Netflix’in en çok izlenen filmi Platform’un mesajı ne?

Urrutia, Platform’u anlatırken “Adaletsizliği protesto etmeliyiz!” diyor…

Eylül Kübra Uzun Eylül Kübra Uzun

Çoğunluğun eve kapandığı şu günlerde Netflix’te en çok izlenenlere baktığımızda Galder Gaztelu-Urrutia’nın ilk uzun metrajlı filmi Platform, benim de dikkatimi çeken filmlerden biri oldu. Prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan ve çok beğenilen bu filmle ilgili görüşler ikiye ayrılıyor.

İzleyiciler filmi ya çok seviyor ya da nefret edip, izleyemediklerini belirtiyor. Açıkçası Testere (Saw) serisini izleyenlerin bu filmi çok rahat izleyeceğini söyleyebilirim.

Filmin konusuna gelecek olursak… Her katta iki mahkumun kaldığı ve bütün katların ortasında devasa bir delik bulunan dikey bir hapishane var. Filmdeki hapishanenin normal hapishanelerden farkı mahkumların kaldığı hücreler (filmde buna kat diyebiliriz) sabit değil...

Yani her ay farklı bir katta kalıyorsunuz ve sonraki ay hangi katta kalacağınız belli değil… Bir ayınızı 78. katta geçirirken diğer bir ayınızı 135.katta geçirip, sonraki ay 7.katta uyanabilirsiniz.

THE PLATFORM FRAGMANI

Gelelim bu katların önemine… Her gün katların ortasındaki delikten, yemek dolu bir masa geçiyor ve bu masa en üst kattayken (hapishanedeki her insanın yiyebileceği kadar) yemekle donatılıyor. Ancak sıkıntı da burada başlıyor.

Platform aşağı inerken alt kattakiler üst kattakilerin artıklarıyla besleniyor. Platform alt katlara inerken yemeksiz iniyor (üst kattakiler alttakileri düşünmeyip, hakkından fazlasını yediği için) ve bir süre sonra alt kattakiler açlıktan birbirini yemeye başlıyor.

Film kapitalizme gönderme yaparak, insanların eline güç verildiğinde adalet duygusunu nasıl kaybettiklerinin güzel bir özetini sunmuş diyebilirim. Sonuçta alt kattakiler yemek yiyemiyor ve bununla ilgili üst kattakilere karşı nefret doluyor, ama sonraki ay üst katlara çıktıklarında onlar da gereğinden fazlasını yiyip, aşağıdakilere aynı şeyi yapmaya devam ediyorlar. Bu bir kısır döngü…

Bana Aronofsky’nin “Mother!” filmini anımsattı. Benzer dini öğeleri barındırıyor. Yemekleri hazırlayanları Melekler, şeflerini Tanrı, panna cotta tatlısını Kutsal Kitap ve sisteme karşı gelip, herkesi kurtarmaya çalışan Goreng’i de Mesih olarak yorumlayabiliriz.

Bunun dışında Platform’da anlatılan şey bana sorarsanız çok doğru ancak sınıfsal ayrımları, adaletsizliği, haksızlığı bu kadar sert gösterdiği için duyduğum kadarıyla birçok kişi filmi sonuna kadar izleyemiyor.

Kişisel tercihim filmin herkese ulaşıp, mesajını verebilmesi için daha az kan ve vahşet içermesinden yana olurdu diyebilirim. Çok daha fazlası da yazılabilir ama spoiler vermemek adına burada durmam gerekiyor. Son olarak izlemeyenler için yönetmen Urrutia’nın kendi cümleleriyle Platform…

Urrutia'ya filmin sonunda mesajın ulaşıp ulaşmadığı sorulduğunda, "Bunu topluma sormalısınız.” derken, yönetimin amacının ne olduğu sorusuna da "Elbette adaletsizliği protesto etmeli ve bildirmeliyiz. Daha önce söylediğim gibi bu bir toplumsal özeleştiri… Tabii ki yapması gereken şeyleri yapanlar var, ama çoğumuz günü bahanelerle geçiriyoruz." diyerek topu bize atıyor ;)