Abone Ol

Yılmaz Özdil'den Muharrem İnce'ye şok yazı

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, 24 Haziran'da yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin kesin olmayan sonuçlarını değerlendirdi.

Yılmaz Özdil'den Muharrem İnce'ye şok yazı

"Muharrem İnce, ekmek için Ekmeleddin'den bile sekiz puan daha az oy aldı. Türkiye'nin rejimi değişti" diyen Özdil, sözlerine "Gerekirse kariyerimizi, gerekirse kendimizi yakarız. Daima Mustafa Kemal'in askeriyiz. Kazananı tebrik ederiz ama, asla biat etmeyiz. Bunca felaketten sonra hâlâ maval okumak isteyen varsa, başka kapıya" diye devam etti.

Özdil, "Dertleşme" başlığıyla yayımlanan (26 Haziran 2018) yazısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e karşı yarıştığı seçimde yüzde 30.79 oy alan CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce için şunları söyledi:

"Sekiz defa seçim kaybeden guguk kuşuyla, iki defa guguk kuşunu bile yenemeyen Muharrem İnce'nin, kendisine rakip makip olamayacağını gayet iyi biliyordu. On defa mağluplardan bir galip çıkmayacağını bilmek için, siyasi deha olmaya gerek yoktu."

İŞTE O YAZI

Muharrem İnce cumhurbaşkanı adayı oldu, Chp'ye her türlü ağır hakareti yapan
asrın liderimizi ziyarete gitti, “başarılar diledik, sohbet ettik, dertleştik” dedi.
Ziyaret etmesinde, sohbet etmesinde belki sorun yok gibi görünüyordu ama,
“dertleşme” lafı tuhaftı.
*
Yumuşacık rekabetin uzlaşma ifadesiydi.
Hacivat-Karagöz kavgasının ittifakıydı.
*
Seçimin sonucuna dair “işaret fişeği”ydi.
*
Susup alkışlamak en kolayıydı.
Hatta desteklemek daha kolaydı.
Zor olanı tercih ettim, toplumu uyarmaya çalıştım.
“Tezek denmesini, cibilliyetsiz denmesini, din düşmanı denmesini, geçmişi lekeli denmesini, terörist denmesini dert etmiyorsan, daha neyi dertleştin birader, hakikaten merak ettim” diye yazdım.
“Siyasi ince'lik midir, pişk'ince midir?” diye sordum.
*
Testi kırıldıktan sonra manası yok.
Testi kırılmadan önce yazdım.
*
Hiç şaşmadığım sonuçları oldu…
Pişmiş aşa su kattığım için, rahmetli anama küfür edildi.
*
Muharrem İnce, Antalya ve Denizli mitinglerinde beni yuhalattı.
Oxford Üniversitesi'nin araştırmasına göre, dünyanın en çok yalan haber
yayınlayan, dünyanın en çok iftira atan, dünyanın en ahlaksız medyası bizim
medyamız… Muharrem İnce bu medyadan sadece beni yuhalattı.
*
Netice?
Ekmek için ekmeleddin'den bile sekiz puan daha az aldı.
Türkiye'nin rejimi değişti.
*
Hadi şimdi gelin “dertleşelim…”
*
Bütün anketler gösteriyordu ki, Akp seçmeni Akp'den şikayet etmeye
başlamıştı. Özellikle, kendisini merkez sağ tabir eden ve ekonomik gerekçelerle
oy kullanan seçmen uzaklaşıyordu.
İyi Parti çekim alanı haline geliyordu.
Saadet faktör haline geliyordu.
2019'a kadar dayanamayacaktı.
Kaybedilen puanları takviye etmesi için karşılıklı küfürleştikleri Mhp'yle ittifak
yaptılar, apar topar acil seçim kararı aldılar.
*
O saniyeden itibaren asrın liderimizin ağzından bir kez bile olsun Meral Akşener
veya Temel Karamollaoğlu kelimeleri çıkmadı.
*
Buna mukabil… Muharrem İnce'yi huzuruna kabul etti.
Böylece topluma gayet açık mesaj verdi, “benim rakibim bu” dedi.
*
O saniyeden itibaren sadece “bay Muharrem” dedi.
Başka rakibinin ismini söylemedi.
*
Yandaş medya sadece “bay Muharrem”i yazdı.
Yandaş kalemlerle ekrana çıkarıldı.
