Türkiye nasıl parçalanacak? İşte ABD askeri dergisindeki harita!

Dergide Türkiye ve Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesi gerektiği savunuldu. Balkanlarla Himalayalar arasındaki "adil olmayan topraklar"da göze çarpan en büyük haksızlık bir Kürt devleti olmamasıymış...

Dergide emekli Alpay Ralph Petrs tarafından kaleme alınan makalede, sınır açısından en sorunlu olan bölgeler Afrika ve Ortadoğu olarak belirtiliyor

Ortadoğu'daki her küçük azınlığı mutlu etmek için de sınırların yeniden çizilmesi gerektiği kaydediliyor. Yazıda Balkanlarla Himalayalar arasındaki "adil olmayan topraklarda göze çarpan en büyük haksızlığın bir Kürt devleti olmaması olduğu" ifade ediliyor.

Bölgede 27 milyon ila 36 milyon arasında Kürt'ün yaşadığı savunulurken, Kürtlerin dünyada bir devleti olamayan en büyük etnik grup olduğu öne sürülüyor. Kürtlerin bugüne kadar yaşadıkları arazilerde de o bölgelerin hükümetleri tarafından baskıya maruz kaldıkları ve haksızlığa uğradıkları savunuluyor.

Türkiye'de yaşayan Kürtlerin de yıllarca baskı altında tutulduğu ve "dağlardaki Türkler" olarak isimlendirilerek etnik kimliklerinin eritilmeye çalışıldığı iddia ediliyor. Yazıda "her ne kadar Kürtlerin kötü durumu Ankara'da son 10 yıl içinde biraz iyileşse de Kürtlere yönelik baskının son zamanlarda arttığı ve Türkiye'nin doğusunun işgal edilmiş bir bölge gibi görülmesi gerektiği" savunuluyor. Türkiye ile birlikte İran ve Suriye'de yaşayan Kürlerin "eğer yapabilirlerse bağımsız bir Kürdistan kurabilecekleri" belirtiliyor.

Yazıda, dünya güçlerinin bağımsız bir Kürdistan kurulması fikrine karşı çıkmalarının da bir insan hakları ihlali olduğu görüşüne yer veriliyor. Son olarak da Diyarbakır'dan Tebriz'e kadar uzanacak bir Kürdistan devletinin, Bulgaristan ve Japonya arasında "en Batılı ülke olacağı" öne sürülüyor. Yazıda, Bağdat'ın düşüşünden sonra ABD'nin ve koalisyon güçlerinin Kürtlere karşı yapılan bu "adaletsizliği" gidermek için büyük bir şansı kaçırdığı kaydedilirken, Irak'ın da üçe bölünmesi gerektiği ifadesi kullanılıyor.

Buna göre Irak, Sünni Irak, Şii Arap Devleti ve Kürdistan olarak üçe bölünüyor. Bölgede gelecekte öngörülen bu haritaya göre Ürdün de güneyden Suudi Arabistan topraklarını alarak sınırlarını genişletiyor. Suudi Arabistan'ın ise bu yeni oluşumdan en fazla acı çeken ülke olacağı ve durumunun bir zamanların Pakistan'ına benzeyeceği savunuluyor. Buna göre Suudilerin petrolü bol olan kıyı bölgeleri Irak'ın dağılmasıyla kurulacak Şii devletine bırakılırken ülkenin güneyinin bir kısmı da Yemen'e dahil ediliyor.

Mekke ve Medine kentlerini elinde tutan Suudi ailesinin buraya kendi malı gibi davranmasının, Müslüman dünyasındaki durgunluğun başlıca sebeplerinden biri olduğu savunuluyor. Yazıda, İslam'ın en kutsal yerlerinin baskıcı bir rejim tarafından kontrol edildiği ve Suudilerin, kendi Vahhabi düşüncelerini bu şekilde sınırları dışına da çıkardığı kaydediliyor.

Suudilerin zenginliğe ulaşması ve doğal olarak etkinliklerinin artması, Müslüman dünyasının Hz. Muhammed'den bu yana başına gelen en kötü durum olduğu savunuluyor. Bunun, aynı zamanda Osmanlıdan bu yana Arapların başına gelen en kötü olay olduğu kaydediliyor. Müslüman olmayanların, bu kutsal mekanların kontrolüne etki edemediğine dikkat çeken gazete, buraların kontrolünün Vatikan tarzı bir yönetimle yönetilebileceğini kaydediyor.

Yazıya göre kurulacak bir İslami devlet, dünyadaki Müslüman ülkelerinin temsilcilerinin oluşturduğu bir konsey tarafından yönetilebilir.


Yazıda toprak kaybedecek ülkelerden biri de İran olarak öngörülüyor. Buna göre İran, Birleşik Azerbaycan, Kürdistan, Şii devleti ve Beluçistan'ın kurulmasıyla toprak kaybedecek.

Ancak Tahran'ın, Afganistan'daki Herat bölgesini ise geri kazanabileceği de belirtiliyor. Şu anki sınırları çok değişken olan İran'ın, bu değişikliklerden sonra etnik olarak tamamen bir Pers devleti haline geleceği savunuluyor.


Yazıda Afganistan'ın Herat'ta kaybettiği toprakları Pakistan'dan kazanacağı, aynı zamanda Pakistan'ın Beluçistan bölgesinin bağımsız bir devlet olacağı ve geri kalan Pakistan'ın, Karaçi dışında tamamen İndus nehrinin doğusunda kalacağı kaydediliyor. Yazıda yer alan öngörülere göre Umman ve Kuveyt, değişmeden kalıyor.

Yazıda sınırları değiştirmenin "bugün belki imkansız olduğu; ancak eninde sonunda doğal haline döneceği" savunuluyor. Dergide son olarak ise "eğer bölgenin sınırları değişmeden kalırsa, bölgede kan akmaya devam edeceği ve ABD'nin de bunun bir parçası olacağı" ifadesi yer alıyor.