Araftaki adamlar

Benim diyeceğim şudur ki; Allah aşkına arafta kalmayın, siz de gidin yüreklice kadın mı olmak istiyorsunuz?

İrem Moralı İrem Moralı

ARAFTAKİ ADAMLAR

Epey uzun süredir aslında yakın çevrem benim bu yazımın konusunu, hatta başlığını dahi biliyordu.

Bilenler bilir, benim hayatımın hiç bir döneminde cinsel tercihlerinin farklılığı karşısında kimseyi yadırgadığım olmamıştır. Hatta bilakis adamdan daha adamlığına karakter olarak da güvendiğim gay arkadaşlarımda vardır. Onlar kendilerini zaten gayet de iyi bilirler.

Bu arkadaşlarımla gezerken, gün gelir bazen dek geliriz ve çevremde homofobik olduğunu bildiğim arkadaşlarımla denk geliriz ve onları da tanıştırırım.

Sonra ne olur biliyor musunuz?

Homofobik arkadaşlarım, gay arkadaşlarımın kültür seviyesine, sohbetine, duruşuna, asaletine, kendilerini yetiştirişlerine de hayran kalırlar. Ve sonrasında da homofobik hallerinden, ön yargılarından dolayı onlardan özür bile dilediklerine sıkça şahit olmuşluğum da vardır.

Malesef heralde Dünya üzerinde belki de bu yazıyı farklı şekilde tenkitlere çevirecek en son insanım. Fakat içimdekileri yazmam gerekli. Durduramıyorum kendimi üzgünüm.

Merak etmeyin konu Kerimcan falan değil.

Ama ister istemez konu ona da dokunacak da…

Şimdi benim anladığım bir şey ve anlayamadığım,anlamakta zorlandığım bir şey var. Ve ben bunda aydınlanmak istiyorum.

Erkek olarak Dünyaya gelip, içgüdüsel olarak kendi cinsine ilgi duyabilmeyi anlayabiliyorum. Artık bunun günümüzde asla yadsınacak tarafı yok. Olabilir diyoruz, seçimlere saygı gösteriyoruz. Bu Lezbiyenlik için de Gay’ler içinde geçerli. Yapacak bir şey yok.

AMAAA!... İşte bir de ARAFTA KALMIŞ olanlar var ki ben bunları asla anlayamıyorum.

Nedir bu araftakiler?

Şöyle; bir mekana gidiyorum (bunu bizzat İstanbul’da zamanının populer bir mekanında yaşadım) karşı masamda bir genç adam oturuyor. Ama baya baya erkek görünümünde. Fakat kendisinin protez uzun takma tırnakları ve yine takma kirpikleri var.

Yokkk bitmedi! Bu adamın bir de dudağında hafif bir parlatıcı var, ve ayrıca gözünde de sürmesi var. O da yetmedi bu adamın hafif de kirli sakalı var. Bir dakika gene yetmedi! Adamın portföy çantası var. Lavaboya giderken salına salına elinde çantasıyla gördüm! Hatta masadaki kız arkadaşlarımla kendisinden gözlerimizi alamadık. Asla anlamadık ne olduğunu.

Tekrar söylüyorum cinsel tercihlere saygım sonsuz. Ki bu durumun doğuştan olduğuna inanıyorum.

Ama bu artık yuh dedirten bir durum!. Sen kadınsın desem kadın değilsin. Adamsın desem; adam hiç değilsin. Allah aşkına sen nesin????

İnanır mısınız bilmem ama o gece o mekanın sahibi bile canım cicim diye bu araftaki arkadaşa izzeti ikramlar, memnun musun kardeşimler şeklinde pervaneydi. Herkes gayet alışmış artık bu şekilde araftakilere. Ama kusura bakmayın ben bir buna alışamadım! Alışamayacağım da!.

Kim ne derse desin Selin Ciğerci’yi bu konuda taktir ediyorum.

Ne olursa olsun arafta yaşam sürüp, bu şekilde komik durumlara düşmektense aslanlar gibi cinsel tercihini yaptı tam anlamıyla bir kadın olarak (ve de çok da güzel bir kadın oldu) yaşamına devam ediyor. Hatta evleniyor bile.

Günümüzde özellikle bir çok gay’in sosyal çevrede sevilen insanlar olduklarını gözlemlemişimdir genelde. Ama sanmıyorum ki bu şekilde portföy çantası ve takma kirpikleriyle arafta kalanları çok da onaylayan olsun. Tamam tamam artık herşeye bir şekilde alışıyoruz. Ama herşeyin de sınırı yok mudur sizce?

Bir de gizli gay’lerimiz de var etrafımızda. Biliriz,bilmezden geliriz. Duyarız,duymazdan geliriz. Kimisi saygın iş adamıdır, kimisi aile babasıdır, kimisi ünlü sporcudur vb.

Ama vardır yani tuhaf zaafları demek ki.. Yerin kulağı var biliyorsunuz ki. Duyuyoruz bizler de türlü türlü hikayeler..

Belki doğru, belki yalan.. Orasını bilemeyiz elbet.

Benim derdim araftaki adamlar!

Yemin ediyorum size, bu tarz arafta kalmış gay’leri görünce, çevremdeki gay arkadaşlarımla gurur duyuyorum.

Çünkü onları ne konuşmalarıyla, ne mimikleriyle, ne beden dilleriyle, ne dejenere, taşkın hareketleriyle asla ve asla gay gibi dahi değiller. Çünkü; çevrelerinden çok, önce kendilerine saygıları var.

Kerimcan’ın çıktığı mekanlara giderseniz bir gün; lütfen etrafınıza iyice bakın. Orada bir sürü aynısından da küçük çocuk göreceksiniz. Özellikle de happy hourlarda. Resmen aynada belli ki saatlerce hazırlanmış 15, 16 yaşlarında erkek çocukları var. Kimi hafif makyajlı, kimi portföyüyle salınıyor…

Kerimcan, çok başarılı bir projeydi bence. İlkti Türkiye’de böylesi bir tarzın kabullenilmesi. Kelli felli adamların sadece onun için mekanlarda loca kapattıklarına şahit oldum. O kelli felli adamların gün geldi yan locasına “aman kavga çıkmasın huzursuzluk olmasın” diye oturtulan müşterilere dikkat edilirken. Kerimcan o adamlarla ense tokat samimiyetteydi. Çünkü aynı zamanda eğlenceli, evin yaramaz çocuğu gibiydi de. Kimse kızamıyordu ki ona.

İşte bu kızamamalardı belki de buralara kadar getiren, işte bu özenilesi durumu yaratıldı zaman içerisinde genç araftakiler için.

Benim diyeceğim şudur ki; Allah aşkına arafta kalmayın, siz de gidin yüreklice kadın mı olmak istiyorsunuz? Olun kardeşim! Biz ona da saygı duyarız. Erkek mi olmak isiyorsunuz Rüzgar Erkoçlar gibi? Olun! Yemin ediyorum alkışlarım…

Yeter ki ARAFTA KALMAYIN.. Zaten birgün gelecek belki de arafta kalacağız.. Şimdiden kalmayın..

Sevgiyle kalın..

@Twitt_perisi