Likoğlu, "Mazlumun mezhebi, terörün dini olmaz!" başlıklı yazısında, "13 yılın ardından Suriye’de halkın devrimi gerçekleşti. Zalim Esed kaçmak zorunda kaldı. Esed’in kaçmasıyla Şam’a giren halkın direnişçileri, kimsenin burnunun kanamasına izin vermedi. Çok vakur bir devrim gerçekleşti. Genel af ilan edildi. Vahşetin failleri dışında kimseye dokunulmadı. Tüm Suriyelilerin can ve mal güvenliği teminat altına alındı" dedi.
Likoğlu, yazısının "Mezhepçiliği Esed Artıklarının Terör Faaliyetlerine Kılıf Yaptılar" başlıklı bölümünde şunları yazdı:
"Gidişattan rahatsız olanlar, durumu aleyhinde görenler hemen yeni nifaklar peşine düştü. Yeni Suriye yönetiminin çağrısına uymayıp, muhtelif yerlerde gizlenen Esed artıklarıyla irtibata geçildi. El altından paralandırıldı ve silahlandırıldı. Ve geçen hafta Lazkiye’de bir kalkışma gerçekleştirildi.
O kalkışmanın bastırılması birilerinin çok fena zoruna gitti. Kalkışmanın bastırılması adeta bir turnusol kâğıdı görevi gördü. 13 yıl boyunca mülteci düşmanlığı yapan, “Suriye’den bize ne?..” diyen, Arap düşmanlığı görünümünde Müslüman düşmanlığı yapanların maskesi düştü.
Yazarımız İsmail Kılıçarslan’ın yazısı üzerine birden insanlığını hatırlayanlar, yine insan olmayı başaramadı. Yine olayı mezhepçiliğe indirgediler. Mezhepçiliği, Esed artıklarının terör faaliyetlerini örtbas etmek için kılıf yaptılar.
“Alevi katliamı var” diyenler, dün Türkiye’nin harekatları sırasında da ‘Siviller katlediliyor’ yaygarası çıkaranlardır. TSK’ya ‘kimyasal’ iftirası atanlardır. Mazluma mezhebini soranların, teröristi dinine göre tasnif edenlerin nasihatine kimsenin ihtiyacı yok.
13 yıl boyunca katliama karşı sergilediğiniz alçaklıklar yetmiyormuş gibi, bugünlerde de mezhepçilik yaparak Esed artıklarını savunma alçaklığını sürdürüyorsunuz."