Hayvan Çiftliği

Hayvan Çiftliği, bana göre umudu ve umudun sonunda karşılaşılan hayal kırıklığını çok güzel bir şekilde anlatıyor.

Oya Ulaş Oya Ulaş

Okuduysanız bilirsiniz.

George Orwell’in Hayvan Çiftliği kitabını.

Yazarın, klasikler arasında değerlendirilen bu romanı, dünya edebiyatının da en dikkat çekici hiciv romanları arasında yer alır.

İnsanın, eline alır almaz bitireceği kitaplardandır.

Ölümsüz eser dediklerinden.

Her dönemin kitabıdır.

Birey ve toplum dinamiklerinin hep ilkel bir dürtüye sahip olduğunu, modern yaşam diye bir şeyin olmadığını, gücü elinde tutan kitlenin yaşamı belirlediğini en yalın haliyle bize anlatan bir George Orwell şaheseridir.

1984 kitabından sonra bir kez daha hayran olmuştum George Orwell’a, özellikle yaşadığımız dönem itibari ile midir, nedendir ?bilmem ama bu iki kitabı çok çok beğenerek okumuştum geçmiş yıllarda. Güç zehirlenmesi ve toplumsal hafızanın zayıflığı bu kadar iyi anlatılamazdı herhalde. 

Biraz bahsedeyim okumayanlara.

Romanının metninde birden fazla yönetimin olumsuz yönüne yer verir yazar, ana temasını sosyalizm eleştirisi üzerine kurar. İdeoloji bakımından kendisi de sosyalizme eğilimli olmasının yanı sıra romanında totaliter yönetime meydan okur.

Kitabın olay örgüsü, Bay Jones adlı bir adamın sahip olduğu Beylik Çiftliği’nde geçer. Bay Jones tarafından kötü davranılan hayvanlar, bu durumdan son derece rahatsız olur. Bir gün çiftliğin bilge domuzu Koca Reis, hayvanları örgütler ve onlara devrim fikrini açıklar. Çok geçmeden Koca Reis öldürülür ancak sözlerini hayvanlara miras bırakır.

Bir gün hayvanlar, yemlerinin verilmediği gerekçesiyle kendilerinin de beklemediği bir şekilde isyan eder. Hayvanların bu ayaklanması üzerine Bay Jones ve diğer insanlar çiftliği terk eder. Böylelikle ideallerine yerleşen devrimi gerçekleştiren hayvanlar, işe ilk olarak çiftliğin adını değiştirmekle başlar. Adı artık Hayvan Çiftliği olan bu yerin yönetimini ise domuzlar üstlenir.

Napolyon ve Snowball adlı iki domuzun önderliğinde idare edilen çiftlikte başta her şey yolunda ilerler. Hayvanlar, bu iki domuz önderliğinde yeni kanunlar oluşturup buna göre yaşamaya başlar. Ancak zaman geçtikçe işlerin rengi değişir ve iki lider arasında anlaşmazlıklar baş gösterir. Hayvanların eşitliği üzerine kurulan yeni yönetim biçimi, istenenden çok farklı bir boyut kazanır.

Hayvan Çiftliği, bana göre umudu ve umudun sonunda karşılaşılan hayal kırıklığını çok güzel bir şekilde anlatıyor.

İlk başta hayvanların daha iyi bir dünya için olan umutların simgesi sayabileceğimiz “bütün hayvanlar eşittir” sözü “bütün hayvanlar eşittir, bazı hayvanlar daha eşittir.” olarak değişen sözü kitabın en sevdiğim kısmıdır.

Mutlak gücü elinde bulunduran her iktidar eninde sonunda yozlaşacaktır. Şekil 1 A. Eşitlik ve demokrasi ancak insanların elinde bulundurdukları gücü paylaşmaları hatta zamanı geldiğinde kullanmaktan vazgeçmeleri ve devretmeleri durumunda mümkün olabilir. 

Bahsettiğim bu mutlak güce sahip olmak, bu gücün bir zaman sonra kaybedileceği korkusunu da beraberinde getirir.

Bu korkuya sahip iktidar gücü kaybetmemek için yasa dışına çıkar, yasa dışına çıktıkça yaptığı muamelenin kendi başına da gelmesinden ya da kendisinden hesap sorulmasından korkan iktidar gücünü kaybetmemek için daha da baskıcı olur ve bu sonsuz döngü aynı şekilde devam eder.

İktidar değişse bile intikam ve kendini koruma isteği iyi niyetle başlayan yeni dönemi aynı sarmalın içine iter.

Evet, kitap adeta günümüz Akp’sini anlatıyor.

Herkes için geldiklerini söylediler, kendileri için çalışıyorlar.