Abone Ol

Derya Karadaş'ın isyanı! Evet Kürt'üm..

Yalan Dünya'nın Zerrin'i ünlü oyuncu Derya Karadaş Hürriyet'ten İzzet Çapa'ya konuştu..

Derya Karadaş'ın isyanı! Evet Kürt'üm..

Bingöllü bir ailenin çocuğu olan Karadaş daha önceleri kimseye anlatmadığı hayat hikayesini, aşk hayatını İzzet Çapa'ya anlattı.

İşte o röportajın bir kısmı;

* Gel senin “Yalan Dünya”daki meşhur repliğinle başlayalım; “Kızzz anangiller, babanginler nassıııl?”

- (Gülüyor) İyiler valla, sana selam söylediler kıııız!

* Turunçgiller ve baklagillere daha sonra geleceğim de, hanegiller nereden?

- Ailem 80’de İstanbul’a taşınana kadar Bingöl’de yaşıyormuş. Üç kız kardeşin ortanca olanıyım. İşçi emeklisi bir babayla, ev hanımı bir annenin kızıyım.


* Ve evden artist olmak için kaçtın...

- Yok, o kadar da değil (gülüyor). Ailem her zaman destekçimdi. Hatta kız kardeşim de güzel sanatlarda müzik eğitimi aldı, keman çalıyor. Ablam ise basın çalışanıydı, yeni anne oldu. Bir yaşındaki Rojan’ımızla geçiriyor tüm zamanını.

* Tek “bayan kahkaha” sen misin ailede?

- Ailenin mizah kaynağı, annemdir. Bizi gülme krizine sokar. Annemle babamın ilişkisi, teyzemler, anneannem de bu konuda tam bir efsanedir. Ben de onlara çekmişim n’apayım?

* Bingöl’den İstanbul’a gelişiniz “zorunlu göç” müydü?

- Annem, babam oradaki iş imkansızlığı ve bizim eğitimimizi düşünerek buraya gelmişler. Tabii zorunlu göç yüzünden de çok fazla insan mağdur oldu. Biz de Kürt ve Alevi’yiz. Annem her sabah okula gönderirken bu kimliği saklamamızı tembihlerdi. Ama artık her şey daha açık konuşuluyor.

İSYAN EDERCESİNE “EVET KÜRT’ÜM” DEDİM

* Annenin tembihlerini dinlemeyip kesin başına bir iş açmışsındır...

- Açtım tabii, açmaz mıyım... O zamanlar Kürt-Türk ayrımı diye bir şey bilmiyoruz ki. Çocuğuz, eğlencemize bakıyoruz. Ortaokulda bir arkadaşım Kürtçe ve Lazca küfür öğrenmek istediğini söyledi. Ben de Kürtçe’lerini yazdım. Kağıt elimdeyken sınıfa öğretmen girdi, hiç küfürlere takılmadan “Kürtçe’yi kim yazdı?” diye sordu.

* “Ez” deseydin...

- Ben de “ben” dedim zaten. Okul idaresi arkadaşımın adını istedi, tabii ki söylemedim. Binbir baskı altında ifade veriyorum ve daha çocuğum düşünsene. Bir kimlik bilincim yok, hiçbir şeyin peşinde değilim. “Kürt müsün?” diye sorduklarında, dayanamadım isyan edercesine sesimi yükseltip “Evet, Kürt’üm!” dedim.

* Fon müziği de Müslüm Baba’dan “en sonunda beni isyankar ettin” herhalde...

- (Gülümsüyor) Ertesi gün, annemi okula çağırdılar. “Kızın okulda propaganda yapıyor, Kürtçe öğretiyor” dediler. Oysa ki biz çocukça, kendi aramızda şakalaşıyorduk.

BOMBALANMIŞ EVLERİ GÖRÜNCE İÇİM PARÇALANDI

* Sen de dil öğrenmeye küfürle başlayanlardan mısın?

- Hayır canım o zaman da Türkçe bilmeyen büyüklerime cevap verebilecek kadar Kürtçe konuşabiliyordum. Yıllar sonra gramerini öğrenmek için Kürtçe kursuna gittim. Artık dili bildiğim için bu işin mizahından da besleniyorum.

* Peki ya toprağından?

- Yaz tatillerini annemin köyünde geçirirdim. Babamın köyüne de ilk kez beş sene önce gittim. Artık bizim olmayan, bombalanmış ve terk edilmiş evleri görünce içim parçalandı. Orada doğup büyümedim ama ailemin yaşadıklarını birebir hissettim. Belki de yaşanmış tüm bu acıları en iyi sanatla ifade edip dengeleyebiliyorsun.

Bu kadar sanatkâr bir ailede “Dengbej” (Kürt halk ozanı) var mı?

- Aaa erdin mi sen? Nereden biliyon kııız? (Gülüyor) Dayım Alican Bilgin, Dengbej kültüründen gelen bir ozandır. Çok iyi bir hikaye anlatıcısıdır, mizah duygusu kuvvetlidir. Daha önce bir grupla albümü çıkmıştı. Bir süre ara verdi ama şimdi ailenin baskılarına dayanamayıp müziğe döndü. Çok yakında kendi Kürtçe albümü çıkacak.

OYUNCU BİR SEVGİLİM VAR UZUN SÜREDİR BİRLİKTEYİZ

* Haydi gel biz de kaldığımız yere dönelim, çocukluğuna...

- Hep hayal kurardım küçükken... Farklı kostümler, kıyafetlerle başka birileri gibi hayal ederdim kendimi. Aslında bugün de yaptığım işte kostümleri giyip çıkarıyorum. Senin anlayacağın o hayaller hâlâ devam ediyor.

* “Bir ‘Yalan Dünya’nın içindeyim” diyorsun yani...

- (Gülüyor) Evet yalan ama çok keyifli. Hatta sadece oynamakla kalmayıp “Yalan Dünya”ya konu olan Cihangir’de yaşıyorum.

* Bir sen eksiktin, iyi ki taşınmışsın...

- (Gülüyor) Tiyatro, set... Hepsi Avrupa yakasında... Ev karşıda, işler bu tarafta olunca gidip gelmek inanılmaz zor oluyordu. O yüzden yaklaşık bir yıldır Cihangir’de oturuyorum.

* Ömrünün çoğu Cihangir’de geçiyor. Galiba sen onu değil, o seni yenmiş...

- “Mahalleyi biliyor musun?” dersen aramızda kalsın ama hâlâ bilmiyorum. Arkadaşlarım “Şu kafedeyiz” diyor, “geliyorum” diye cevap veriyorum ama külliyen yalan. Hemen internetten nerede olduğuna bakıp ona göre yola çıkıyorum. Daha hâlâ öğrenemedim. Cihangir seni yeneecem ulannnn!! (Gülüyor)

Röportajın tamamını okumak için tıklayın