Uğur Dündar o kavganın hikayesini anlattı!

Usta gazeteci Uğur Dündar, dün sosyal medyaya damga vuran kavga görüntülerinin yaşandığı günü bugünkü yazısında anlattı.

Uğur Dündar'ın meslek hayatını anlatan 'Olağanüstü Bir Hayat' belgeselinde yer alan kavga görüntüleri dün sosyal medyada oldukça ses getirmişti.

Görüntülerde Uğur Dündar'ın haber için gittiği bir evde araştırdığı olayın kahramanlarından birisine kendilerine saldırması üzerine vurduğu görülüyordu.

Uğur Dündar o görüntülerin hikayesini de bugünkü yazısında anlattı.

Uğur Dündar'ın yazısı şöyle:

Buz gibi bir kış günü, karlı meşe ormanlarını geçerek Edirne'ye doğru gidiyoruz.

Arada bir bastıran tipi, sanki otoyola dev küreklerle kar yığıyor…

Bu çok tehlikeli yolculuğu göze almamızın nedeni, güzel Edirne'den gelen bir çağrı.

Türkiye'den götürdüğü paralarla Amerika'da, dolar milyarderlerinin yaşadığı kentte keyif süren kaçak bir iş adamının, kıdem tazminatlarını ödemek yerine, ellerine karşılıksız senetler tutuşturduğu işçileri çağırıyor bizi.

“Gelin” diyorlar. “Gelin de nasıl sefil, perişan durumda olduğumuzu görün!..”

Biz de onları dinlemeye gidiyoruz…

Ama o da ne?

Hızını bir anda artıran tipinin, adeta buz patenine dönüştürdüğü otoyolda aracımız topaç gibi dönmeye başlıyor. Deneyimli sürücü Aslan Kızılkan, olağanüstü bir soğukkanlılıkla direksiyona hakim olmaya çalışıyor ama kontrolden çıkan otomobil hız kesmeden dönmeyi sürdürüyor.

Artık sonumuzun geldiğini düşünürken, önde oturan ekibimizden Aydın ve yanındaki Can Ağyar isimli mangal yürekli yiğit kardeşlerim, beni korumak için üstüme kapanıyorlar. Mafya ve terör örgütlerinin tehditlerine karşı devletin görevlendirdiği koruma polisi Korkmaz İpek kardeşim de öyle…

Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen ölüm dansı, mucizevi biçimde, korkuluklara ve arkamızdan hiçbir araç gelmediği için bir yere çarpmadan sonlanıyor.

Ölümle yaşam arasında gidip geldiğimiz ürpertici saniyeleri geride bırakıp, sözümüzü
tutmak üzere yolculuğa devam ediyoruz.

Edirne'ye vardığımızda karın çoktan diz boyunu aştığını görüyoruz.

Soba dumanının göz gözü görmez hale getirdiği izbe bir kahvehanede bizi bekleyen işçilerle buluşuyoruz.

Yazının devamı için TIKLAYIN