Abone Ol

Milliyet Yazarından Pınar Gültekin İsyanı: Kadın Eskort Olsa Ne Olacak?

Milliyet gazetesi yazarı Belma Akçura, Pınar Gültekin cinayetinde sanık Cemal Metin Avcı'nın "O benimle zorla birlikte olan bir eskorttu" demesinin ardından mahkemenin Gültekin'in telefonunu inceleme kararı alması hakkında yazdı.

Milliyet Yazarından Pınar Gültekin İsyanı: Kadın Eskort Olsa Ne Olacak?

Milliyet gazetesi yazarı Belma Akçura, Pınar Gültekin cinayetinde sanık Cemal Metin Avcı'nın "O benimle zorla birlikte olan bir eskorttu" ifadesinin ardından mahkemenin Gültekin'in telefonunu inceleme kararı almasını eleştirdi. Akçura, "Ortada bir cinayet var. Buna rağmen hâlâ cinayete kurban giden kadının hayatını kurcalayan bir yargı, bunu bilinçsizce işleyen bir medya var. Kadın eskort olsa ne olacak? Öldürülen bir kadının hayatı, onu öldüren sanığın suçunu hafifletecek mi?" diye sordu.

Akçura yazısında, "Muğla’nın küçük bir kasabasında, Pınar Gültekin adında genç bir kadını döven, sonra boğarak öldüren ve ardından yakarak bir varile koyup üzerine beton döken Cemal Metin Avcı mahkeme heyetinin karşına geçti ve dedi ki; 'O benimle zorla birlikte olan bir eskorttu.' Ve Mahkeme Pınar Gültekin’i araştırmaya karar verdi.

Bir cinayetten yargılanan sanığın savunması ve bu davaya bakan mahkemenin tutumu bana 38 yıl önce, Amerikan yargı tarihine kara leke olarak geçen bir tecavüz davasını hatırlattı: “Big Dan’s” davasını. 1983’te New Bedford kasabası ayakta. Mahkeme salonunda, sanık sandalyesinde tecavüzden yargılanan altı Portekizli göçmen işçi oturuyor. Davacı sigara almak için Portekizli göçmenlerin takıldığı bir bardan içeri giren ve bir grup erkek tarafından toplu tecavüze uğrayan iki çocuk annesi genç bir kadın. Cheryl Ann Araujo." ifadesini kullandı.

Akçura şunları kaydetti:

"Dört sanık tecavüz, iki sanıksa yasa dışı bir eylemi teşvik etmek ve tecavüzü durdurmamakla suçlandı. Mahkeme duruşmaların canlı olarak yayınlanmasına izin verdi. Mağdurun kimliğini saklamadı, bir süre sonra dava artık sanıkların değil, mağdurun bizzat suçlandığı ve neredeyse yargılandığı bir davaya dönüştü. Mahkeme tecavüzü değil, kadının hayatını sorguladı. Sanıklar suçun işlenmesini kadının “davetkâr” olmasına bağladı. Tecavüze seyirci kalan iki sanık serbest bırakıldı, dört sanık ise 6 yıl hapse mahkûm edildi. Böylece mahkemede de “tecavüze” uğrayan ve bütün kişilik haklarına saldırılan yine Araujo oldu. Kasabalılar onu dışladı. Bir grup kadın örgütlenmesi onu koruma altına almak istese de serbest bırakılan sanıklar tezahüratlarla karşılandı. Tecavüzcülerin hepsinin Portekizli olması, kasabadaki Portekizli kadınların bile, tecavüze uğrayan kadını suçlamalarına yol açtı. Sonuçta hem sanıklar hem mahkeme hem de medya tarafından Araujo’nun tecavüze uğramasının nedenleri oluşturuldu. Kadın gecenin bir saati sigara almak için bile olsa bara giriyorsa tecavüze uğraması da normaldir algısını da yaratarak!"

Şimdi aynı şey Pınar Gültekin için yapılıyor. Suçlular işledikleri suçlara daima bir gerekçe üreterek o suçun ağırlığından kurtulma çabası içerisine girebilir. Ama asıl sorun yargının da suçun hafifletilmesine yönelik gerekçeleri kararlarına alet etmesinde. Ortada bir cinayet var. Cinayeti işlediğini kabul eden bir sanık var. Cinayetin nasıl işlendiğine dair deliller var. Buna rağmen cinayetten çok, cinayete kurban giden kadının hayatını kurcalayan da bir yargı var. Ve de bu algıyı bilinçsizce işleyen bir medya. Kadın eskort olsa ne olacak? Öldürülen bir kadının hayatı, onu öldüren sanığın suçunu hafifletecek mi? Bir hukuk devletinde başkalarının haklarına tecavüz etmenin, başkalarının yaşam hakkını elinden almanın daima yasal bir karşılığı vardır. Ama nedense suçlular bedel ödemek istemiyor. Aksine o bedel mahkeme yoluyla, medya yoluyla, kamuoyunda yaratılan algılarla dönüp "dolaşıp yine mağdur olana, ölene ödetiliyor."