Kızıl Goncalar, Gaddar, Kirli Sepeti... NOW TV'nin en başarılı dizisi hangisi?

Sezonun en başarılısı olarak gördüğümüz ve bu etiketi sadece yansız yayıncılığıyla değil aynı zamanda izleyiciye sunduğu yapımlarla da fazlasıyla hak eden kanaldaki dizi performansını kısaca irdelemek, eğriyi doğruyu mimlemek istedik.

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Sezonun en başarılısı...

Başarı nedir? Hedefe ulaşmak için atılan adımların istenen sonuçlara ulaşması mı? Yoksa Oscar Wild'ın Başarı bir bilimdir. Koşullara sahipseniz sonucu alırsınız' sözüyle paralel, rakipleri saf dışı bırakmak için her yolu hak sayanların yarattıkları koşullarla bir yerlere varması mı? Her ne kadar günümüzde başarının tanımı, zorbalığın ve boşvermişliğin egemen olduğu ortamlarda ikincisi gibi duruyor olsa da... Nihayetinde atılan doğru adımlarla gelen başarının gerçek başarı olduğu farklı yaşanmışlıklarla ispatlı. 

Nitekim benzer durumları kurgularda da gözlemliyoruz. Ben yaptımsa olmak zorunda' mantığı eskiye kıyasla beklenen ilgiyi göremiyor. Gözünü açtığı andan itibaren sürekli beklentileri karşılamak durumunda olan ve her adımda başarıya odaklanan insanlar artık kendi beklentilerini ön plana çıkartır oldu zira. Bu uyanışın yansımasıysa, izleyiciyi çantada keklik gören vasatlıkların birkaç bölümde finale yollanması... Ki, bu sezon pek çok yeni iş büyük iddialarla çıktıkları ekrandan kısa sürede silinip gitti. Hal böyleyken yayınlandıkları kanalların başarı oranı da aşağı çekildi tabii.

Bu doğrultuda sezondaki kanal başarısını ele aldığımızda... Diğerlerinin aksine her güne bir yapımı olan... Üstelik zorlu rakiplerle mücadele eden bu dizileriyle reyting sıralamasında ilk on içinde kalmayı beceren... Selçuk Tepeli ile Ana Haber', Orta Sayfa' gibi programları yoğun ilgi gören ve seçim gecesi yayınıyla ilk üç sırada yer alan FOX yani yeni adıyla NOW! 

Bundan dolayıdır ki sezon sonu yaklaşırken biz de Sezonun en başarılısı olarak gördüğümüz ve bu etiketi sadece yansız yayıncılığıyla değil aynı zamanda izleyiciye sunduğu yapımlarla da fazlasıyla hak eden kanaldaki dizi performansını kısaca irdelemek, eğriyi doğruyu mimlemek istedik. 

KIZIL GONCALAR'IN BAŞARI SIRRI 'ELEŞTİRİ MANTIĞI'NDA!

Eleştiri her ne kadar hataları görüp doğruya yönelmeye olanak sağlasa dahi çoğunluk eleştiriden ve yanlışlarının ortaya dökülmesinden haz etmez. Keza kurgularla toplumsal aksaklıkların saptanması da bazılarının hoşan gitmeyip tepki görebilir. Nasıl ki, Kızıl Goncalar' yolculuğunun başında yaşadı bunu. Lakin izleyicinin ilgisi, tepkilerin önüne geçti. Hatta tepkiler bu ilgiyi daha da körükledi diyebiliriz. 

Peki ne oldu da seküler kesimle fanileri karşı karşıya getiren bu kurgu yüksek oranlarla zirveye oturdu? Kadrosu, ele aldığı konu iyiydi kuşkusuz ama aynı gece ekranda olan Ömer'de niye bu performans yoktu mesela? Cevap için çok düşünmeye gerek yok aslında. Dilber dansı, pavyon atmosferi gibi libido yükseltici katkıları bulunmayan Kızıl Goncalar'ın, sonradan katıldığı rekabetteki başarı sırrı Eleştiri mantığında!

