2016’nın Ekran ‘En’leri…

Ekranın en soğuk dizisi olarak, duyguyu aktaramayan ‘Cesur ve Güzel’i işaret etmenin ardından gelelim aşkı en çok hissettiren çiftine… Çift bolluğu yaşanan ekranda benim favorim, ‘Poyraz Karayel’in, Ayşegül-Poyraz çifti.

Anibal Güleroğlu Yazar guleranibal@yahoo.com

İnsan, hemen her haftaya indirgenen katliamlar yaşanırken ne derece mutlu ve umutlu olabilir? Çok zor lakin yaşam mücadelesinde ayakta kalmak için umut gerek. Bunun için de geçmiş yılın muhasebesini doğru yapıp en iyisinden en kötüsüne her şeyi değerlendirmek şart. Hal böyleyken ben de 2016’nın Ekran ‘En’lerini ele alarak 2017’ye adım atalım istedim. Ama öncelikle yılbaşındaki menfur olaya ve ekran tablosuna yönelik birkaç söz edeceğim. Çünkü ‘Haksızlığı her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur’ demiş Ahmet Hamdi Tanpınar.

Pek çok canın yitip gittiği 2016’yı sonlandırırken temennimiz, gelecek senenin iyilikleriyle gelmesine dairdi. Ancak ‘Gelen, gideni aratırmış’ sözünü ilk dakikalarında hissettiren yeni yılı, insanların yaşam biçimine müdahale etmeyi hak sayanların yarattığı acıyla karşıladık. Dubai’den Mısır’a Müslüman ülkelerin haram görmeyip havai fişeklerle kutladığı yılbaşı coşkusunu ekranda izlemek varken, yılbaşı şehitlerinin karanlık tablosuyla yıkıldık. Ama en çok da televizyonun büyük kitlelere hitap gücünü kullanarak ayrılıkçılığa çalışanların bu saldırı sonrası ekrandan çıkıp da elle kolla gözdağı verircesine ‘Yılbaşına sonuna kadar karşıyız. Kim ortalığı havaya uçurursa uçursun…’ şeklinde alenen yaptıkları kışkırtıcılığın vardığı nefret söylemi noktasında, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Devrimleriyle yarattığı insanların yaşam biçimlerine saygılı, laik ve ilerici ülkemizin geldiği duruma üzüldük.

2016’daki son yazım, dizilerin aile yapısını bozduğu yönünde yapılan eleştirilerin boşluğuna ve toplumu bozanın-yönlendirenin dizilerden ziyade haberler-tartışma programları olduğuna dairdi ya… Ne kadar haklı olduğum bu tehditkâr tablolarla çıktı ortaya! Bir yandan çocuklara hediye dağıtıp sevindirme simgesi haline gelen ve bu toprakların yetiştirdiği değer olan Noel Baba’nın kafasına, marifetmiş gibi silah dayayan efemsi tiplerin gözdağı şovu ekranlardan gözümüze sokuluyordu… Öte yandan ulemalığa soyunanların saçma sözleri, sıkça medyada yer bularak her söyleneni kabule hazır beyinlere işleniyordu. Ekranın bu kara tablosunun tüy dikeniyse, katliamın ardından, terörizmi destekler mahiyetteki beyanlar oldu. Büyüğümüzün deyişiyle ‘Dingonun ahırı’na döndü medya! Üstüne, gündemi değiştirircesine bir garip video paylaşan, Barbaros vakası düştü mü ortalığa… Yolcu haricine yasak olan aprona fırsatını bulup giren linç heveslilerinin görüntüleri de bu vesileyle yeni yıl ekranlarına pasta-cila.

Şimdi gel de böylesi bir hengâmede ekran dair güzel şeyler söyle… Mümkün mü? Yetkililerimiz, kışkırtıcı beyanların cezasız kalmayacağını açıkladığına, TBB suç duyurusunda bulunduğuna ve dahi Türkiye Satranç Federasyonu satranç oyunuyla ilgili saçmalığa yönelik hukuki süreç başlattığına göre ekran da dâhil olmak üzere, her konuda güzel şeyler söylemek hâlâ mümkün diyebiliriz. Esasen yanlışları işaret etmenin ardından güzel düşünüp güzel söylemek zorundayız ki, yaşama umudumuz diri kalsın. Hani Oscar Wilde ‘Hepimiz aynı bataklıkta yaşıyoruz, ama bazılarımız yıldızlara bakıyor’ demiş ya… En güzeli, cümle melaneti ilahi adalete havale edip gözümüzü yıldızlara çevirmek ve 2017’den ümidi kesmeden ekranın ‘En’lerine bakmak. Hadi buyurun… En ‘umut’ vereninden başlayalım.

EKRANIN EN UMUT VEREN GENÇLİK İŞİ

Şimdiye dek ekranda pek çok gençlik dizisi yer aldı. Okullu çocukların aşklarını, çekişmelerini aile büyüklerinin öyküleriyle harmanlayıp sunan bu işlerin her birinin kendince değeri vardı kuşkusuz. Lakin hemen hepsi belli klişeler çerçevesinde ve aynı senaryo mantığıyla ekrana sürülmüş işlerdi. Bundan ötürü de özünde belli bir mesaj yakalamak mümkün değildi.

Islahevi gençlerinin eğitim hakkına vurgu yapan içeriğiyle FOX’ta karşımıza gelen ‘Umuda Kelepçe Vurulmaz’ bunu başararak farkını ortaya koydu. Dolayısıyla her bölümünde temposunu düşürmeden ilerleyen ve sadece aşk-meşkli, kavgalı gençlik hikâyesi olmakla kalmayıp suçlu gençlerin-ailelerin dünyasına, yaşamdaki kötülüğün arka planına alternatif pencere açan… Yekta Torun, Duygu Tankaş, Hilal Yıldız imzalı senaryosuyla güzel bir örnek teşkil eden ‘Umuda Kelepçe Vurulmaz’ için ekranın en umut veren gençlik dizisi diyoruz.

2016’NIN EN BAŞARILI UYARLAMASI

Uyarlamaların, kolay gibi görünseler de, zor iş olduğunu sıkça söylemişizdir. Öykü bulup senaryo yaratma zahmetine girmemek açısından avantaj sağladıkları doğrudur ama bu işin aslını aratmayacak nitelikte yapılması özen ister. Nitekim 2015’te ekrana gelen, Elif Usman Ergüden’in senaryosunu yazdığı ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ı bu açıdan epeyce takdir etmiştim. 13 bölümlük kısa ömrüyle tadını damağımızda bırakmıştı.

2016’da bana aynı başarılı uyarlama duygusunu tattıransa Berfu Ergenekon imzalı ‘Anne’ dizisi oldu. Yuji Sakamoto’ya ait orijinalini aratmayan bir içerik performansıyla Star ekranında yerini alan yapım, özünde orijinaliyle birebirleşirken yerli tatlar da katmayı ihmal etmeyen bir akışa sahipti. Bu nedenle gerek oyunculuk, gerekse senaryo mantığı açısından da aslına ters düşmeyen ‘Anne’yi 2016’nın en başarılı uyarlaması olarak görüyorum.

EN DİKKAT ÇEKEN GENÇ OYUNCU

Her performans bir emektir neticede ve eleştiriye açık olduğu kadar takdiri de hak eder bir yerde. Öte yandan emekle, yeteneği de karıştırmamak gerekir. Zira yetenek içten gelen bir olgudur ve emek verip çalıştıkça gelişir. Yetenek yoksa emek nafile. Bu durum, özellikle genç oyuncularda daha öne çıkıyor. Zira hem yeteneklerin doğru değerlendirilmesi hem de gerçekten hak etmeyenler karşısında harcanıp gitmesi gibi bir tehlikeyle karşı karşıya, oyunculuk kariyerinin başında olanlar. Bundan dolayı gerçekçi tespit yapılmasından yanayım.

2016 bazında ekrandaki dizilere baktığımda genç oyuncu olarak en çok dikkatimi çeken isim Alperen Duymaz! ‘Tatlı Küçük Yalancılar’dan itibaren ışık gördüğüm oyuncu, ‘Acı Hayat’ın en gerçek yüzüydü. Nasıl ki, ‘Bodrum Masalı’nda da, rolü bazen geride kalsa bile, performansını iyice özgürleştirdi ve yükselişe geçti. Eminim zaman içinde Alperen Duymaz’ın oyunculuk yeteneğinden maksimum düzeyde faydalanılacak ve o da çok daha iyi noktalara varacak. Ancak unutmamak gerekir ki, kimi zaman verilen roller mevcut yeteneği daha da parlatacak türden oluyor, kimi zaman da oyuncunun performansını aşağı çeken nitelikte! Seçim önemli. Bunca rekabetin olduğu sektörde oyuncuların rol seçme şansı ne kadarsa artık diyelim ve 2016’nın en dikkat çeken genç oyuncusu olarak Alperen Duymaz’ı işaret edelim.

HAKKI EN ÇOK YENEN DİZİ

Çalakalem yaratılmış işlerin, klişelerle tıka basa doldurulmuş yapımların rağbet gördüğü ekranda ne yazık ki haksızlıklar diz boyu. İnsanları düşünmeye sevk eden, özene bezene yaratılmış ve gerçekçi işler reyting denilen ölçüm-kıyım düzeninin kurbanı olurken düşünsel açıdan hiçbir özelliği olmayanların tepelere yerleşmesi gerçekten de sinir bozucu. İşin fenası, gittikçe dibe vuran algı seviyesi sayesinde, böylesi haksızlığa maruz kalmaların artıyor olması.

Bu sezonun hakkı en çok yenen dizisi hangisi diye sorarsanız… Emek-özen-reyting üçgeninden baktığımızda FOX’a transfer olan ‘Muhteşem Yüzyıl-Kösem’ derim. Çünkü dünya çapında ilgi gören ve takdir edilen bir yapımın bizim ekranımızda 35’inciliğe kadar düşmesi akıl alacak bir durum değil. Dahası bu sonuç doğal da değil. Hani geçtiğimiz sezonun performansı düşüktü, oyunculuk yetersizdi ama… Bu yıl her anlamda muhteşem. Anlayacağınız hâlihazırda ekranda hakkı en çok yenen ‘Muhteşem Yüzyıl-Kösem’! Neyse… ‘İyilik et, denize at. Balık bilmezse Halik bilir’ demiş atalarımız. Bu iş de, Timur Savcı’nın gururu olarak dizi tarihimize imza atsın.

EKRANIN EN SOĞUK DİZİSİ

Güzel olmak neyle ölçülür? Karşıya yansıyan görünüşün mükemmelliğiyle mi yoksa verilen duygunun derecesiyle mi? Muhakkak ki bunun değerlendirmesi kişiye göre değişir. Ancak asıl etkili güzelliğin ruha hitap eden duygu yoğunluğunu hissettirerek sağlandığını da unutmamak lazım. Hani taş bebek gibi kadın denir… Ama buz gibi donuktur, hiç his vermez insana.

Ekranda bu tabloyu yaratan bir yapım var mı peki? Var… Başroller arasında güzellik yarışının sergilendiği ve kan kaybı yaşamaya başlayan ‘Cesur ve Güzel’! Haksızlık yapmak istemem. Zenginliği, geçmişten gelen intikamla birleştirip dolapçı yengeyle destekleyen senaryoyu başka yapımlara benzetsem de asıl problem burada değil. Çekimler iyi. Oyuncuların havası da tamam. Ama işin duygu, samimiyet ve sıcaklık aşaması hava cıva… Ortalığa Sibirya soğuğu hâkim. İnsanın izlerken Cesur ile Sühan arasındaki yakınlaşmadan bir parça elektrik alması lazım gelmez mi? Anlayacağınız sadece biblo gibi güzellik sunmak, güzel olmaya yetmiyor!

AŞKI EN ÇOK HİSSETTİREN ÇİFT

Ekranın en soğuk dizisi olarak, duyguyu aktaramayan ‘Cesur ve Güzel’i işaret etmenin ardından gelelim aşkı en çok hissettiren çiftine… Çift bolluğu yaşanan ekranda benim favorim, ‘Poyraz Karayel’in, Ayşegül-Poyraz çifti. Bu ikili esprisinden öfkesine, korkusundan mutluluğuna aşkı her haliyle birebir yaşatan bir performans sergiliyorlar ekranda. Sanki dizi karakteri değil de birebir gerçek olayları yansıtan bir ikili konumundalar. Sebebi de, İlker Kaleli ve Burçin Terzioğlu’nun kendilerini hiç kasmadan, güzellik ikonuna dönüşme çabasına kapılmadan, bir insanın olabileceği doğallıkta canlandırma yapması. Yanı sıra repliklerin havada kalmayıp tam hedeften vurucu güçte olması. Cümlesine tavsiye edilir.

EKRANIN EN FİTNECİ KARAKTERLERİ

Dizilerin çatışma yaratma gereği olmazsa olmazıdır, arabozucu-fitne fücur karakterler. Özellikle de kadın olur bunlar. Gerçi yaşamın içinde erkekler daha çok nifak tohumu ekerler ya… Dizilerin tercihi kadından yana. Kendi çapında aksiyonlarla boy gösteren bu münafık kadınlar arasından bir seçim yapmaya kalktığımda, sosyal mesajcılığıyla da öne çıkan dizi ‘Kalbimdeki Deniz’ olmakta. Lakin tek bir karakterle değil, at başı giden iki isimle birden…

Ne yalan söyleyeyim, birincilik ödülünü iki adaya veren festivaller gibi, ben de aralarında bir tercih yapamadım. Çünkü her ikisi de farklı biçimde tezahür eden kötülük kapasitesiyle hayli başarılıydı. Tahmin etmişsinizdir… Bunlardan biri Yeşim Ceren Bozoğlu’nun canlandırdığı Fikriye… İftiracılığı, mahalleliyi ‘namus’ yaygarasıyla kışkırtması ve her işe burnunu sokan komşu halleriyle tam bir fitne fücur kadın tipi. Tabii onu bu denli başarılı ve gerçekçi kılan da rolünün hakkını veren Yeşim Ceren Bozoğlu. Diğer karakter ise Devin Özgür Çınar’la hayat bulan Hülya… Çocukluk arkadaşının aslında can düşmanı ve yuva yıkıcısı olabileceğini gösteren bu karakter dost yüzlü sinsiliğin son dönemdeki en güzel yansıması…

EN YASAK YİYEN PROGRAM

Yasak dendi mi akan sular durur. Zira pek bir meraklıyızdır bize uymayan şeyleri yasaklamaya-yasaklatmaya. Sürüsüne bereket medya kuruluşunun kapısına kilit vurduğu 2016 yılı da yasaklarıyla geldi ve yasakçılığı 2017’ye devretti. Yasaklardan hoşlanmayan ve böylesi baskıcılıklarla gerçeklerin üstünün kapatılamayacağına inanan biri olarak yüzümü ekrana döndüğümde, en sık yasak yiyen programın ‘Haber’ kuşağı olduğu gerçeğiyle karşılaşıyorum. FOX’ta Fatih Portakal’ın nispeten özgür yorumlarıyla bilinçlendirici hale getirdiği, Halk TV’nin daha sansürlemeden aktardığı ‘Haberler’in durumu malum…

Magazin ve reklam bol keseden ama… Bir yerde çocuk tecavüzü mü yaşandı? Tam ‘Ana Haber’ kuşağında yer almışken, çat haber yasağı. Bir kız yurdunda yangın mı çıktı? Nedendir, niçindir irdelenmesi gerek habercilik gereği, değil mi? Ama nerede? Yayın yasağı var kapı gibi. Canlı bomba insanları katleder… Bir piyon, silah kuşanıp eğlence mekânını basar. Rutin girer devreye… Haber yasağı ve internetin yavaşlatılması. Takdir RTÜK’ün ve ülkenin bekasını düşünen yetkililerin olunca, haberler kıldan ince neticede… Oysa gönül isterdi ki tıpkı darbe kalkışmasını bastırmada büyük rol oynayan ve halkı bilgilendiren özgür habercilik hep geçerli olsun. Haberler, tüm aleniyetiyle halktan ve haktan yana sunulsun. Hadi inşallah.

Sonuçta; Derya deniz ekranlarda sayıp dökecek ‘En’ler gani gani. Lakin lafı çok uzatıp okuyucuyu bıktırmak da olmaz hani. O nedenle şimdilik sözü burada noktalayalım… En güzel ve en doğruların itibar gördüğü huzurlu yarınlara diyerek!

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal


Tüm yazılarını göster