Eski hamama yeni adet

En son gittiğim Hürrem Sultan Hamamı ise uzun zamandır planlayıp bir türlü gidemediğim ve en gözde hamamımdı.

Gözde Ünver Gözde Ünver

‘Allahım, dışımı ben yıkadım, içimi de sen yıka…’

Bu haftaki yazıyı, zorla hamamlara sürüklediğim kız arkadaşlarım, kız kardeşim ve annem başta olmak üzere, hamam merakımın nereden geldiğine bir türlü anlam veremeyen tüm ponçik arkadaşlarıma armağan ediyorum.

Çocukluğumda, annem beni yıkarken hep böyle derdi:

‘Allahım, dışını ben yıkadım. İçini de sen yıka…’

O zaman hiç anlamazdım tabi mecazi anlamını ve sorardım ‘Anne içimiz nasıl yıkanır?’

Babannemden kalma bir duaymış bu. Nasıl kıymetli bir duadır benim için. Anneme ve rahmetli babaanneme sonsuz teşekkürle başlamak istiyorum.

Hamam, kelime anlamıyla; para karşılığında yıkanma işinin yapıldığı yer, ‘Yunak’ demektir. Kelime kökenine baktığımızda, dilimize Arapça’dan geliyor. Hamm (Hamem) ‘Isıtan yer’ olarak karşılık buluyor.

Hem temizlik hem de eğlence merkezleri tarihten beri hamamlar. Osmanlı kültürünün de önemli miraslarından.

Bunun en önemli sebebi, dönemin imkansızlıkları ile birlikte, temizliğin dinimizdeki önemi.

Hamamlar, toplumsal yaşamın ‘Sosyalleşme’ merkezleri aynı zamanda. Dönemin Osmanlı kadınları, kapalı kapılar ardında yaşıyorlar. Bebek’te tur atamıyor, Nişantaşı’nda Black Friday alışverişi yapamıyorlar pek tabi ☺

Hamamların kendine özgü başka meslek terimleri de var. Kadın hamamlarında müşterilere hizmet edenlere nâtır, erkekler hamamında ise bu yıkayıcı kimselere tellâk (dellâk) adı veriliyor.

Eskiden hamamlarda bu kişilerden başka; Külhancı, Meydancı, Peştemalcı, Çıkmacı, Kahveci gibi adlarla anılan bir hizmetli grubu da çalışırmış.

Benim bu tutkum, merakım nereden geldi bilmiyorum ama bir süredir görülecekler listeme bir tanesi daha ekleniyor.

Aziziye, Galatasaray Hamamı, Sinan Paşa Hamamı, Valide Sultan Hamamı, Çinili Hamam gibi bir çok hamam’a gittim. Bunlardan çoğu bilindik ama aralarında ismini eminim hiç duymadığınız Kasımpaşa’da bulunan Büyük Hamam, Ankara’da bulunan Karacabey, Şengül Hamamı gibi hamamlar da vardı.

En son gittiğim Hürrem Sultan Hamamı ise uzun zamandır planlayıp bir türlü gidemediğim ve en gözde hamamımdı.

Hepsinde aynı güzel duygu ile çıkmanıza rağmen, Hürrem Sultan gerçekten bir başka.

Size girişte bir kit veriliyor (Diğer bir çok hamamda böyle değil. Fiyatı ile de doğru orantılı pek tabi)

Kit içerisinde şampuandan, saç kremine, zeytinyağlı sabundan keseye kadar her türlü ihtiyacınız için ürün bulunuyor. Girişte size bir numara veriyorlar. Bu numaraya göre ve tabi rezervasyonunuz da önceden alındığı için hiç beklemiyorsunuz.

Üstelik tek kullanımlık çamaşırdan, terliğe ve tarağa kadar herşey size özel.

Odalar keza kişiye özel olarak veriliyor. (Diğer pek çok hamamda -oda olanlarda- gittiğiniz gruba ortak verilir) çıkışta da size enfes bir şerbet ve lokum ikram ediliyor.

Hamamların modernize olması (yapı değil, hizmet kalitesi anlamında) beni çok çok mutlu ediyor.

Fakat bir yandan da, hizmet ücretinin yeni nesil hamamlarda Euro kurundan alınması bir o kadar üzücü.

Evet turistler için cazibe merkezi hamamlar… Bunu çok iyi anlamakla birlikte, kendi vatandaşına Euro ile hizmet vermeyi de şu ekonomik konjonktürde bir o kadar abesle iştigal buluyorum.

Gerçi Hürrem Sultan, Galatasaray vb harici diğer saydığım hamamlar; halen gayet ekonomik ama onlarda da hizmet vasatın altında pek tabi.

Bu yapıların çoğu bize Mimar Sinan’ın armağanı.

Koca Sinan! bize adı kadar koca eserler bırakmış halen gitmekle bitiremiyorum. Sıradaki gözüme kestirdiğim hamam Kılıç Ali Paşa ve Cağaloğlu Hamam’ı..

Pirüpak kalın..