Dönün inadınızdan

Biliyoruz ki; Boğaziçi, rant ve talana, kayyum politikalarına teslim olmayacak.

Oya Ulaş Oya Ulaş

Melih Bulu.

Belli ki emir kulu.

Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden, en saygın kurumlarından birisinin başına tamamen haksız şekilde, bir güç ile getirilen, belki korkudan, belki isteyerek bu görevi kabul eden, 1 aydır akademisyeninden öğrencisine, idari personelinden çaycısına kimsenin istemediği, okulda herkesin sırtını döndüğü kayyum rektör. Bırakın Türkiye’yi, dünya basınını bile meşgul etti adamın gelişi.

ABD ve Avrupa Dışişleri Sözcüleri protesto edildiğini, kimse tarafından istenmediğini fakat istifa etmediğini haber yaptı, ona “Erdoğan’ın kuklası” dediler de bundan zerre rahatsızlık duymadı.

“Çocukluk hayalimdi, istifa etmem” dedi.

Hal böyle olunca çocuklar tepki gösterdi, direndi. Direnmeye de devam ediyorlar.

Toplumun her kesiminin maruz bırakıldığı, haksızlıkların karşısında çığlık çığlığa bir dayanışma onlarınki.

Okullarını savunuyorlar haklı olarak.

Savundukça suçlanıyor, göz altına alınıyorlar.

Kaldı ki, üniversiteyi savunmak suç bile değildir.

Yılmıyor, korkmuyorlar.

Boyun eğmeyi bırakın, onların istediği gibi aşağı dahi bakmıyorlar.

Başları dik, onurlu bir şekilde, 12.Cumhurbaşkanına açık bir mektup yazdılar.

“Bizi size koşulsuz itaat edenlerle karıştırmayın. Siz padişah değilsiniz, biz de tebaanız değiliz.” dediler.

Siyasilerin bile bu kadar net, etkili ifadeleri olmamıştı direnişin başından bu yana. Bu çocuklar tüm söylemek ve yazmak istediklerimizi, yuttuğumuz tüm kelimelerimizi özetledi bu mektupla.

Biliyoruz ki; Boğaziçi, rant ve talana, kayyum politikalarına teslim olmayacak.

Biliyoruz ki; bu güzelim çocuklara, pırıl pırıl gencecik öğrencilere yaşattıkları kepazeliğin bilimle, ilimle tarif edilecek bir tarafı yok.

8 öğrenci tutuklu.

24 kişi ev hapsine mahkum.

600’ü aşkın kişi gözaltında.

Sayısız darp, hakaret ve hedef göstermeyi yazmıyorum bile.

İfade özgürlüğünü kullandığı için adeta cadı avına dönüşen gözaltılarla kriminalize edilmeye çalışan öğrencileri savunmak hak ve özgürlükleri savunmaktır!

Bu ülke öyle bir ülke haline geldi ki; yaşaması gerekenler toprakta, dışarıda olması gerekenler içeride.

Her şey, her şey ters bu coğrafyada.

Hukuka sarıla sarıla, yasaları istedikleri gibi değiştire değiştire, insan haklarına aykırı tüm halleri “yasa,hukuk” diye yuttura yuttura bu hale getirildik.

Siyasilerin yaptığı yasalar hukuk olamaz.

Ancak hedeflerine götüren aracı olur.

Siyaset ya da siyasi parti hukuk, yasa yapamaz, yapmamalı.

Sizler, bahçemizdeki çiçekleri kopardıkça, verimsiz topraklara dönüyoruz.

Bırakın bütün çiçekler özgürce yaşasın.

Gelişmiş ülkelerin bahçeleri rengârenk.

Yapmayın !

Dönün inadınızdan!

Bir hayal uğruna, güneşleri batırmayın.