Öbürleri sansürlendi.
*
Sadece bir örnek vereyim, ortalama zekası olan herkes cevap versin lütfen…
Muharrem İnce eşiyle birlikte markete gitti, sıradan yurttaşlar gibi alışveriş
yaptı, güzel bir halkla ilişkiler faaliyetiydi.
O fotoğrafları eminim hatırlarsınız.
Muharrem İnce imajını güçlendiren fotoğraflardı.
Peki, o fotoğrafları kim çekti, basına kim servis etti biliyor musunuz?
Anadolu Ajansı!
*
Hem de öyle tek kare filan değildi.
24 kare fotoğraf servis edildi.
Adeta fotoroman gibiydi.
*
Ortalama zekası olan herkes cevap versin lütfen… Seçim sonuçlarını bile
manipüle etmekten çekinmeyen Anadolu Ajansı, Muharrem İnce'yi sempatik
gösteren bu fotoğrafları basına neden servis etti?
Anadolu Ajansı malum kişiye sormadan, izin almadan böyle bir fotoğrafı çeker
mi? Servis edebilir mi?
Meral Akşener'e Temel Karamollaoğlu'na ambargo uygulayan Anadolu Ajansı,
Muharrem İnce'ye bu desteği neden verdi?
*
Asrın liderimizin stratejisi gayet basitti…
Chp'yle yarışıyorum havası yarattı.
Seçimin Akp'yle Chp arasında geçtiğine inandırdı.
“Ya o, ya ben” noktasına taşıdı.
Kendisinin karşısına bilerek ve isteyerek “şeytanlaştırdığı Chp”yi koydu,
öbürlerini gözden uzak tuttu, unutturdu.
Bu stratejiyle, Akp'den uzaklaşan merkez sağ ve milliyetçi seçmenin yeniden
kendisine dönmesini sağladı.
“Aman Chp kazanmasın” diye düşünenler, telaşla geri döndü.
İyi Parti'ye Saadet'e giden oylar, kendisine geri aktı.
*
Akp'den kararlı şekilde ayrılan ve “ne olursa olsun artık Akp'ye oy
vermeyeceğim” diyenler de, Mhp'de toplandı.
*
Bu hesap yapılmıştı.
Hesap cuk oturdu.
*
Ayrıca… Sekiz defa seçim kaybeden guguk kuşuyla, iki defa guguk kuşunu bile
yenemeyen Muharrem İnce'nin, kendisine rakip makip olamayacağını gayet iyi
biliyordu.
*
On defa mağluplardan bir galip çıkmayacağını bilmek için, siyasi deha olmaya
gerek yoktu.
*
Sizin güvendiğiniz televizyon ve sizin güvendiğiniz gazete, asrın liderimiz
tarafından kurgulanan bu zokayı yuttu.
Seçim kampanyasının ilk günlerinde öne çıkarılan İyi Parti ve Saadet
gündemden düşürüldü, “Chp kazanıyor” hayali pompalandı.
Akp seçmeni bu abartılı pompalamayla iyice kenetlendi, safları daha da
sıklaştırdı.
*
Netice?
Muharrem İnce, ekmek için ekmeleddin'den bile sekiz puan daha az oy aldı.
Türkiye'nin rejimi değişti.
*
Guguk kuşuna gelince…
Devrimleri koruyamadı.
Cumhuriyet'i koruyamadı.
Tbmm'yi koruyamadı.
Koltuğunu korudu!
*
Umut Oran yok, Profesör Süheyl Batum yok, Hüsnü Bozkurt yok, Haluk Pekşen
yok, Musa Çam yok, Gülsün Bilgehan yok, Profesör Metin Feyzioğlu'yla
Profesör Ümit Kocasakal kapıdan içeri sokulmuyor.
Sezgin Tanrıkulu mecliste, Mehmet Bekaroğlu mecliste, Bülent Kuşoğlu
mecliste, Tekin Bingöl mecliste.
*
Testi kırılmadan önce duymak istemediğiniz gerçekler buydu.
*
Muharrem İnce tarafından miting meydanlarında yuhalatılan ahlaksız gazeteci
(!) olarak size yalan söylemek isterdim ama…
“Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz, felaket veya mutluluk getirsin, iyi veya
kötü olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız” diyor Mustafa Kemal.
*
Gerekirse kariyerimizi, gerekirse kendimizi yakarız…
Daima Mustafa Kemal'in askeriyiz.
*
Kazananı tebrik ederiz ama, asla biat etmeyiz… Bunca felaketten sonra hâlâ
maval okumak isteyen varsa, başka kapıya.

YILMAZ ÖZDİL / SÖZCÜ