Abone Ol

Bir başörtülünün renklerle imtihanı!

Zaman Gazetesi muhabiri Hanım Büşra Erdal kendi blogunda başörtülü hanımların nasıl giyinmesi gerektiği ve renk uyumuna blogunda yer verdi.

Bir başörtülünün renklerle imtihanı!

Bir başörtülünün renklerle imtihanı...

Sonda söyleyeceğimi başta diyeyim de, “bir başörtülü her renge aşık olabilir, ama evlendiği renk Siyah olmalı”… Başörtülü olarak bir yılımı doldurmuşken birkaç şey söyleyeyim. Tabi takvaya, başörtülünün nasıl giyinmesine dair değil, haddime değil çünkü. Bunlar zor şeyler biraz da insanları yargılamak benim işim değil. O nedenle işte skiny jeans giyme, bonesiz başörtü takma, dizaltı etekler, file çoraplar, makyaj ve janjanlı elbiseler gibi tartışmaya girmeyeceğim. Bunu herkes vicdanına göre ve kültürüne göre değerlendiriyor. Allah da kimsenin niyetini sallantıya düşürmesin. Benim bahsedeceğim daha çok renk kombinleri, klasik parçalar ve şık ve tesettür adına daha iyi neler olabileceği… Kılık kıyafet konusu hep benim önceliğim olmuştur. Üniversitede Beyoğlu’nda Aznavur, Terkos pasajlarından farklı ve güzel kıyafetler arayışı, İstiklal’deki “Uğurböceği” abiden alınan hint kıyafetleri ile oluşturulan zaman zaman hippi ve 70’lerin çiçek çocuklar tarzları… Püsküllü elbiseler,tişört içine giyilen bilumum farklı switler, kocaman kolyeler,yüzüklerle dolu parmaklar, renkli palyaço botları…ile bir hukuk fakültesi öğrencisine hiç benzemediğim doğrudur. Sonra bir mesleğe girme, gazetecilik, stajyer avukatlık ve bir dizi farklı gerekçe nedeniyle bu çiçek kız tavrımdan çıkıp daha klasiğe geçiş yaptığım da. Bunlar hepsi bir tarafa kılık kıyafet konusunda en büyük farklılık tabi ki başımı örttükten sonra oldu. Aslında ciddi bir karar ve sadece kendin hakkında değil bir gardırop kıyafetle ilgili de karar veriyorsun. Diz altı elbiseler, fakir kollu hırkalar, kalem etekler, kapri pantolonlar, fularlar ve en sevilesi küpeler… hep arşive kaldırılmış eserler gibi kalıyor bir köşede. Yeni bir kıyafet tarzı başlıyor. Eskiden bir kıyafeti almam için tarzını ve rengini beğenmem yeterdi. Başörtüsünden sonra her beğendiğin rengi alamıyorsun. Etek uzun olacak, pantolon bol olacak, kazak ve kolları uzun, yakası kapalı… çok çeşitli şartların bir arada olması lazım.Orası burası açık kıyafetleri aldıktan sonra içine bir şey giyme, üstüne başka bir kıyafet giyme durumuyla lahana bebeğin yürüyen, sokakta gezen haline dönüşmek işten bile değil. Hele içine ya da üstüne hiç olmayacak bir renk, ya da tarzda giyince, görüntü kabus… Bu nedenle tek parça, 2 parça hadi 3 oldu ama kesinlikle 4 parça görünümlü kıyafet tarzından kaçınmak gerekiyor. Bir kadın üzerinde başörtüsü zaten en fazla 4. Parça olmalı. O da 3’üncü parça ile aynı renk ya da çok benzer kumaş ya da renk olması koşuluyla. Tesettürde şıklık genel olarak az renkle daha kolay. Eskiden pembesini aldığım bir kıyafetin artık daha çok siyahına bakıyorum. Temelde neon renkler ile başörtü bir araya kolay gelemiyor. Çünkü bu durumda rüküş olmak çok kolay, şık olmak ise bir o kadar zor. Yani mümkünse de gelmesin. Ayaklı florasan lambası olmayı kimsenin canı istemez heralde. Başörtüye yakışan, daha zarif ve şık gösteren siyah. Siyahı bej, turuncu, pembe, beyaz, camel, bordo gibi farklı renklerle kombine etmek daha kolay. Başörtülü olduktan sonra tek parça uzun bir siyah elbise ya da bir siyah eteğin nasıl da kurtarıcı, nasıl iyi bir ana parça olduğunu keşfettim. Bir de desenli kıyafetlerde seçim önemli. Klasik burberry, kaz ayağı, leopar… gibi desenlerde kıyafet giyiyorsak da, diğer bütün parçalar tek renk olmalı. Başörtüsü de artık ya siyah ya da o desene iyi giden bir renk ama kesinlikle desenli değil. Kot pantolonun temel alındığı spor kıyafette ise, renkler daha özgür kullanıma açık. Gelsin pembeler, uçuk maviler…Yani benim geldiğim nokta bu. Adım “pembe” renk ile çıkmışken, siyaha yöneldim. Yine diğer renkler hayatımızda olacak tabi ki, ama bir başörtüsü sadece başörtüsü değil, çok şeyi değiştiriyor ve buna renklerden başlıyor…En renkliyken birkaç rengin sınırına ama huzurlu bir yere dönüş…

hanimbusra.blogspot.com