Odun sobasında hayaller görmek

Herkesin acısı devam ediyordu belki acı bizim mahalle de taşınmıştı belki de çocuk aklımızla biz algılayamıyorduk.

Fuat Akyol Fuat Akyol

Senelerin hızla geçtiği zamanın anlamını yitirdiği , mutlulukların sahici olduğu ve hüznün sadece kitaplarda yazıldığı bir zamanda bahsetmek istiyorum. 1980 yıllarının ortaları ülkemizin üzerinde kara bulutlar yeni yeni dağılıyor , evlatlarını kaybeden anneler ,çocukları içerde olan babalar biraz kendini toparlar gibilerdi belki de değildi biz öyle düşünüyorduk .

Herkesin acısı devam ediyordu belki acı bizim mahalle de taşınmıştı belki de çocuk aklımızla biz algılayamıyorduk. En sevdiğimiz toprak arsalarda top koşturmak, yan mahallenin çocuklarıyla hır gür çıkarıp sonra barışmaktı, kin neydi bilmezdik. Sabah okula gider öğlen çıktığımızda akşama kadar mahallede koşturur hangi arkadaşımızın evinin önünde soluklanırsak yiyecek bir parça ekmeğimiz olurdu.

Bütün mahalle akrabamız gibiydi herkes birbirini tanır küçükler büyüklere saygı duyar büyüklerde küçükleri severdi . Komşuya gitmek arkadaşta kalmak en mutluluk verici eylemdi. Kimse çocuğumun başına bir iş gelir acaba iyi insanlar mı ? Diye düşünmezdi şimdi biz çocukları sevmekten korkar olduk. Peki nereden ve nasıl başladık ve bu hale geldik. Bizler odun sobasının etrafında toplanan , misafir odamız sadece misafir (her gün gelirdi) geldiğinde kullanılan çok bilmediğimiz evin içinde yabancı bir bölgeydi. Bizler odun sobasının ısıttığı oturma odasının sıcaklığını severdik.

Yemekler yenir , çaylar kahveler içilir ,Büyükler sohbet eder bizler dinlerdik.hayallere dalar bir gün bizde bu kadar konuyu bilirmiyiz diye düşünürdük. Hep bir arada ve hiç yalnız değildik . Herkes birbirinin halini hatırını sorar , sabahları günaydın derdik . Okulda andımız okunur , büyüklerimizi sevmeyi küçüklerimizi korumayı her gün tekrar ederdik. Çok az evde televizyon olduğunda ve tek kanalda kısıtlı yayından dolayı Dallas izlenir ve ertesi gün ceyarın kötülükleri tartışılırdı. Çizgi filmler bile dostluk ve dayanışma üzerineydi 101 Dalmaçyalı , uçan kaz morton vs. Bizler hayvanları sevmeyi öğrenirdik. Sonra her eve televizyon girmeye ve her koyun kendi bacağında asılır denildiği özallı günler başlamıştı.

Önce yavaş yavaş sohbetler ardından sözün hükmünü yitirdiği karanlık günler başladı . Artık sobanın olduğu odada sohbetler yapılmıyor herkez kendi odasına çekilip yalnızlığa mahkum oluyordu. Günaydınlar azalıyor hal hatır bitiyordu . Mahalle kültürü yerini bencillik ve çıkarım varsa konuşurum’a bırakıyordu. Biz hala anlamıyorduk ve ya anlamak istemiyorduk. Kültürel farklılıklar öne çıkıyor , kutuplaşma başlamıştı bir kere mahallede ablalarımız abilerimiz değişiyordu. Yok oluyorduk ama yavaş yavaş anlamıyorduk. Toprak sahalarımız bir bir dev inşaatlara dönüyordu , çizgi filmler değişiyor diziler kötülükler üzerine kuruluyordu , Yeşilçam’ın naif kötüleri yerini gerçek kötülere bırakıyordu .

Akrabalar birbirine gelip gitmiyor , herkez bireysel ,bencil ve çıkarcı davranıyordu. Bir kültür bir dönem bitiyordu , çok istesekte biz eski biz olamıyorduk. Karmaşık ilişkilerin olduğu diziler, evlilik programları ve özeli olmayan insanlar oluyorduk. 1990’larda durum değişmiyor freni patlayan hidrolikli araba gibi yavaş yavaş uçuruma yuvarlanıyorduk. Siyasette kirlilik at başı gidiyor benim memurum işini bilir le yeni bir ülke dizayn ediliyordu . Faili meçhuller , beyaz Toroslarda gençler kaçırılıp yok ediliyorlardı. 1980 ‘de açık açık yapılan işkence ve öldürme artık yerini daha organizeli bir güce bırakmıştı. Köyler boşaltılıyor, insan hakları ihlalleri ayyuka çıkıyordu .

Türban eylemleri körükleniyor türbanlı öğrenciler okula alınmıyor, başı kapalı olan subay ve astsubay eşleri askeri gazinolara alınmıyor açık açık ayrım yapılıyordu. Sonrası daha kötü ya kamplaşma ve ayrım daha fazla körükleniyor ya bendesin ya kötüsün dönemi başlıyor . Yıl 2021 değişen tek şey geçmişi tamamen unutup geleceğimizinde umutsuzluğunda debelenmemiz oluyor . Aslında şöyle eskilere gidip umut’un mahallemizi ne zaman terkettiğine bir bakmak gerekiyor . Hani zor ya hala yaşıyorsak umut etmek gerekiyor. Hoşçakalın.