Aslı Gitti, Onlar kaldı

Ne kadar özür dilesek yetmeyecek Aslı.

Oya Ulaş Oya Ulaş

Nerdeyse 10 günden fazladır hastaneye yatış için bekliyorum. Yatak yok. Ama siz yapın kongrenizi. Benim çektiğim ağrının eziyetin ne önemi var sonuçta.” 24 Mart tarihinde attı bu tweeti Aslı Özkısırlar. Twitter’daki adıyla @taki_tezgahi

30 Mart tarihinde ise, “20 gündür hastanede boş yatak bekliyorum ben. Yeter düşün bu milletin yakasından yeter...” paylaşımı geldi.

Son paylaşımı da 31 Mart tarihinde oldu.

O mesajında da “Araya 4747473829 kişiyi sokup hastanede yatak ayarlamaya çalıştık. Sabah başhekim yardımcısı çağırdı. Lütfen şans dua ne varsa gönderin…” diye yazdı.

Dün, çoklu organ yetmezliğinden kaybettik Aslı’yı.

Kendisini twitter da tanımıştım, takip ediyordum. Böyle genç bir insanın, bu kadar kolay ölmesini herkes gibi ben de kabullenemedim. Tanımadığım bir insan için ağladım.

Ünlüsünden ünsüzüne herkes, göz göre göre ölüme terkedilen Aslı için isyan etti, haklılardı.

Öfkemiz boğazımızda düğümlendi.

Çünkü Aslı twitter'dan, herkesin duyacağı çığlıklar atarak öldü.

Bu, bir hasta yatağı kadar değeri olmayan, ölmek üzereyken bile vergisini vermeye çalışan bir vatandaşın ölümüydü.

Sosyal medya'da binlerce insanın gözünün önünde eriyip giden genç bir kadının feryatlarıydı.

Bu ölüm; sıradan bir insanın, İzmir’in göbeğinde yatak bulunamadığı için ölme ihtimali olduğu gerçeğiydi.

Akp’li değilseniz hava ambulansı ile evinizden alırlar, yok değilseniz Aslı gibi boş yatak hayali ile ölüme mahkum olursunuz. Ne acı değil mi ?

O bir yatak ararken, torpilli insanlar için vergilerimizle ambulans uçaklar kaldırılıp, en iyi bakımların sağlanması ne acı değil mi ?

Bu ülkede en temel haklardan olan sağlık hizmetini bile paranız kadar alabiliyor olmak ne acı değil mi ?

Düşünsenize bi, Sağlık Bakanısınız ama vakaların coştuğu bir dönemde dip dibe kongre yapıyor partiniz. Siz istifa edeceğinize pişkin pişkin "bunları konuşmanın kimseye faydası yok" diyorsunuz. Ne acı değil mi ?

İçeridekiler, hastanede yer bulamadıkları için hayatlarını kaybederken, dışarıya şirin gözükmek için siyasi şov yapıyor olmak ne acı değil mi ?

“Hastanelerimiz boş. Sağlık sitemimiz güçlü. Hamdolsun pandemi sürecinin üstesinden çok iyi geldik, geliyoruz. Yoğun bakım doluluk oranlarımız son derece düşük ve her şey kontrol altında”. Yalan. Gözümüzün içine baka baka söylenilen KOCA bir yalan.

Doğru diye yutturduğunuz yalanları duymak değil, sorduğumuz sorulara cevap istiyoruz biz.

Kronik rahatsızlığı olan genç bir insanın günlerce çabaladığı halde "yer yok" denilerek göz göre göre öldürülmesinin hesabını kim verecek? Sağlık Bakanı mı? yoksa AKP Genel Başkanı mı ? Her fırsatta “maske, mesafe, temizlik” diyen Sağlık Bakanımız, şakalı tweetler atadursun cevabı biliyoruz.

Hiç kimse böyle çaresizlik içinde ölmeyi haketmiyor. Bunu da biliyoruz.

İkiyüzlülük,

Gösteriş,

Reklam,

Algı oluşturmak,

Çürümüşlük.

Sadece tek bir gerçek, tek bir ölüm ne kadar çok tanım barındırıyor içinde.

Evet Aslı gitti. Onlar kaldı.

Bu ülkede emeğiyle geçinen, vergisini ödeyen, kronik hasta genç bir kadın hastanede yatak bulamadığı için öldü !

Ne kadar özür dilesek yetmeyecek Aslı. Hâlâ geçmiş olsun tweetlerine “sen dış güçlerin oyuncağısın, sen kuklasın, trolsün” yazanlar var.

Acı haberi alana kadar tanımazdım seni ama derler ya “Bazı diriler bize ne kadar uzak, bazı ölüler ne kadar yakın.”

Aslı'yı 10 yıldır tanıyan bir arkadaşı şöyle yazmış Aslı için ;”Çok daha yakın arkadaşları vardır bunları söyleyecek ama her zaman inatçı, direngen bir yapısı vardı Aslı’nın. Mücadeleciydi, hep sorgular, hep isyan eder, karşı çıkardı zalimlere, ölürken bile bunu başardı.”

Ben de Aslı’nın son dileği ile bitirmek istedim yazıyı.

" Sürünerek ölürsünüz umarım."