Şöyle ki; Kızıl Goncalar', eleştiri tarzını Ne şiş yansın, ne kebap' deyimiyle örtüşen bir mantıkla kurarak yola çıkmış... Devamını aynı şekilde getirmiş bir iş. Daha net ifadeyle seküler geçinenler bu işi, küçük yaşta evlilikte sakınca görmeyen faniler misali kesimlerin yaşam tarzlarındaki yanlışları ortaya koyan bir kurgu olarak görüp bu eleştirel anlatımdan memnun olabilirdi. Öte yandan fanilerle aynı yolda yürüyenler de erkek egemen yapılanmada kadını erkeğe itaat etmekle mükellef bir varlık olarak gösteren söylemlerden dolayı fikirlerinin yüceltildiğini ve böylesi yaşamın dikte edildiğini düşünebilirdi. Ne kadar akılcı değil mi? Hele de haktan ayrılmayan Cüneyd ve Sadi Hüdai'nin, (gerçekle pek bağdaşmamakla birlikte) nüktedan-filozof söylemlerle resmedilen çekici varlıklarıyla! 

Anlayacağınız daha önce de ele aldığım Kızıl Goncalar' tüm başarısını senarist Şükrü Necati Şahin'in ılımlı ve akılcı eleştiri mantığına borçlu. 

İYİ BAŞLAYAN 'YABANİ SENARYO KURBANI OLUR MU?

İlk bölümünü Total'de dördüncü AB'de altıncı olarak başlatan Yabani' gerek konu gerekse kadro yönüyle ilgi çekme potansiyeli yüksek bir yapım olarak çıktı karşımıza. Ali'nin kaçırılma olayından, Neslihan'ın annesinin ölümüne uzanan gizeme... Şebnem-Serhan ikilisinin ilişkisiyle desteklenen suçlardan, Yaman'ın çocukluğundaki acılara... Ve dahi pek yaşanamayan aşk olaylarına... Çok yönlü gelişim göstermeye müsait olduğunu daha ilk bölümlerinden ortaya koyan dizi, bundan dolayıdır ki ikinci bölümden itibaren Total'de birinciliğe yükselmişti. Ancak bu parlak tablo 24. bölümde değişiverdi. Reyting oranı düşen Yabani', Total'de altıncı AB'de dokuzuncu oldu. Peki sebep?

Kuşkusuz bu sonuçta karşısına rakip olarak çıkan ve tekrarlarıyla bile iyi sonuçlar alan Bahar'ın etkisi çok büyük. Lakin dizinin senaryosunun da önemli bir etken olduğunu gözden kaçırmamak lazım. 

Şöyle ki; İzleyicinin bir diziye ilgisini diri tutmak için ne gerekir? Gizemleri adım adım çözüp suçluları ortaya çıkartarak yeni gelişmeler yaratmak tabii ki! Burada da bölümler boyu Yabani'deki gizemlerin çözülüp suçluların ortaya çıkması beklendi. Ama yapımın zirvelerde olduğunu gören senaryo bunu hep öteledi. Serhan ve Şebnem'in suçları görünmez kılındı. Babası öldürülen Neslihan deseniz her durumda adeta gerzek gibi davranarak üçgeni tamamladı. Üstüne Cesur'un ve Asi kızın abartılı atakları, Yaman'ın mantık zorlayan miras paylaşımıyla gelişen boşanmanın ardından Serhan ile Şebnem'in yeniden parlatılması... Alaz'ın psikopatlığı kesmedi evlatlık Deniz'in manyaklığını getirelim'' diyenler sayesinde Rüya'nın bir görüş bir bakış Deniz'in oyununa düşmesi... Güven'i çelmelemek isteyen Serhan'ın damdan düşer gibi Özge'yi başhekim yapması... Özge ile Şebnem'in onca yılın ardından tombaladan çıkar gibi hamile kalmaları... Sokak çocuklarıyla Çukur' havasına bürünmeye çalışılması... Yetmedi... Rüya'yla Ali kapışmasına girecek sürpriz Leyla çıkartalım torbadan denmesi... Ve nice mantıksızlık eklenince reyting oranındaki çöküş Total'de 3.61'e, AB'de 1.26'ya vardı.  

Velhasıl izleyiciyi uzunca bir süre oyalayan, Yaman'ı gereksiz haykırışlarla itici hale getiren ve sürekli oradan oraya koşturularak Çözerse Yaman Ali çözer' misyonu yüklenilen karakteri adeta komikleştiren... Eşref Soysalan'ın ölümünü el çabukluğuyla Metin'in üstüne yıkıp geçiştiren... Nihayetinde Özge'nin şantajıyla Serhan ile Neslihan'ı yeniden evlendirme komedisi sergileyen senaryo bu haliyle akıl ve mantığı zorlamaya devam ederse Yabani' de senaryo kurbanı diziler arasına katılır kısa sürede. 

ZOR GÜNÜN SAVAŞÇISI 'GADDAR'DAN UMUT KESİLMEZ

Başarının en makbulü zorlu rakipler karşısında elde edilendir. NOW TV'nin Cuma rekabetçiliği için seçtiği Gaddar'ın başarısı da bu kıvamda. Şimdi kimileri Çağatay Ulusoy, Onur Saylak gibi isimlerin yer aldığı bir yapımın Total'de dokuzunculuk, AB'de beşincilikle başlattığı yolculuğu ve devamını başarı olarak görmeyebilir. Ne var ki bu eleştiriyi yaparken sonradan yarışa katılan Gaddar'ın karşısında, kimin eli kimin cebinde belli değil kıvamında olayların sergilendiği Yalı Çapkını, 'Kızılcık Şerbeti' gibi yerleşik işlerin bulunduğunu da düşünmek lazım. Dahası dizinin performansını düşürmeden istikrarlı biçimde rekabetçiliğini sürdürüp nihayetinde Yalı Çapkınını geçtiğini belirtelim.

Diyeceğim o ki; 2016 yapımı Quarry' dizisiyle aynı çıkış noktasına sahip olsa ve keşke bu kadar benzeşmeseydi dedirtse bile, bu klişe başlangıcın devamında kendi iç dinamiklerini yaratmayı başarmış bir iş Gaddar'. Dolayısıyla karakterlerle repliklerin uyum içinde olduğu, aksiyonun mizahla harmanlanıp sunulduğu... Müdür-Kurt ikilisinden, Ekber-Enver'in baba-oğul çatışmacılığına... Ve dahi Dağhan-Aydan aşkının zorlu gidişatına... Daha çok başarı yazacak gibi duruyor. Bu nedenle İbrahim Çelikkol'un Korkut Zakkum karakteriyle gaddarlığın dibine vuran... Anıl İlter'in Korkut Zakkum'uyla beklenti yaratan... Sapık sucu olayı gibi adaletsizliklere içeriğinde yer veren senaryo sayesinde demlendikçe güzelleşen çay kıvamındaki Gaddar'ın ekrandaki varlığından umut kesmemek lazım diyorum.

ŞAHANE HAYATIM' ENTRİKA AÇLIĞINA İLAÇ GİBİ!

Çağımızın estetik mucizesinin gücünü örneklercesine öyküdeki varlığını bulan Şebo Reis' ile unutulmayacak bir karakter yaratmayı başaran Şahane Hayatım', ilk bölümden itibaren entrika açlığını giderecek bir iş olarak çıktı karşımıza. 

Metres Melisa'yla kaynana Aysel'i tatliş ve komik kötülere dönüştürerek fark yaratan dizi, Topal Niyazi'nin hayaletiyle kötülükten mizah doğurup esprili yüzünü daha da güçlendirirken ilk bölümden itibaren istikrarlı bir reyting performansı koydu ortaya. Gerçi Kuruluş Osman'la mücadele durumunda olan dizi Sandık Kokusu'nun parlamasıyla biraz bocaladı ama sandıkta aradığını bulamayanların geri dönüşüyle hemen toparlandı.

Sözün Özü; Keyifli ve renkli içeriğini izleyicinin ilgisini çeken unsurlar üstüne kuran yapım varoştan sosyeteye, çirkinlikten güzelliğe, hırslardan ihanete, cinayetten polisiyeye, ruhsal gelgitlerden akılcı entrikacılığa ne kadar tuş varsa bastı. Şahane Hayatım' daha çok su kaldırır NOW'da.

HİZMETÇİLER'DEN HALLİCE 'KİRLİ SEPETİ PATLAR MI?

Teşkilat'la Yargının rakip olduğu Pazar akışının reyting oranlarında istikrarı tutturup kendi halinde yol alırken arada Final yaptı yapacak' şeklindeki asılsız yorumlara maruz kalan Kirli Sepeti', model model hizmetlileri ve hanımlarıyla, içerikten ziyade oyuncu motivasyonuyla izlenen işlerden oldu. Öte yandan aynı tabandan geldiği Ufak Tefek Cinayetler'in havasından nasiplenmemiş karakter avamlığıyla halka hitap gücünü yükselten yapımın zaman zaman iticileştiği de bir gerçek. 

İzleme isteğini öteleyen bu iticilikte, ağzını yaya yaya konuşması göze batan Hayriye'nin hiç susmaması ve abartıdan öte şamatacılıkla varlık göstermesi başı çekiyor. Özellikle Avlu'da çok beğendiğim Ceren Moray'ı bu kadar zora sokmanın anlamını çözen beri gelsin. O Hayat Benim'deki Efsun'un abartı çıtası aşılmak mı istenmişti? Bilemedim. Yine de tuttu bir şekilde diyelim. Dahası Nergis-Feyyaz sahnelerinin keyifli olduğu dizide Songül'ün hizmetli-patron muhabbeti de doğallıktan uzaktı. Neyse ki bu durum Nermin'le sonlandı gibi. Yere bakan yürek yakan' modundaki Medine deseniz çekingenliği-saygıyı sümsüklüğe-ağlaklığa döndürdü.

Nihayetinde Furkan Palalının Levent'iyle ivme kazanmaya ve ekran varlığını korumaya çalışan Kirli Sepeti' eğlenceli bir dizi görünümünde ama... Elden ele dolaşan pırlanta gargarasını gereksiz uzatarak sıkan, abartılı şivelerile kulak tırmalayan, mantığa aykırılıklarıyla karakterlerin zeka seviyesini düşük gösteren yapım, karşısına yeni ve dişli rakipler çıkması durumunda patlar gider. Senaryo kendini toparlamalı derim.  

HUDUTSUZ SEVDA'NIN GÜCÜ HUDUT TANIMAMAK MI?

Şiddet, kan davası, mafyatik karakterler ve çarpık aile yapıları ne yazık ki senaryoların vazgeçilmezleri. Başrollerden tutun da diyaloglarına kadar eleştirilecek pek çok yönü bulunan; ilk bölümün ardından Artvinlilerden Yöre insanıyla ve yaşam biçimiyle tamamen zıt bir tablo sunduğu' gerekçesiyle tepki alan Hudutsuz Sevda' da bu vazgeçilmezleri hudutsuzca kullanarak varlık bulup gücüne güç katanlardan oldu.

Bu doğrultuda değerlendirdiğimizde... Şive bozukluğu klişesine tavan yaptıran... Racon kesmelere doyamayan... Tehditlerde seviye atlayan... Kurtlar Vadisi'nden hallice atmosferiyle derinliklere göz kırpıp halkın gücünde karar kılmış görünen... Ev halkına birbirini kırdıran... İpten kurtulma sahnesiyle saçmalamanın zirvesine çıkan... Halil İbrahim'in Leto intikamcılığını yer yer Karadeniz komedisine dönüştüren Hudutsuz Sevda'nın, cümle mantıksızlığa ve eleştirilen şiddet sahnelerine rağmen devam sezonunda da kendini izlettireceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 

SONUÇTA; Kısaca ele aldığımız dizileriyle her türden izleyiciyi çekmeyi bilen NOW sezonun en başarılı kanalı bize göre. Kuşkusuz toplumsal yozlaşmayla, beğenilerdeki değişimle, dayatılan algılarla ve erozyona uğrayan değer yargılarıyla paralel içerik geliştiren kurguların... Dolayısıyla kanalların başarı kriterleri de değişime uğramakta. 

İyi olan her daim kazansın' derken... Kötülerle iyilerin, hak edenlerle etmeyenlerin harmanlandığı ekran başarısında nihai kararı izleyiciye bırakıp yazımızı noktalayalım.

Başarı konusunda son söz Henry Ford'dan gelsin... Hepimiz eldekilerle başlarız. Farkı yaratan bunları nasıl kullandığımızdır'.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster