceğim o ki, tarih diziciliği merak uyandıracak dönemleri ele almadığı ve dahi bu süreçteki gerçekleri, ‘Acaba ne olacak’ sorusunu yaratan ilave kurgusallıklarla desteklemediği takdirde başarısızlıkla karşılaşıp iflas etmeye mahkûm. Şimdiki tablo da iflas noktasına yaklaşıldığının işareti! Umarım yeni dönemde tarihi dizi yapmaya soyunanlar bu gerçeği dikkate alır.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster