Filinta neden hedef tahtasında?

Sezon başında ATV’nin sevilen komedisi ‘Kertenkele’, dizi ötesi olgularla değerlendirilip, yersiz eleştirilere hedef olmuştu hatırlarsanız. Şimdi hedef tahtasına konan yeni kurban ‘Filinta’…

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Gündemimizi yapılandıranlar öyle bol malzeme sunuyor ki, hızına yetişmek imkânsız. Gün oluyor insan hangi birini masaya yatıracağını şaşırıyor. Seçim çekişmeleri, polemikler derken ‘dizi’ maliyetleri de büyük haber olarak görülüp siyasete bulaştırılmaya başlandı.

Bizde adettendir özü ne olursa olsun göze kestirilenin üstüne üstüne gitmek, öküz altında buzağı aramak. Bütünü bırakıp detaylara takılanların bu manidar alışkanlığından ekrandaki işler de nasipleniyor haliyle. Sezon başında ATV’nin sevilen komedisi ‘Kertenkele’, dizi ötesi olgularla değerlendirilip, yersiz eleştirilere hedef olmuştu hatırlarsanız. Şimdi hedef tahtasına konan yeni kurban ‘Filinta’…

Günlerdir üstünde konuşuluyor. Neymiş efendim haftalık maliyeti 5 milyon dolarmış… Yok, dizinin yapımcısı filancayla ortakmış… Hurraaa… Atılalım hemen üstüne. Hatta cümle sorunlar halledilmiş gibi reyting sıralamasının da yer aldığı bir soru önergesiyle taşıyalım Meclis’e. Kimse kusura bakmasın ama bu mantık bana normal gelmiyor… Nasıl ki, filmlerin, siyasi yaklaşımlarla sansüre uğramasını kabul edemiyorsam buna da itirazım var!

‘Filinta’yı veya başka bir TRT dizisini seversiniz ya da tam tersine kötüleyebilirsiniz. Hatta diziler üstünden belli fikirlerin yerleştirilmeye çalışıldığı, mesajlar yollandığı yönünde görüş de bildirebilirsiniz. Demokratik bir düzende bunları yapmak herkesin hakkı. Ancak tüm bunları ‘siyasi’ bakış açısıyla bağdaştırarak yapmaya kalkınca, eleştiri de amacından sapmış oluyor. Neticede kurgu dünyası özgür olmalı.

‘Öyle insanlar vardır ki ancak başkalarını üzdükleri zaman sevinirler’ sözünü söyleyen yazar-tarihçi Andre Maurois, bu düşüncesini paylaşırken sanki bizden ilham almış gibi… İşimiz gücümüz karşılıklı olarak birbirimizi üzmek!

Bunca zaman sonra nedir bu birdenbire canlanan ‘Filinta’ merakı derseniz…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kocaeli ziyareti esnasında SEKA Film Platosu’nda süren dizi setini ziyaret etmesi mi tetikledi, itham edici sorguculukla öne çıkan ‘Filinta’ düşkünlüğünü? Birkaç bölümde gider umuduyla baştan kimse dizinin maliyetini umursamadı da, tam seçim sürecinde kulaklara fısıldanan bilgilerle yeni mi keşfedildi bu rakamlar? Dahası, asıl üstünde durulan konu dizinin haftalık gideri değil de yapımcı şirketin ortakları mı?

Tüm bu sorular siyasetten bigâne, objektif yaklaşım sahibi her kişinin aklına takılacak detaylardan sonuçta… Ki, ben de üstünde durmadan edemedim işte. Zira sapla samanın birbirine karıştığı bu ortamda kolay değil maksatları kavramak ve işin içinden çıkmak.

TUT Kİ ‘FİLİNTA’NIN MALİYETİ YÜKSEK…

‘Filinta’nın neden hedef tahtasında olduğunun görünen cevabı; medyaya ve Meclis’e taşınan iddialarla dillere düşen, bölüm başı maliyetinin 5 milyon dolar olduğu yönündeki söylentiyle TRT’nin kasasından çıkan rakam büyüklüğünü ve arka planını vurgulamak ya… Peki, tut ki gerçekten de her bir bölümün gideri bu kadar. Eee… Ne olacak? Çok büyük bir meblağ mı? Dünyadaki kayda değer işlere bakınca hiç değil!

Mesela 1920’lerin Atlantic City’sinde geçen bir öyküye sahip olan HBO dizisi ‘Boardwalk Empire’ın pilot bölüm maliyeti 18 milyon dolar… FOX’un görsel efektleri çok olan ‘Terra Nova’ dizisinin bölüm başı maliyeti 3,9 milyon dolar… 2004-2010 arasında yayınlanan ve pilot bölümüne 14 milyon dolar harcanan ABC yapımı ‘Lost’un bölüm başına düşen rakam 4 milyon dolar… ‘Game of Thrones’un her bölümü de 6 milyon dolara çıkıyor… Bölüm başı 10 milyon dolarla ancak iki sezon dayanabilen HBO yapımı ‘Rome’u da unutmayalım. Hatta ‘Friends’ isimli sit-com’un dahi, oyuncu ücretlerinin yüksekliğinden dolayı, her bir bölümü 10 milyon dolara mal edilmiş.

Yani yabancı ülkelere satış hesapları yapan ‘Filinta’nın haftalık gideri gerçekten de 5 milyon dolar olsa bile öyle benzersiz, abartılacak bir uçukluk arz etmiyor sonuçta. Dolayısıyla nice sorunu, fuzuli lüksleri bir yana bırakıp dizilerden hedef tutturmaya çalışmak pek akla yatkın değil. Ama ille de dizi olayını da, her taşın altından bir şey çıkarma alışkanlığıyla kurcalamada direteceğiz, ortamı sulandıracağız deniyorsa… O zaman da önce benzer kalitedeki işlerle kıyaslama yapıp bilinçlenmek… Daha sonra gerek oyuncu ücretlerini, gerek prodüksiyon kalitesinin yüksekliğini dizi maliyetlerini artıran etkenler olarak hesaba katmak gerek diyorum. Yoksa her iddia, amatörce kalıyor ve art niyetli izlenimi yaratmayı aşamıyor.

YÜZ AKI BİR İŞE ÇAMUR SÜRMEK YANLIŞ!

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere… Yani neden hedef tahtasına oturtulduğu yoruma açık olan ‘Filinta’nın özelliklerine.

Falancayı, filancayı bir yana bırakıp olaya siyaset yönünü karıştırmadan bakmak gerekirken, nedense ilk günden beri bu yapılmıyor. Dizinin maliyeti o kadar değil de şu kadar laflamaları, kaç bölüm daha yayınlanacak sorgusu gırla. Oysa buradaki konunun özü; ne ederi, ne gideri, ne yapımcı ortağı, ne de reytingi… Doğrudan doğruya ‘Filinta’. Çünkü dizi dünyamız adına ‘yüz akı’ olan bir işe, cümle nitelikleri görmezden gelinerek, çamur sürülmekte. Bu yaklaşım, eserde emeği olanlara büyük haksızlık bana göre.

Öncelikle dizi, dünya standartlarıyla boy ölçüşme konusunda şimdiye kadar yapılmış olan nadir işlerden biri. Üstelik Türkiye’nin ilk Osmanlı polisiyesi! Var mı bundan ötesi? Evet var.

Altuğ Küçük’ün yaratıcılığında senaryosunu geliştiren ve 100 bölüm-3 sezon olarak planlanan ‘Filinta’da öykü mantığı dört dörtlük. Bu sezonu 26. bölümde noktalayacağı belirtilen dizide aksiyondan, mekânlara her detay gerçekçilik adına gayet başarılı… Hiçbir sahne sırıtmıyor. Her şey yerli yerinde. Dizinin ilk bölümünde öldü sanılan Bıçak Ali’yi yani Cem Uçan’ı konunun gidişiyle çok güzel bağlantı kurarak mantıklı bir biçimde geri döndürüp takipçilerini sevindiren ‘Filinta’ baştan sona sıkılmadan izlenebilen ve övgüyü hak eden bir yapım.

Öte yandan tarihten yansımaları, tarihi gerçeklerden kopmadan ama aynı zamanda tarih dizisi yaratma kaygısına düşmeden işleyen ‘Filinta’nın güçlü bir söylem diline sahip olduğu da kapsamlı repliklerle kendini gösteriyor. Kamil Güler’in canlandırdığı Fotoğrafçı Abdullah sayesinde Osmanlı’daki araştırmacılık yönünü de yorumlamak mümkün. Yani iş, komple iyi.

Totalde 19’uncu olmasına bakıp diziyi reyting açısından küçümseme olayıysa, apayrı bir algı çelişkisi yaratır. Zira onun durumundaki başka yapımlar, misal totalde 28’inci olan ‘Maral: En Güzel Hikâyem’, başarılı bulunurken Serhat Tutumluer, Onur Tuna ve Mehmet Özgür’un başarılı oyunculuklarıyla göz doldurup Wilma Elles’in ardından Nur Fettahoğlu’nu da katarak yol alan dizinin reyting sırlamasında giderek yükselip AB grubunda 5’inciliğe gelen ‘Filinta’ya laf etmek komik-maksatlı kaçar.

Sözün kısası; Yüz akı işlere çamur atma huyu artık terk edilmeli. Bu noktada da Sherlock Holmes tadında, Türk yapımı dönemsel bir polisiye izleme şansı doğuran ve bizim de masraftan kaçınmadığımız, senaryo tembelliğine kapılmadığımız takdirde yabancılar ayarında işler üretebileceğimizi ispatlayan ‘Filinta’yı rahat bırakmanın doğru olacağı gerçeği çıkıyor karşımıza. Kaldı ki, yayınlanmadan eleştirilen ‘Muhteşem Yüzyıl’ın uzun solukluluğuyla, medyanın ve siyasilerin kendilerine zıt düşen dizilerle uğraşmalarının nafileliği çok net ispatlandı. Karalamaların, reklam avantajıyla ilgiyi körükleme gerçeği de cabası!

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster