Azazil’e bakıp ‘Bizi Kötüden Koru’ demek…

2013 yapımı ‘Sembunyi: Amukan Azazil’ isimli, konusunu Japon işgalinden kurtulmuş gizli bir Malay köyünde uyanan kadına odaklanarak işleyen Güneydoğu Asya filmiyle beyazperdeye taşınan Azazil, bir yıl arayla bu kez Türk filminin baş teması halinde çıktı karşımıza.

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

Ateistleri, şeytanla kıyaslayıp nam sürdürmeyi iş edinenlerin Ortaçağ zihniyetiyle yaşayanlar tarafından itibar gördüğü günümüzde, türlü hinliklerle şeytana pabucunu ters giydirenler baş tacı edilirken, sinemadaki tersi dönmüş ‘şeytan-cin’ tutkusu da coşmuş durumda. 70’lerde büyük yankı uyandıran ve dünyada ortalığı karıştıran ‘The Exorcist’ filminden bu yana dinmek bilmeyen bu tutku sayesinde yerlisinden yabancısına üç harflilerin marifetlerine, çöllerden ABD’ye ulaşan şeytanların çıkartılma ayinlerine beyazperdede sıkça rastlamak mümkün.

İnsanların soyut kavramların somutlaşmasından korkmalarından mıdır, yoksa kendilerinde korku yaratan bilinmezliklere duydukları meraktan mıdır, ya da insani şeytanlığın-cinliğin tetikleyici kaynağına inme tutkusu mudur bilinmez, bu türdeki yapımların iyi işlendikleri takdirde seyirci bulmakta hiç zorlanmadıkları da bir gerçek. Yapımcıların da canına minnet.

Hani bolluk o derece ki, cin ve şeytan çıkartma ayinlerini izleye izleye neredeyse bizler de bu işin inceliklerini kavrayıp birer ‘çıkartıcı’ uzman olacağız ve ortalıktaki şeytanlıkları toptan temizleyeceğiz… Diyeceğim ama gerçek yaşamdakilerle başa çıkmak, filmlerde bir iki kutsal sözcüğe tav olup böğürtülerle isimlerini söyleyen ondan sonra da etraftaki lambaları patlatıp, boyunlarını arkaya yatırıp çırpınmanın ardından da girdikleri bedenden kuzu kuzu çekip giden şeytanlarla uğraşmak kadar kolay değil!

Bu nedenle biz gerçektekileri Allah’a havale edip filmlerdeki cinlerin, şeytanların iyilik karşısında yaşadıkları hezimetle avunalım. Bize bu tatmini sağlayacak iki yapım var bu hafta beyazperdede… Birisi yerli ürün cin-şeytan çıkarma hallerinden olan ‘Azazil: Düğüm’, diğeriyse gerçek olay kayıtlarına dayandığı söylenen Hollywood yapımı ‘Bizi Kötüden Koru’…

AZAZİL’LE CİN VE ŞEYTANA BİLİMSEL YAKLAŞIM

2013 yapımı ‘Sembunyi: Amukan Azazil’ isimli, konusunu Japon işgalinden kurtulmuş gizli bir Malay köyünde uyanan kadına odaklanarak işleyen Güneydoğu Asya filmiyle beyazperdeye taşınan Azazil, bir yıl arayla bu kez Türk filminin baş teması halinde çıktı karşımıza.

Senaryosunu Özgür Bakar ve Alper Kıvılcım’ın kaleme aldığı film, ekranlardaki dini sohbetlere de konu olan ve daha çok dini kaygılarla ele alınan cin-şeytan kavramlarına bilimsel pencere açıp bu tür olaylara bir de doktor-hoca birlikteliğiyle değinmeyi hedefleyen bir çalışma… Gerçekte komedi yazarı olup sit-com’lar üreten, sinemada ise korkuyu tercih eden Özgür Bakar’ın bu türdeki ikinci işi… İslami literatürde de yeri olan ve iblisi ifade eden Azazil isminden dolayı, ‘Törkiş şeytan filmi’ şeklinde algılanabilecek olsa dahi ‘Rahman Hoca’ karakterinin katkısıyla, komedileşme tuzağına düşmeyen, gerçekçiliğe yakın bir nitelikte.

Tamam, 40 yıl önce Metin Erksan’ın da uyarladığı klasik ‘Şeytan’ filmindeki gibi yataktan havalanma, garip sesler çıkartma başta olmak üzere kimi şeytani çağrışımlar burada da var. Ancak olup bitenleri tıpla anlatmanın imkânsızlığından bahsederek bir anlamda ‘hoca’dan medet ummak gerektiğini işaret edip inanç kefesine yüklenen içerik, bilinçaltından bilinmezliğin derinliklerine uzanırken, Allah’ın Cennet’inden kovduğu varlığa karşı kendine has bir psikolojik yaklaşım sergilemekte.

Dolayısıyla metafizik ve Bio-Enerji uzmanı Salih Memişoğlu’nun yaşadığı sıra dışı vakaları filmleştirip geniş kitlelere göstermek istemesiyle varlık bulan filmin anne-babasını kaybeden Sinem’in öyküsünü anlatırken yarattığı fark da, kişiye musallat olmuş cin korkusunda, bilimle dinin dengelenmeye çalışılmasından açığa çıkmakta!

Bunun dışında benzeri yapımlarla aynı doğrultuda beyazperdeye taşınan, ‘ruhu, kendisini ele geçiren iblisten kurtarma’ hallerine yine ‘kadın’ aracılığıyla şahitlik edilmesi de düşündürücü. Dizilerde kadın masumiyetini aptallıkla buluşturup kötü kadınlığı da türlü cinliklerle güçlendirenler, korku filmlerinde şeytana açık kapı olarak da erkek yerine kadını seçiyor. Anlayacağınız yabancılar çeşni kattığı halde bizdeki cinler sadece ‘kadın sever’ oluyor!

Artık kadınların kötülükle eşdeğer tutulmasından mıdır, yoksa böyle cinli minli konulara erkeklerden daha bir yatkın olduklarından mıdır, ya da yeryüzüne inmiş cin grubuna mensup varlıkların insan kızlarıyla birleşmelerinden ve buradan türeyen devlerin dünyaya kötülük saçtığına inanıldığından mıdır nedir? Daha çok Yahudi kültüründe varlık bulan ve çölde yaşayan cin olarak kabul gören Azazil(Azazel) de, sınav stresinden muzdarip olduğu sanılan ve sevgilisiyle giderken çarptıkları köpeğin ardından gariplikler yaşamaya başlayan öksüz-yetim Sinem’i gözüne kestiriyor. Cin uyanıklığı işte! İşini biliyor.

Ama insanoğlu da cinlerden geri kalmaz hani. O kurbanını istediği kadar yerlerde sürüklesin, havalandırsın insandan daha güçlü olabilir mi hiç? Kapı gibi ABD yapımlarından devşirme iblis çıkartma ayini var hâlihazırda. Bu meşakkatli çabaya Azazil olsa dayanamaz.

Masumiyetten şeytanlığa geçişte karakterlerine kişisel dönüşümler yaşatarak ilerleme klişesine de mecburen uyan ‘Azazil: Düğüm’deki iblis de, seyirciyi türlü atraksiyonlarla etkileme vazifesini yerine getirmenin ardından üstüne düşeni yapıyor zaten.

Sonuçta; İlk filmi ‘Ammar’daki efekt yoğunluğunun aksine burada insan kavramına ağırlık veren Özgür Bakar, korku türündeki başarısını ispatlamış durumda. Bundan dolayı, Kuran-ı Kerim’e göre insanların yaptıkları büyülerin daha çok belli objelere düğüm atılması şeklinde gerçekleştiği felsefesini temel alan ve bilim adamlarının böylesi konulara bakış açılarını bünyesine taşıyarak bir ilki gerçekleştiren yapımın devamı da olacaktır elbet.

Filmden yansıyan büyülerden ve cin-şeytan gibi varlıkların doğaüstü güçlerinden, metafizik ve paranormal olaylardan korunma çarelerinin gerçekte işe yarayıp yaramayacağı konusuna gelince… İnanıp inanmamak seyredenin takdiri!

IRAK’TAN AMERİKA’YA ‘BİZİ KÖTÜDEN KORU’…

Film Fabrikası, Azazil’i çıkartmak için metafizik ve bio-enerji destekli hocalardan medet umadursun, Hollywood da “Bu hayatta iki türlü kötülük vardır, Memur Sarchie. İkincil kötülük, insanların yaptığı kötülüktür. Birincil kötülük ise tamamıyla başka bir şeydir” diyen eski günahkâr Peder Joe Mendoza’nın şeytanla mücadelesine tanıklık ettirmekte.

Bronx’taki 46. karakolda memur olan Ralph Sarchie’nin soruşturduğu olaylardan bazılarının normların ötesine geçen detaylarına dayanarak kaleme aldığı ‘Deliver Us From Evil/Bizi Kötüden Koru’ kitabından yaratılan kurgu da, alıştığımız şeytan filmlerinden biraz farklı. Çünkü New York Emniyeti’ndeki Çavuş’un gerçek raporlarından yaratılan ‘Bizi Kötüden Koru’da polisiye ile şeytani aksiyon insani mesajlarla bütünleşmiş durumda.

2010 yılında Irak’taki ABD askerlerinin çatışmasıyla açılış yaparak adeta Ortadoğu’nun şeytaniliğini tescilleyen film, çöldeki yer altı odasının savaştan beter ürkütücülüğünden 2013 yılının Bronx sokaklarındaki bebek cesetli polisiye duruma zaman sıçrayışıyla başlıyor.

Ölü bebeğe suni teneffüs yaptırma gayretine kendisini fazlaca kaptıran Çavuş Ralph ile ortama hafiften komedi serpiştiren ortağının bu olayın ardından aile içi şiddete müdahalesi ve bizdekinin aksine, Amerikan polisinin dayakçı kocaya gününü gösterme yaklaşımını ortaya koyan yapım, hayvanat bahçesindeki annenin çocuğuna yönelik kötülüğünü ve bir evin bodrumundaki garipliği olaylar zincirine ekliyor. Böylece Latince yazılar ve tuhaf simgelerle dünyanın bir ucundan diğerine uzanan şeytani gizemin kapıları da açılıyor.

Erkekleri de kendine mesken tutan şeytan hallerine tanıklık ettiren ve bu esnada polislerin zorlu şartlardan dolayı bunalıma kapılabileceklerini de satır arasına sıkıştıran ‘Bizi Kötüden Koru’daki şeytaniliğin ortak mantığı, kötülüğün ‘Kapıları kapat’ noktasında buluşması… Bu detayı belirginleştirmek için ABD’li rock grubu ‘The Doors’un seçilmesiyse düşündürücü. Yıllar önce sırf parçaların sözlerinden dolayı, şeytanla rock müziğini bütünleştirip ‘Şeytan rock müziğinin kalbinde’ diyenleri desteklercesine işlenen bu ayrıntı, sanki Amerikalıların da rock müzik türünü ‘şeytan işi’ gördükleri algısını yaratıyor. Bağnazlıkta, mantık ortak nasılsa.

İntikamcılıkla adalet sağlanamayacağını söylerken bunun şeytanı güçlendiren ve kişiyi kötülüğe açık hale getiren yönünü gösterip ‘Tanrı ve iyilik olmasaydı bunca insan hiç tanımadığı kişiler için hayatını tehlikeye atar mıydı’ diyerek, polisler üstünden Tanrı’nın her iyi insanla birlikte varlık gösterdiğine dikkat çeken Cizvit Rahibiyle rutin şeytan çıkartma ayini yaşatan yapımın ana mesajına gelince… ‘Bizi Kötüden Koru’ derken, işin sırrının inançta yattığı!

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Tüm yazılarını göster