Son Çıkış'a kaygı hakim

‘Gençliği iyiye yönelten, insanlığı iyiye yöneltir’ demiş ünlü Alman filozof Wilhelm Leibniz… Onun yüzyıllar önce söylediği bu söz her devirde geçer akçe. Çünkü gençlik yılları, insanların aldatılmaya, hatalar yapmaya en fazla müsait oldukları bir süreç. 

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Nasıl ki, yozlaştırıcı sosyal etkileşimlerden terör illetine, yitip giden canlarla bu olumsuzluğun sonuçlarını çok net gözlemlemekteyiz. Yetişkinlerin kazanma hırslarına alet olup kendilerinden ödün veren gençliğin yaşamını karartan olgular pek çok. En yaygın ve sinsi olanıysa, uyuşturucu illeti!

Ne var ki, günden güne geliştirilen yeni maddelerle daha ucuza temin edilebilir hale gelen ve bazı konularda olduğu gibi zengin-fakir ayrımı yapmadan her kesimden gencin kanına giren bu şeytani ölümcüllükle tam anlamıyla başa çıkılamadığı da bir gerçek. Zira görünürdeki maşaları tutan ellere ulaşılsa bile, o ellerin bağlı bulunduğu gövdelere bir türlü erişilemiyor. Daha doğrusu kapsama alanının nerelere uzandığı belli olmayan menfaat düzeninin engelleyici çarkları, sorunun köklerine erişilmesine izin vermiyor. Bundan dolayı terörle paralel yol alan bu yok edici sistemi etkisiz kılmakta en önemli adım, ‘bilinçlendirme’!

Öncelikle toplumun tabanından tavanına, bilinçlendirmenin gücünü önemsemek lazım. Akabinde işlevselliği sağlamak için de aile bireylerinden eğitim kurumlarına, kamu spotlarından kurgulara büyük görev düşüyor. TRT 1’in yaz yenilerinden olan ve ilk bölümüyle ekranda yerini alan ‘Son Çıkış’ dizisi de böylesi bir amaca hizmet özelliğinde.

GENÇLERE UMUT IŞIĞI YAKABİLİR Mİ?

Bir zamanlar Hollywood filmlerinin çatışmacılığının vazgeçilmez malzemesi olan ‘uyuşturucu’ konusuna yerli dizilerimiz nedense layıkıyla itibar etmedi. ‘Poyraz Karayel’, ‘Kaçak’ gibi farklı yapımların içinde eser miktarda işlendiyse bile doğrudan hassasiyet gösteren çıkmadı.

Yapımcılığını Estet Film'in üstlendiği ‘Son Çıkış’ın tanıtımı geldiğinde ümitlenmiştim doğrusu. Çünkü senaryonun Yeşilay Bilim Kurulu üyelerinin denetiminde uzman bir ekip tarafından kaleme alındığının vurgulanması başlı başına fark yaratmaya müsait bir detaydı. Bu detayın hedefinde; hemen her gün karşımıza çıkan, ürktüğümüz ya da acıyarak bakıp geçtiğimiz gençlerin toplumdan soyutlanışlarını vurgulamak… Dahası onların, kandırılarak çekildikleri uyuşturucu bataklığına düşmeden önce güzel hayallere sahip gençler olduklarını işaret edip olayın görünmeyen yüzüne ayna tutmak vardı.

Dolayısıyla sosyal bir yaraya çok yönlü eğileceği izlenimini veren senaryo bu açıdan değerlendirildiğinde, ‘umut ışığı’ gibiydi. Peki, ‘Son Çıkış’ın ilk bölümde karşımıza çıkarttığı tablo, içeriğinden oyunculuğa bu hedefleri tutturdu mu? Bu performansla gençlere yol gösterici umut ışığı yakabilir mi? Açıkçası ne kadar iyimser gözle değerlendirmeye çalışsam da, ilk bölümün aktarılışı ne yazık ki olumlu bir izlenim bırakmadı bende.

Top cambazı Rıdvan’ın FB forması altındaki heyecanı ve yıkılışıyla başlangıcını yapıp adeta bölüm sonundaki trajediyi haber veren ‘Son Çıkış’, bu sahnelerin ardından damardan daldı konuya. Bu etap gençlere hitap açısından iyiydi belki ama ya sonrası? Yanlışı olmayan, alayına gidilen ‘Son Çıkış’ yollarında, müziğin ve modifiye arabanın gazıyla, yüksek gençlik ateşini hissettirip kalitesine laf edenlere ‘Bu benim ninnim’ diyerek peşin peşin postasını koyan dizi, bir anda kulvar değişti. Zeynep ve üç yıllık hapis süresince filinta gibi kalmayı beceren Kenan’ın kavuşma sahnesinden itibaren konuya üçlü ilişki penceresini açıverdi. Hem de keşke Kenan-Zeynep-Cesur’dan oluşan cepheye biraz daha özen gösterilip inandırıcı bir dille ve doğallıkla sunulsaymış dedirterek. Ne gerek vardı karakterleri bu denli sivrilterek işlemeye?

Gerçek şu ki; ‘Son Çıkış’ta eksikler de fazlalıklar da bir hayli fazla… Mantık çelişkileri gırla! Modifiye araba meraklısı Kenan’ın kestirme aktarımlı hapisliği ve şov nitelikli dövüş sahnesiyle içeriğine aksiyon çeşnisi katan dizinin bütün karakterlerini aynı anda ortaya çıkartma kaygısı büyük hata. Diziyi hedefinden saptırıp yapaylaştırmış. Dahası, fizik mühendisinden imam olmasına hayret eden gençlik kesiminin karşı karşıya kaldığı batağın yansıtılmasında işi iyiden iyiye kuşa çevirttirmiş. Jülide cephesi de karmaşaya tüy dikmiş.

Anlayacağınız müzikle boğulmuş kasvetli anlatı bulamacında başlangıcını yapan ‘Son Çıkış’, geçmişle bütünleştirilen karakterlerin izleme merakı uyandırmayan öyküleri arasında bocalayıp ana temayı gölgede bırakmış. Böylece Rıdvan’ın hayatına mal olan uyuşturucu illetinin karanlık yüzünü hissettirip gençlere yol gösterici olma hedefi de şu an için güme gitmiş. İlerleyen bölümlerde nasıl bir yol izleneceğini göreceğiz. Umudumuz iyiden yana.

ÖZENDİRME KAYGISI, DİZİNİN HANDIKABI

‘Şeytan hakkında konuşmayın. Gençlerin kalbinde merak uyandırır’ diyor bir Kızılderili atasözü… Lakin merak uyandırma kaygısıyla bir konuyu tabulaştırmak da, ters tepebilir. Merakı daha çok kamçılayabilir. Bu nedenle şeytan ve şeytani alışkanlıklar hakkında konuşup kötülüklerini ikna edici bir dille anlatmak, suskunluktan daha iyidir.

Gel gör ki, özellikle gençlik söz konusu olduğunda ‘özendirme’ kaygısı giriveriyor hemen devreye ve bilinçlendirmeyi engelleyen bu kısıtlamanın etkisiyle, yola çıkılan hedeflere tam ulaşılamıyor. ‘Son Çıkış’ da, işleniş üslubuyla bu kaygının izlerini fazlasıyla yansıttı bize.

Tolga Canbeyli’nin başarıyla canlandırdığı, kendisi kadar büyük hayalleri olan kick boks düşkünü Vandam tipinin başı çektiği gençlik kesiminden olaya baktığımızda, sanki gençliğin üstüne oynanmaya korkulmuş gibi. Mesajın asıl muhatabı olması gereken bu kesimin yan eleman gibi bırakıldığını görüyoruz. Oysa Serkan, Çemkirik Kevser gibi özgün karakterlerle daha cesur ve vurucu bir iş çıkartılabilinirdi ortaya. Yapılmamış. Bunun yerine futbolcu olmaya niyetlenen Rıdvan’ın yoksulluğu ve büyük kulüplerin sergilediği katı tavır ön plana sürülmüş. Hap kullanma olayı da bu arabesk motivasyonlarla ilişkilendirilmiş. Yani uyuşturucu madde olayından ziyade maddi durumu olmayanların çaresizliğine odaklanılmış… Ki bu tavır, uyuşturucuyu cesurca işlemenin kaygısından daha kötü bir yönlendiricilik hatası! Bunun ötesinde dizideki gençlik grubunun etkileyici bir hitap dili hiç yok. Tavırları, replikleri mesaj vermekten ve gerçekçi mantıktan çok uzak. Mesela; Rıdvan’ın seçmeler katılacağı, kulüplerin krampon-şort gibi kıyafet şartı olduğu, onun da alacak gücü bulunmadığı biliniyor. Ama seçmeler öncesinde para toplamak ya da okul yönetiminden yardım istemek akıl edilmiyor. Sonrasında Rıdvan’a haber verme ihtiyacı dahi hissetmeden malzemeyi temin gayretine düşüyorlar. Kaldı ki öyle marka peşine düşmek yerine gerekli malzeme çok ucuza da temin edilebilir. Yani müthiş bir zorlama hâkim konu akışına. Efektlerle verilen ölümcül süreçte de bir başka sorun. Rıdvan’ın uyuşturucudan dolayı o hale geldiğini anlamak için yetişkin aklına sahip olmak ve pür dikkat izlemek lazım. Diyeceğim o ki; cafe’den ziyade kulüp havasındaki ortam muhabbetleri de dâhil olmak üzere, dizi atmosferinde gençlere yönelik çekicilik yok!

Sonuçta; Uyuşturucunun kötülüğünü yansıtma hedefli ‘Son Çıkış’, içerik itibariyle oldukça zengin kombinasyona sahip bir yapım olarak düşünülmüş. Çalıştığı evde taciz edilen hizmetli kadınlardan, çocuğunu tek başına yetiştirmeye çalışıp eğitimi için gerekli malzemeyi alamayan annelerin dramına… Yetimhanede büyürken ne pahasına olursa olsun yükselme arzusunu da içinde büyütenlerin hırslarından, hiç ummadığı anda gelen mirasla zengin olup yükseğe çıkanların karşılaştığı çetrefilli işlerin aksiyonuna… Her tipten insanı barındıran mahalle dayanışmasından, bir yandan okumaya çalışan bir yandan da kendilerince gelecek hayalleri kuran gençlik kafasına… Arkadaşlıktan düşmanlığa uzanan üçlü ilişkinin intikamcı duygusallığından, parası için evlendiği erkeğin mirasını başkasına kaptırmamak isteyen kadın şeytanlığına… Ve yeni nesil imam tipolojisinin komple nasihatçiliğine… Ne ararsanız var senaryoda. Kaygının hâkimiyetindeki ‘Son Çıkış’ta tek eksik, inandırıcılığa sahip bir cazibe!

Bunu sağlamak için izlenecek yol basit. Hapiste tanışılan Kafkas’ı da devreye sokacak olan senaryonun, Zeynep-Cesur-Jülide-Kenan dörtlüsünü uyuşturucu-aşk trafiğinde buluştururken umut ışığı saçabilmesi için suskunlaşmaması, yetişkin karakterlerden ziyade gençliğe ağırlık vermesi ve mesajcılığını daha açık seçik bir dille yapması gerek. Kısacası, ana fikre sadık kalıp doğallık ve kaygılardan arınmak yeter de artar bile. Aksi takdirde, kamu spotu olmama çekincesiyle ve özendirmeme kısıtlamasıyla hareket eden dizinin, ‘İçinden uyuşturucu geçen drama’ vasatlığının ötesine sıçrayıp fark yaratması imkânsız… Dahası, ilk bölüm itibariyle karakter karmaşasında boğulan ‘Son Çıkış’ın çokseslilik ve ürkeklik temposuyla izleyiciye cazip gelmediği de bir gerçek! Dileyelim de, yanlıştan çabuk dönülsün. Böylesi önemli bir hedef kaygılara kurban verilmesin. Uçurumdan önce ‘Son Çıkış’ uyarıcılığı layıkıyla yerine getirilsin.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster