Abone Ol

Sabah, Cumhuriyet ve Sözcü'yü Aynı Çizgide Buluşturan İlan

Medya Ombudsmanı Bildirici, Sabah, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinde Migros'un Kod-29'la atılan işçiler için verdiği ilanı yayımladığını hatırlatarak, "Gazetelerin, işten çıkardığı işçilerle ilgili hazırladığı metni ilan olarak yayımlamaması gerekirdi''dedi..

Sabah, Cumhuriyet ve Sözcü'yü Aynı Çizgide Buluşturan İlan

Bildirici, farukbildirici.com'da yayımladığı yazıda,  "Migros’un Sözcü gazetesinin internet sayfasındaki ilanı, boykot kampanyasının sosyal medyada yayılmasının ardından gelmişti.  Sözcü gazetesinin bu gelişmeleri haber yapmak yerine bu sürecin bir tarafının ilanını, üstelik de haberlerin arasında yayımlaması gazetecilik açısından sorunluydu.

Bu düşünceyle Migros’un Sözcü’deki ilanıyla ilgili olarak Twitter’da şöyle bir paylaşımda bulundum: 'Bir tarafta işveren, diğer tarafta işten atılan çalışanlar. İşveren para verip görüşünü ‘ilan’ diye yayınlatıyor, para veremeyen işçilerin görüşü yok. Bu tek taraflı bir yayıncılık. İki tarafın da görüşü yayınlanmalı. Habercilik sadece parası olanların sesini yansıtmak olamaz.

Ayrıca Migros ve Tuncay Özilhan’ın evinin önünde yaşananlar bir ilan değil, haber konusu. Haberini yapar, işverenin görüşünü de habere koyarsınız, ondan da para almazsınız.' Ardından Migros’un ilanının başka yerlerde olup olmadığını kontrol ettim. Meğer aynı ilanı, aynı biçimde Sabah ve Cumhuriyet de yayımlamıştı." ifadesini kullandı.

Bildirici şunları kaydetti:

"Merak ettim, Migros’un ilanını yayımlayan Sözcü, Sabah ve Cumhuriyet gazeteleri, işçilerin eylemlerini ve Migros’ta yaşananları daha önce haber yapmış mıydı?   İnternette yaptığım taramada 97 gündür süren eylemlerle ilgili olarak Sözcü’de bir haber bulamadım. Cumhuriyet, 31 Mart’ta “İşten atılan işçilere patronun mahallesinde eylem yasağı geldi” ve 9 Nisan’da “Kod-29 ile işinden edilen işçilerden boykot çağrısı” başlıklı iki haber yayımlamıştı.

Sabah gazetesinde ise 31 Mart’ta Dilek Güngör imzalı “Tuncay Özilhan’ın evinin önündeki eylemlere ilişkin ilginç karar” başlıklı yazının yanı sıra bir de “Konu işçiler olunca Tuncay Özilhan’ın demokratlığı rafa kalktı” başlıklı bir haber yer almıştı.

97 gündür devam eden eylemlerle ilgili bu kadar az haber olması, medyanın işveren-çalışan anlaşmazlıklarına yaklaşımını sergilemesi açısından dikkat çekiciydi. Diğer gazetelere de baktım, Hürriyet, Milliyet, Yeni Şafak, Akşam, Türkiye gibi gazetelerde Migros’ta yaşananlar hakkında tek haber bile yoktu.

Sadece Birgün ve Evrensel gazeteleri ile Gazete Pencere sık sık haber yapmışlardı Migros’ta olup bitenleri. İnternette de T24, Gazete Duvar, Oda Tv, Medyascope, Diken, Sol Tv gibi haber sitelerinde yayımlanmıştı Migros’taki gelişmeler. FOX TV, Tele1, Halk TV ve KRT gibi televizyonlarda da bu konuda haberlere rastlamıştım.

Zaten Türkiye’de yaygın medyanın işçi hakları ve işçi-işveren anlaşmazlığıyla ilgili konularda artık işverenden yana tavır aldığı biliniyordu. Migros’ta yaşananlar konusunda Sözcü, Sabah ve Cumhuriyet’in aynı çizgide buluşması gazetecilik adına karanlık bir tablo.

Gazetelerin, Migros’un da parayı bastırarak kendi görüşlerini ve işten çıkardığı işçilerle ilgili hazırladığı metni ilan olarak yayımlamaması gerekirdi. Çünkü Migros burada bir ürün tanıtmıyor ya da şirketiyle ilgili bir faaliyeti duyurmuyor. İşten attığı çalışanlar ve onların eylemleriyle ilgili olarak şirketin yaklaşımını aktarıyor. Bu da haber konusu, ilan değil.

Migros işçilerinin Kod-29’a dayanarak işten atılması ve 97 gündür eylem yapmalarının haber yapılması için bir tarafın görüşlerini almak yetmez. İki tarafın görüşlerinin alınması, haberde yer verilmesi ve konunun araştırılması gerekir.  Üstelik pandemi nedeniyle işten çıkarma yasağı uygulandığı için bazı şirketler, Kod-29 denilen maddeyi bu yasağı delmek için kullanıyorlar.

Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 2020 yılında 176 bin 662 işçi, Kod-29’la işten çıkarılmış. Böyle bir olağanüstü durum varken, Migros’taki işçilerin de Kod-29 gerekçesiyle atılmaları ayrıntılı bir araştırmanın konusu olmayı hak ediyor. Bu kadar süredir Migros’ta olup bitenler ve eylemlerle ilgili ayrıntılı haber yayımlanmamış ve işçiler ile sendikalarının görüşü topluma aktarılmamışken şirketin görüşünün yayımlanması tek taraflı yayıncılık anlamına gelir.

Haber değerini “para” belirleyecekse nerede kaldı gazeteciliğin sessizlerin sesi, güçsüzlerin gücü, mağdurların savunucusu olma ve gerçekleri duyurma misyonu?