Cumhurbaşkanlığı'na bağlı olarak oluşturulan Yatırım ve Finans Ofisi'nin başkanlığına eski Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın atanacağı iddiasına dair kulisler gündeme bomba gibi düştü. İktidar kulislerinde Hafize Gaye Erkan ile ‘alternatif bir ekonomi yönetimi oluşmasının sağlanacağı' ve 'iki başlı ekonomi yönetiminin zaten zor kontrol edilen ekonomiyi yoldan çıkaracağı' görüşlerinin hakim olduğunu ileri sürüldü.
Öte yandan Külliye’nin Mehmet Şimşek’i devre dışı bırakacak yeni bir ekonomi kadrosu kurma hazırlığında olduğunu ve başına da önceki Hafize Gaye Erkan'ın getirilmesinin hazırlıklarının yapıldığı da ileri sürüldü.
Söz konusu iddiaları bugünkü köşesinde değerlendiren Yılmaz Özdil, Merkez Bankası eski Başkanı Hafize Gaye Erkan'la ilgili ‘ani kulislerin’ ortaya çıkmasına dair dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
24 yıl önce Hafize Gaye Erkan'ın ‘torpil’den dert yandığı için Star gazetesine manşet olduğunu hatırlatan Yılmaz Özdil, çarpıcı detaylar paylaştı.
BİRİNCİ SAYFADAN MANŞET OLDU
Hafize Gaye Erkan'ın ABD’ye gidiş hikayesini anlatan Özdil, 2001 yılında Erkan'ın Boğaziçi Üniversitesi'nden dereceyle mezun olduğu halde bedavaya bile staj imkanı bulamadığını, babasının ise Özdil'in çalıştığı gazeteyi (Star) arayarak 'torpilden' yakındığını söylediğini aktardı.
“24 yıl önceydi, 2001 yılı, öfkeli bir babanın çalıştığım gazeteye telefon etmesiyle başlamıştı her şey…” diyen yazar, o gün yaşananları şu sözlerle paylaştı:
“Torpilden, liyakat sorunundan şikayet eden bir babaydı. Mevzu eğitim olduğu için, eğitim muhabirimize bağlamışlardı. Ateş püskürüyordu, ‘size güveniyoruz, sadece sizin gibi gazetecilere güveniyoruz’ diyordu.
Kızının Boğaziçi Üniversitesi’nden onur derecesiyle mezun olduğunu, ama, ücret bile istemediği halde, yani bedava olduğu halde, staj yapacak şirket bile bulamadığını anlatıyordu.
Bu tür işlerin torpille yürüdüğünü, torpil yaptırmadıkları için Türkiye’deki bütün kapıların kızının suratına kapatıldığını anlatıyordu.
İdealist bir insan olarak “gazeteye yazın kardeşim” diye haykırıyordu telefonda, “torpil Türkiye’nin utancıdır” diyordu, haklıydı, “torpille liyakatın önüne geçiyorlar” diyordu, kesinlikle haklıydı, “imkanım olmasına rağmen kızıma torpil yaptırmayacağım” diyordu, “kızımın başarısını ezerek, torpille staj yeri bulmayacağım” diyordu. Ve, meramını daha detaylı anlatabilmek için yüz yüze görüşmek istiyordu.”
“BİR GÜN MUTLAKA GERİ DÖNECEĞİM…”
Telefon görüşmesinin ardından Star muhabirinin, ailenin evine gittiğini ancak ‘genç kızın’ ABD’ye gitmek için bavulunu topladığını, öncesinde de yaşananları gazeteye anlatmak istediğini aktaran Yılmaz Özdil, şu detayları kaleme aldı:
“Genç kızımız bavulunu toplamıştı, ABD’ye gidiyordu, ama gitmeden önce bu yaşadıklarını gazeteye anlatmak istemişti, kimsenin yanına bırakmak istemiyordu, kırgındı.
‘Türkiye’de hayal kırıklığına uğradım, devlet bana sahip çıkmadı’ diyordu.
'Bedava staj başvurumu bile reddettiler, ne bir Türk şirketi, ne de bir yatırım kuruluşu bana sahip çıktı’ diyordu. Çarpıcı bir örnek veriyordu, ‘İngiltere’de bir yarışmaya katılmak istedim, 300 dolarlık uçak biletinin parasını bile bulamadım, kimse bana sponsor bile olmadı’ diyordu.
‘İngiltere’ye gidebilme umuduyla bavulumu hazırladım, günlerce ağlayarak bekledim, kimse sponsor olmadı, kimse sahip çıkmadı’ diyordu. Anlattıkça anlatıyordu.
‘Türkiye’de doktora yapmak istedim ama, üniversitelerde hep birilerinin yakınlarına öncelik tanıyorlar’ diyordu. ‘Bu insan kayırmacılığına son vermek için, ülkeme hizmet etmek için, bir gün mutlaka geri döneceğim’ diyordu.”
Röportajın, Star gazetesinde birinci sayfaya “Türk Öğün, Çalış, Güvenme” başlığıyla manşetten verildiğini belirten yazar, kendisinin gazeteden ayrıldıktan sonra bile gazeteci arkadaşlarının haberin peşini bırakmadığını ve dört yıl sonra ‘genç kızın’ yeniden “Helal Olsun” başlığıyla manşet yapıldığını aktardı:
“O KIZ HAFİZE GAYE ERKAN’DI…”
“O kızımız gerçekten ABD’ye gitmişti, Princeton’da doktorasını tamamlamıştı, ayda 15 bin dolar maaşla işe başlamıştı.
Hikayenin mutlu sonla bittiğini zannediyorduk ama, aslında bitmemişti, hatta yeni başlıyordu...
O manşet yaptığımız genç kızımız Goldman Sachs’ta işe başladı, yıllarca orada çalıştı, sonra First Republic Bank’e girdi, o bankada yükseldi yükseldi, ceo oldu, sonra o bankadan ayrıldı, hatta o banka battı, mücevherci Tiffany’de yönetim kurulu üyesi oldu, oradan da ayrıldı, yıllaaaaar önce “bir gün mutlaka geri döneceğim” dediği gibi, geri döndü, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanı oldu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ilk kadın başkanı oldu.
Evet, tee 2001 yılında gazeteye telefon edip, devleti ve Türk şirketlerini öfkeyle şikayet eden o hırslı baba, Hafize Gaye Erkan’ın babasıydı!
Sonrası malum...
Merkez Bankası başkanı sıfatıyla yandaş medyaya tuhaf tuhaf röportajlar vermeye başladı, New York’tan bile pahalı olduğu için İstanbul’da ev kiralayamadığını, annesinin evine taşındığını anlattı, market fiyatlarını apartmanın kapıcısı Sadık abiye sorduğunu filan söyledi, demeye kalmadı, babasının Merkez Bankası’nda adeta yönetici gibi her işe karıştığı, babasına özel oda tahsis edildiği, makam aracı tahsis edildiği, babasının canını sıkan personeli işten attırdığı yolunda haberler patladı, e bunlar ayyuka çıkınca, “itibar suikastına uğradım” diyerek, istifa etmek zorunda kaldı. İstifa etmesine rağmen, “görevden alındı” şeklinde resmi açıklama yapıldı.
Peri masalı sadece yedi ay sürmüştü. Tee 2001 yılında birinci sayfaya manşet yaptığımız baba-kız, yine kırgındı, yine öfke doluydu. Ama bu defa bavulu toplayıp ABD’ye gitmek yerine, Türkiye’de kalmayı tercih ettiler. Koskoca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanının ulusal veya uluslararası şirketler tarafından havada kapılması gerekirken, işsiz güçsüz oturması tuhaf ötesiydi ama, öyle oldu, bir yıldır öööyle oturuyordu.”
“ABD AYNI GENCİMİZİ BİZE ‘TORPİLLE’ GÖNDERDİ”
O dönem torpil ve liyakatsizlikten yakınan ailenin hikayesini aktaran Yılmaz Özdil, Hafize Gaye Erkan'ın geçtiğimiz gün Resmi Gazete'de yayımlanarak kurulduğu duyurulan 'Yatırım ve Finans Ofisi'ne ABD tarafından torpille atandığını ileri sürerek şu ifadeleri kullandı:
“24 yıl önce gazeteye röportaj vererek, bedava staj yapmak istemesine rağmen hiçbir şirketin kendisini kabul etmediğini anlatan o üzgün kız, adeta aynı çaresizliği tekrar yaşıyordu, bu defa tek farkı vardı, artık haber bile yapılmıyordu. Taa ki, geçen haftaya kadar...
Geçen hafta aniden fısıltı gazetesi devreye girdi, Ankara kulislerinde yeniden ismi fısıldanmaya başlandı. Niye?
Niyesi şu... Gümrük vergileriyle dünya ekonomisini dizayn etmeye başlayan Trump, yakın arkadaşı, dolar milyarderi emlakçı Tom Barrack’ı Türkiye’ye ABD büyükelçisi olarak atadı. Risk sermayedarı olan, haczin eşiğindeki gayrimenkulleri alıp satan, Katar’la, Katar varlık fonuyla sık sık “ortak” olarak çalışan Tom Barrack’ın, bizim açımızdan bir diğer önemli özelliği, Gaye Erkan’la birlikte, aynı dönemde, First Republic Bank’te yönetim kurulu üyesi olmasıydı. Demeye kalmadı, eşzamanlı olarak, Resmi Gazete’de zart diye kararname yayımlandı, “yatırım ve finans ofisi” kuruldu.
E, fısıltılar patladı. Emlakçı arkadaşı Tom Barrack’ı büyükelçi olarak gönderen Beyaz Saray’ın, büyükelçinin mesai arkadaşı Gaye Erkan’ı da bizim saraya dayattığı konuşulmaya başlandı. Hırslı ve kırgın baba-kızın, merkez bankasının değil, bu defa komple ekonominin başına geleceği konuşulmaya başlandı.
Hayat ne enteresan değil mi... Tee 24 yıl önce liyakatsizlikle mücadele etmek için “torpil” haberi yapıyorsun, Türkiye’deki “torpil” kangreni yüzünden eğitimli gençlerimizi ABD’ye kaptırdığımızı haber yapıyorsun, tee 24 yıl sonra aynı ABD’nin aynı gencimizi bize “torpil”le gönderdiği haber oluyor!”