Mustafa Kemal Paşa, intiharıyla derinden etkilendiği o büyük komutan için ne demişti?

Mustafa Kemal Paşa, 1591 rakımlı Çiğiltepe üzerinde, 27 Ağustos 1922 günü kendisine verdiği sözü yerine getirememenin üzüntüsü sonucu intihar eden 57. Tümen komutanı Miralay Reşat Bey (Çiğiltepe)‘yi 22 Ekim 1922 tarihinde Meclis’teki konuşmasında anıyor.

Mustafa Kemal Paşa, Afyonkarahisar`ın güneybatısında yer alan, 1591 rakımlı Çiğiltepe üzerinde, 27 Ağustos 1922 günü kendisine verdiği sözü yerine getirememenin üzüntüsü sonucu intihar eden 57. Tümen komutanı Miralay Reşat Bey (Çiğiltepe)‘yi 22 Ekim 1922 tarihinde Meclis’teki konuşmasında anıyor.

Başkumandan sıfatıyla savaşın gidişatı hakkında Meclis’e bilgi veren Mustafa Kemal Atatürk, Reşat Bey için, “Reşad Beyin o hareketini (intihar) takdir etmek için söylemiyorum. Tabiî öyle bir muamele ve öyle bir hareket bizce şayanı kabul değildir. Yalnız ordumuzda zâbitanın, kumandanların kendilerine verilen vazifeyi ifada gösterdiği tehalükü (istekle atılma) ve hissi namusu söylemek isterim”  diyor.  Atatürk, “Hakikaten ordumuzdaki zâbitan ve kumanda heyeti âliyesi yekdiğerine karşı böyle muhabbetle, hürmetle, emniyetle, itimatla merbuttur ve mafevkten aldıkları emri bir namus telâkki ederek, ifa ederler” diye konuşuyor.

Hülya Karabağlı - Medyafaresi.com

Ulusal kurtuluş mücadelesinin kıvılcımlarının atıldığı Çanakkale Zaferi’nin 105. yıl dönümü kutlanıyor.  Çanakkale savaşları sonuçları itibariyle tarihin akışını değiştiren, emperyalizme karşı dünya tarihindeki ilk ulusal direniş olarak nitelendiriliyor. Bu tarihi sürecin unutulmaz ismi ise Büyük Taarruz sırasında Çiğiltepe'yi söz verdiği saatte alamaması üzerine intihar eden Reşat Bey (Çiğiltepe)…

Mustafa Kemal Atatürk, Afyonkarahisar`ın güneybatısında yer alan, 1591 rakımlı Çiğiltepe üzerinde, 27 Ağustos 1922 günü Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e verdiği sözü yerine getirememenin üzüntüsü sonucu intihar eden 57.tümen komutanı Miralay Reşat Bey (Çiğiltepe)’i ölümünden iki ay sonra 4 Ekim 1922 tarihinde taarruzun gidişatı hakkında bilgilendirme de bulunduğu Meclis’te anmadan geçmiyor.  Komutanla ilgili övgü  dolu sözlerinde Atatürk, “Bu taarruz günü en sol cenahta bir fırkamız 57. fırka taarruzlarını tevcih ederken, kuvvetlerini biraz yekdiğerinden uzakça bulundurmuş idi. Bu itibarla düşman üzerinde müessir bir tazyik yapamıyordu. O fırkanın kumandanı Reşad Bey namında bir zat idi. Bu zatı çok eskiden tanıyorum. Muş'ta beraber muharebe yaptık, Suriye'de çok muharebeler yaptık. Çok kıymetli bir askerdi. Şahsen bana çok muhabbet ve emniyeti vardı” diyor.

Çiğiltepe’nin alınması sırasında yaptıkları telefon görüşmesini de kürsüden anlatan Atatürk, “Tekrar sorduğum, zaman, telefonda Reşad Beyin son bir veda namesini okudular. Orada diyor ki,” Yarım saat zarfında size o mevzii almak için söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan dolayı, yaşayamam. Bu misali; Reşad Beyin o hareketini takdir etmek için söylemiyorum. Tabiî öyle bir muamele ve öyle bir hareket bizce şayanı kabul değildir. Yalnız ordumuzda zâbitanm, kumandanların kendilerine verilen vazifeyi ifada gösterdiği tehalükü ve hissi namusu söylemek isterim” diyor.

Atatürk 04 Ekim 1922 günü TBMM’de yaptığı konuşmasından bazı bölümlere ilişkin zabıtlar şöyle:

DEVEB : I CÎLT : 23 İÇTİMA SENESİ : 8

T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ

Yüz on ikinci İçtima

4.10.1338 Çarşamba

BAŞKUMANDAN GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERİ — Arkadaşlar, kalbimde derin bir tahassür tevlidetmiş olan ayrılıktan sonra tekrar size mülâki olduğumdan dolayı pek mesudum. (Arzı şükran ederiz sesleri) Cenabı Hakka hamdeylerimki: Ordularımızın silâhlarına emanet ettiğiniz aziz ve mübarek maksat, arzu ettiğiniz veçhile emniyet ve itimadınızın mahalline masruf olduğunu gösteren mesut bir neticeye vâsıl oldu. En karanlık ve en bedbaht günlerimizde Meclisimizin sarp ve yalçın bir kaya gibi azim ve imanı tali in bu parlak inkişafına erişmek için, lâzım gelen imkânı daima mahfuz tuttu. Millî mesailde şaşmaz bir aklıselim ile daima doğruyu ve daima iyiyi keşif ve temyiz eden Meclisimizin bu neticelere ermekten dolayı duyduğu saadet kadar istihkak kesbedilmiş ne tasavvur olunabilir? Milletin mukadderatını doğrudan doğruya deruhde ederek yeis yerine ümid, perişanlık yerine intizam, tereddüd yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin civanmerd ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğundan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. (Şiddetli ve sürekli alkışlar.) Kalbim bu meserretle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil eyledikleri hürriyet ve İstiklâl fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum. (Sürekli alkışlar.)

--

26 Ağustos günü cereyan eden harekâtı taarruziyeyi suhuletle ihata etmek için, arzu ederseniz, o tarihteki düşman ordusunun bulunduğu vaziyeti birkaç kelime ile ifade edeyim. Dört Mâ beş fırkadan ibaret olan Yunan kuvveti Afyon Karahisar'da bulunuyordu. Afyon Karahisarı şarkında ve cenubunda olmak üzere takriben 90 - 100 kilometrelik bir hat üzerinde tahkimat yapılmıştı. Paka/t bu tahkimat, efendiler, alelade değildi. Yunanlılar bir sene mütemadiyen askerleri ve ahaliyi istihdam etmek suretiyle çakışmışlar ve fennin bilcümle vesaitini orada tatbik etmişlerdi. Dediğim hat, birçok kuvvetli nıkatı istinadiyeyi ve derinliğine tahkimatı, hııtutu müdafaayı ihtiva ediyordu. Yani Ibu mevzi tam mânasiyle, son zamanın bir kalesi tevsim olunabilecek bir faalde idi. Bundan başka düşmanın üç fırkadan mürekkep bir kuvveti de Eskişehir'de ve Seyitgazi'de bulunuyordu. Eskişehir ve Seyitgazi'nin şimali, şarkı ve cenubu da tıpkı Afyon Karahisar'da olduğu gibi, aynı vesaitle, aynı teçhizatla müstahkem mücehhez bir hale ifrağ edilmiş bulunuyordu.

GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERİ (Devamla) — Saat 6 da Tınastepeye hücum vaziyetinde, hücum mesafesine yaklaşmış bulunan piyadelerimiz önündeki tel örgüleri kesmeye ve bertaraf etmeye lüzum görmeyerek; ayağını kaldırdı ve tel örgüsünden bacağını aşırarak atladı ve orada bulunan Yunan neferlerini süngüleri ile tamamen tepeledikten sonra, Tınastepe'yi işgal etti. (Medicİ alkışlar, yaşasın Türkler, sesleri) ve ben bu manzarayı seyrederken, bir suale cevap vermeyi hatırladım. Bu tel örgüleri nasıl geçebilirsiniz? diyorlardı. Oradakilerine dedim ki; işte böyle ayağını kaldırır ve geçerler. Bunu mütaakıp efendiler; saat dokuzda «Belentepe» düştü ve onu mütaakıp Kalecik Sivrisi düştü.

Fakat bunun daha Şimalinde 1310 rakımlı (Erkmen) tepesi hâlâ mukavemet ediyordu. Bunun sebebini izah edeyim: Biz, ağır topçularımızı mevazie getirebilmek için yollar yapmaya mecbur olmuştuk. Bu mıntıkayı bilenlerce malûmdur ki; burası tekerlekli vesaitin hareketine gayri müsait bir yerdir, yol yoktur. Binaenaleyh ondan daha ilerisine yol yapabilmek için, mutlaka düşmanla çarpışmak lâzım geliyordu. Son 1310 rakımlı tepe topçu ateşimizin tesirinden uzak idi. Orada taarruzlarımız tekerlek geçmediği için yalnız Cebel toplarıyla himaye edilmek mecburiyetinde idi. Onun için, mukavemet edildi. Bu nokta, o kadar çok mühimdir M; düşman, bütün kuvvetiyle ve bütün vesaiti ile orasını elde tutmaya çalışıyordu. Tınastape  mevzii mühimminin Garbında taarruz eden kıtaatımız da, bâzı mühim noktalara, mühim mevzilere dâhil olmuşlardı.

-Bu taarruz günü en sol cenahta bir fırkamız – 57.nci fırka - taarruzlarını tevcih ederken, kuvvetlerini biraz yekdiğerinden uzakça bulundurmuş idi. Bu itibarla düşman üzerinde müessir bir tazyik yapamıyordu. O fırkanın kumandanı Reşad Bey namında bir zat idi. Bu zatı çok eskiden tanıyorum. Muş'da beraber muharebe yaptık, Suriye'de çok muharebeler yaptık. Çok kıymetli bir askerdi. Şahsan bana çok muhabbet ve emniyeti vardı.

Telefonla sordum: Niçin hedefinize vâsıl olmadınız dedim. Cevaben dedi ki; yarım saat sonra  bu hedeflere vâsıl olacağız. Halbuki maatteessüf yarım saatte bu hedefler istihsal edilememişti. Tekrar sorduğum, zaman, telefonda Reşad Beyin son bir vedanamesini okudular. Orada diyor ki, - Yarım saat zarfında size o mevazii almak için söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan dolayı, yaşıyamam.

Bu misali; Reşad Beyin o hareketini takdir etmek için söylemiyorum. Tabiî öyle bir muamele ve öyle bir hareket bizce şayanı kabul değildir. Yalnız ordumuzda zâbitanm, kumandanların kendilerine verilen vazifeyi ifada gösterdiği tehalükü ve hissi namusu söylemek isterim.

YAHYA GALÎB B. (Kırşehir) — Türklüğünü göstermiş Allah rahmet eylesin.

GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla) — Hakikaten ordumuzdaki zâbitan ve kumanda heyeti âliyesi yekdiğerine karşı böyle muhabbetle, hürmetle, emniyetle, itimatla merbuttur ve mafevkten aldıkları emri bir namus telâkki ederek, ifa ederler.

YAHYA GALİB B. (Kırşehir) — Hiç şüphemiz yoktur.