Kızılay Başkanı 15 Temmuz darbe komisyonunda ne anlatmıştı?

Ensar Vakfı'na yapılan 7 milyon 925 bin dolarlık bağışla gündeme gelen Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, TBMM’de 15 Temmuz FETÖ Darbe Araştırma Komisyonu’nun 22 Aralık 2016 günü toplantısında FETÖ yapılanmasının ince detaylarını açıklamasıyla dikkat çekmişti.

Kınık, İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, “Size bağış yapanlar vergiden yüzde kaçını düşebiliyorlar bağışlarının” sorusuna, “Sanırım toplam vergi matrahının yüzde 5’ine kadar, kamu yararını haiz derneklere yapmış oldukları yardımları düşebiliyorlar” yanıtı vermişti.

Hülya Karabağlı – Medyafaresi.com Özel Haber

Elazığ depreminin ardından para yardımı çağrısıyla tepki çeken ve Kızılay üzerinden Ensar Vakfı'na yapılan 7 milyon 925 bin dolarlık bağışla gündeme gelen Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, TBMM’de 15 Temmuz FETÖ Darbe Araştırma Komisyonu’nun 22  Aralık 2016 günü toplantısında FETÖ yapılanmasının ince detaylarını açıklamasıyla dikkat çekmiş ve komisyon üyesi MHP’li Mehmet Erdoğan’ın “Bize gelen şu ana kadar Emniyetçiler de dâhil olmak üzere kimse sizin kadar bu yapılanma konusunda detay bilgi vermedi ya da veremedi. Onun için, içinde bulunup bulunmadığınızı şahsen merak ediyorum,” sorusuna,  “Bu yapının içerisinde hiçbir zaman olmadım, hayatımda hiç Türkçe Olimpiyatlarına gitmedim” diye cevap vermişti.

Kınık, İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, “Size bağış yapanlar vergiden yüzde kaçını düşebiliyorlar bağışlarının” sorusuna, “Sanırım toplam vergi matrahının yüzde 5’ine kadar, kamu yararını haiz derneklere yapmış oldukları yardımları düşebiliyorlar” yanıtlamıştı.

Türkiye içerisindeki yardım profilinin veya yardım eğiliminin kamu tarafından özgür bir düzenlemeyle kontrol edilemiyor olmadığını belirterek zekat yardımına dikkat çeken Kınık, “Türkiye Müslümanların da yaşadığı, dindar insanların da yaşadığı, zengin ve zekât veren insanların da yaşadığı bir toplum.

Zekât dediğimiz müessese, aslında çok matematik, çok tanımlı bir müessese ve bu, Türkiye’de ciddi bir bütçesi olan, her sene bir şekilde varlığın bir yerden bir yere aktığı ciddi bir para.

Bu zekât organizasyonunu yasal anlamda bir koordinasyonu veya akışıyla alakalı herhangi bir izlenme olmadığı için tamamen bağışlayan kişinin özgür iradesiyle giden ve bu konuyla alakalı kontrol mekanizmasının olmadığı veya derneğe girdikten sonra belli nispetlerde olabildiği bir akış” açıklamasını yapmıştı.

Fethullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi ile Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun 22 Aralık 2016 taripli toplantısında AKP’li üyelerin de üzerinde durduğu bağışlar ve FETÖ örgütlenmesi konusunda sorularında yer aldığı tutanaktan bazı bölümler şöyle:

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Şimdi, siz, ilk başta yaptığınız sunum sırasında gerçekten Fetullahçı terör örgütünün yurt içi ve yurt dışı yapılanmasına dönük çok teferruatlı bilgiler verdiniz. Hani, aklıma ilk gelen soru, acaba içinde bulundunuz mu diye merak ettim çünkü bu kadar detaya vâkıf olmak… Bize gelen şu ana kadar Emniyetçiler de dâhil olmak üzere kimse sizin kadar bu yapılanma konusunda detay bilgi vermedi ya da veremedi. Onun için, içinde bulunup bulunmadığınızı şahsen merak ediyorum, tabii cevap verip vermemek sizin takdiriniz. Ama, merak ettiğim konu, 15 Temmuz öncesi siz bu bildiklerinizle ilgili herhangi bir yere yani Kızılayın kendi yapılanması bakımından bir rapor verdiniz mi? Birinci sorum bu.

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Bu yapının içerisinde hiçbir zaman olmadım, hayatımda hiç Türkçe Olimpiyatlarına gitmedim. Bu konuyla alakalı, hani öğrenciliğimden itibaren yani sosyal kimliğim itibarıyla…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Türkçe Olimpiyatlarına giden, yapı içinde olmuş oluyor mu?

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Yok, ona bile gitmedim diyorum yani.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Yani, giden çok yöneticilerimiz, belediye başkanlarımız var da onun için söylüyorum.

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Yani, üniversite hayatımızda da öğrenci hareketlerinin içerisinde bulunduk, bunlarla mücadeleyle geçti ömrümüz. Ya, o tarihlerde böyle bir şey yoktu yani o anlamda bir mensubiyetim yok. Arkadaşlarım içinde vardı yani pek çok, herkesin olduğu gibi -çok yaygın bir toplumsal ağ yani- tanıdıklarımız vardı, hâlen de var bu anlamda ama o yapının içerisinde bulunmadım. Selçuk Bey de benzer bir soruyu sormuştu raporlamayla ilgili yani öyle bir raporlama yapmadım.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Pekâlâ, şimdi, benim merak ettiğim bir başka konu var. Şimdi, Kızılayın faaliyetleri içerisinde tabii ki işte bu fitre, zekât toplamak, kurban vesaire yurt içi ve yurt dışı yardımları var. İşte, bu biraz önce bahsettiğiniz FETÖ yapılanması içerisinde de benzer şeyler var. Şimdi, burada bir konu daha var, Türkiye’de Diyanet Vakfının da benzer çalışmaları var. Şimdi, Diyanetin bu konuda devreye girip yeterince vatandaşa yönlendirme yapamamasının, Diyanetin kendisinin bu işin içinde olmasının olumsuz bir yanı var mı sizce?

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Diyanet Vakfı, il ve ilçe müftülükleri düzeyinde örgütlenmiş, müftülerin doğal mütevelli heyeti başkanı olduğu, Türkiye’nin herhâlde aile ve sosyal politikalardaki sosyal yardımlaşma, dayanışma vakıflarından sonra veya benzerdir sayıları, o yaygınlıktaki tek…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Yurt dışı yapılanması?

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Yurt dışı yapılanması da var, yurt dışı yapılanmaları da var, temsilcilikleri var bu anlamda. Ve faaliyetlerini yürütürken hem inşaat faaliyetleri hem insani yardım faaliyetleri hem eğitim faaliyetleri, zaman zaman da kalkınma, altyapı destekleri anlamında aslında çok boyutlu bir kalkınma ve insani yardım misyonerlik kuruluşu. Fakat, yapının gönüllüğe çok basmaması yani memurların daha çok bu konuyla ilgili taşra teşkilatında yönetici oluyor olması, gönüllü kazanımı noktasındaki tavrı -benim okumam- onların zaafları yani aslında çok daha yaygın, Türkiye’de 90 bine yakın caminin tümü bu organizasyon için bir vasıta aslında ve yeni yönetimi de, şu andaki Genel Müdürü de çok başarılı bir insani yardım kuruluşu yöneticisidir, şimdiki arkadaşımız da ve kurumsal kapasiteyi artırma noktasında da çok ciddi çalışmalar yaptı. Ki mesela, Türkiye’de kurban bağışları bir kriterse en fazla sayıda kurban bağışı alan ve kesen organizasyon, geçen Kurban Bayramı’nda 250 bin hisse kurban topladı ve kestiler. Ama, katılıyorum, kesinlikle daha güçlü olabilir, potansiyelleri çok yüksek.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul): Himmet konusundaki düşüncelerinizi, karşılaştığınız vakalar var mı, rakamlar ne kadardır veya bunun boyutları ne kadardır, nasıl insanları mağdur ederek bu paraları topladılar ki mali boyutunu bahsettiniz, benim de bildiğim bazı şeyler var. İnsanların boğazına basıp “Vergiyle ilgili sıkıntılarını çözeceğiz.” adı altında da para topladılar. Bu konuda da açıklama yaparsanız çok memnun olurum.

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Ben teşekkür ederim. Şimdi, özellikle 1980 ihtilalinden sonra Türkiye’deki sivil ve resmî yani devlet ve vatandaş ilişkisinde sivil toplumu kısıtlayıcı ve potansiyel suçlu görücü, örgütlenmelerin önünü kesici yaklaşımlar maalesef bazı davranış “pattern”leri, desenleri oluşturdu. 12 Eylül 1980 darbesi sürecinde Türkiye’de 200 bin civarında dernek vardı. Şu anda Türkiye’deki dernek sayısı 100 binin altında.

Yani daha örgütlü bir toplumduk ve bu anlamda bütün bu yapılar kapatıldı. Fransa’daki dernek sayısı 2 milyondur. Yani 200 bin sayısı çok gibi görülebilir ama bir şekilde örgütlenmenin kolaylaştırıldığı ve insanların çok daha sorumluluğu az modellerle örgütlenebildiği bir gelişmiş dünya var ama Türkiye’de bu hâlen yani bu anlamda mevzuatımız bu ihtiyacı karşılayabilecek boyutlarda değil. Yani şunu mesela, 3 insan bir araya gelip caretta caretta’ları kurtarmak için basit bir kampanya düzenleyebilir, 5-10 bin lira para toplayabilir, onun için bir şeyler yapabilir, yapabilmeli.

Bunun için illa bir dernek kurayım, illa yardım toplama izni alayım, illa… Farklı farklı modeller var dünyada. Bu yardım konusuyla alakalı yani o himmetin gayriresmî toplanmasının nedenselliğinden bir tanesi de Türkiye’de sivil toplumda şöyle bir algı vardı: “Yazarsak başımız belaya girer.” Onun için, pek çok vakıf, pek çok dernek yani bu yapıyla iltisaklı olmasa bile bu amaç için bağışlanmış olan gayrimenkullerini, varlıklarını şahıslar üzerinde tuttular. Niye? 12 Eylül geliyor, kapatıyor, bütün malına devlet el koyuyor.

Korumacı mantıklarla bunlar bir şekilde kaçırıldı. Bağışlar toplandığında “Bu bağışlar nereye gidiyor?” hesabı verme vesaire konuyla ilgili kâğıt kürek işlerinden korktukları için pek çok insanlar, hep çift defter tutuldu derneklerde yani resmî, gayriresmî, farklı farklı tutuldu. Bu alt kültürden gelen yani bu konuyla alakalı, rahatlatıcı ama sert cezalandırıcı tedbirler olsa belki hiç buralara gidemeyebilirdi ama sonuçta vatandaşta şu algı oldu:

“Ya, para benim, istediğime veririm.” Aslında, bu, kamu idaresinde size ait olan varlığı toplumsal bir şey için bağışladığınızda bir toplumsal sorumluluk yüklenmiş oluyorsunuz. Bu toplumsal sorumluluğun denetlenmesi hakkı devlette yani devlet bunu denetlemeli. Siz bu parayı şahsa verdiniz ama belki gidecek onunla kötü bir iş yapacak.

Yani dolayısıyla bu çerçevede bahsettiğiniz tarzda kayıt dışı himmet toplantılarının çok yapıldığını biz de duyduk, bu konuyla alakalı ciddi bir kayıt dışı akışın olduğunu duyduk. Bu tabii, kontrolsüzlüğü ve bugünkü durumu oluşturan nedenlerden biri.

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – 2004 yılında. 2007 yılında da Bakanlar Kurulu kararıyla kamu yararını haiz dernek hüviyetine büründü ve izin almadan yardım toplama statüsü kazanmış oldu, ki bu onlar için bir milattı. Bu süreden sonra özellikle yapı daha da büyüdü, profesyonelleşti. Burada bir hususa dikkat çekerek sözlerimi bitirmek istiyorum.

O da Türkiye içerisindeki yardım profilinin veya yardım eğiliminin kamu tarafından özgür bir düzenlemeyle kontrol edilemiyor olması. Yani Türkiye Müslümanların da yaşadığı, dindar insanların da yaşadığı, zengin ve zekât veren insanların da yaşadığı bir toplum.

Zekât dediğimiz müessese, aslında çok matematik, çok tanımlı bir müessese ve bu, Türkiye’de ciddi bir bütçesi olan, her sene bir şekilde varlığın bir yerden bir yere aktığı ciddi bir para. Bu zekât organizasyonunu yasal anlamda bir koordinasyonu veya akışıyla alakalı herhangi bir izlenme olmadığı için tamamen bağışlayan kişinin özgür iradesiyle giden ve bu konuyla alakalı kontrol mekanizmasının olmadığı veya derneğe girdikten sonra belli nispetlerde olabildiği bir akış. Mesela bu konuyu çok kullandılar.

Yani Türkiye’de onların güç temerküz etmelerindeki en önemli araçlardan bir tanesi infak, sadaka ve zekât müessesesiyle ilgili yapmış olduğu çalışmalardır.

Bu konuyla alakalı Türkiye’de yeniden bir bakışa ihtiyaç var. Vatandaşı ürkütmeden, ama bir şekilde bu akışın vatandaşın istediği şekliyle düzgün ve usulüne uygun, belki Diyanet İşlerinin tanımlayacağı kurallara uygun bir şekilde ihtiyaç sahibine ulaştığının devletin güvencesine alındığı bir model buna benzer suistimalleri engelleyecektir. Bu da çok ciddi bir akıştır.

Yani Türkiye’de özellikle yüzde 2,5’luk bir oranı düşündüğünüzde, bu konuyla ilgili akışı, yani varsıl nüfusun toplam yıllık gelirinin yüzde 2,5’uğunu düşündüğünüzde ciddi bir bütçe elde ediliyor. Bunun, 4-5 milyar dolarlar civarında olduğu tahmin ediliyor Türkiye için. Dolayısıyla bu büyük bir para ve bu paranın ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması konusu önemli.

İnsani yardım derneklerinin, yardım yapan derneklerin -bu konuyla ilgili çok girişimimiz oldu ama maalesef muvaffak olamadık biz insani yardım sektörü olarak- ihtiyaçları, mevzuat ve düzenleme ihtiyaçları bir cami yaptırma derneği veya bir yöresel dernek veya bir Kanarya Sevenler Derneğinin tabi olduğu mevzuatla yönetilmeye çalışılıyor.

Aynı mevzuatla, bayrak taşıyan, sınır ötesi operasyon yapan insani yardım kuruluşlarının ihtiyaçları düzenlenmeye çalışılıyor; aynı yardım toplama mevzuatıyla hepsi düzenlenmeye çalışılıyor. Bu da kesinlikle sektörü yanlış işler yapmaya iten, zaman zaman kanuni mevzuatı dolanmaya iten hususlara yönlendiriyor. Buna da gerek yok. Bu konuyla ilgili de bir düzenleme, bu sektörü, özellikle insani yardım ve yoksullukla ilgili mücadele eden dernekleri ve organizasyonları ve vakıfları rahatlatacak ve onların kontrolünü sağlayacaktır. Bu konuyla ilgili, ümit ederim, yeni STK yasasında da buna benzer atıflar olacaktır.

Kızılaydan önce Yeryüzü Doktorları Derneği isimli bir uluslararası insani yardım kuruluşunun Başkanlığını yürütüyordum. Bir süre Yeşilay Cemiyetinin Genel Başkan Yardımcılığını yürüttüm. Daha önce de pek çok farklı mesleki veya insani yardım kuruluşlarında yöneticilikler yaptım. Hayatım boyunca çoğu kez bu yapıyla temaslarımız oldu, gerek sahada gerekse bir şekilde organizasyonel varlıklarının olduğu yerlerde bazı federasyonlarda, konfederasyonlarda temaslarımız oldu ve gözlemlerimiz oldu.

Buna yönelik ben konuyu kendi alanıma çekmek istiyorum; insani yardım ve dayanışma alanındaki sivil toplum faaliyetleri için Türkiye’de ve Türkiye dışında yapmış oldukları işlerle ilgili birtakım gözlemlerim. Mesela, biz bir kurban kampanyası düzenliyoruz veya insani yardım kampanyası düzenliyoruz; diyelim ki bütün o dönemin bankalarında hesaplarımız var, Bank Asyada da hesabı var insani yardım kuruluşlarının.

O insani yardım kuruluşuna kurban yatırmak için vatandaş Bank Asyaya gidiyor, sadece o parayı ilgili insani yardım kuruluşunun hesabına yatıracak, gişedeki memur diyor ki: “Siz isterseniz Kimse Yok Mu Derneğine bu şeyi yatırın, onlar daha güvenilir.” diyor, vesaire. Orada çelmeye çalışıyor. Bir kısım tespitlerimiz oldu. Onlar vatandaşlar bilgisi olmaksızın o parayı doğrudan alıp Kimse Yok Mu Derneğine… Aslında başka bir derneğe yatırmak istiyor o parayı ama bankadaki gişe memuru bu parayı alıyor, doğrudan ilgili derneğe yatırıyor. Buna benzer organize çok sayıda şeyle karşı karşıya geldik.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) –Diğeri: Biraz evvel bir iki örnek verdiniz, işte vatandaş gelip belli bir kuruma yardım yapmak isterken alıp o yardımı başka yere, zekât konusunda ya da başka yardımlar konusunda başka yere aktarılmasıyla alakalı. Bununla ilgili hiç böyle bir rakam bilgisi var mı sizde? Yani, mesela zekât hırsızlığı dediğimizde ya da yardımların başka yere, tamamen ahlak dışı, hukuk dışı bir şekilde yönlendirilmesiyle alakalı bir tahmininiz var mı? Onu öğrenmek istiyordum.

Bir de belki doğrudan konuyla alakalı değil ama Kızılayı ilgilendiren bir husus. 1999 yılında deprem yaşadığımızda -hatırlıyorum- o dönemin başbakanı açıklama yapmıştı, üç gün almıştı bizim başbakanımızın bölgeye gidebilmesi ve yardımlarda büyük sıkıntılar yaşanıyordu, sivil toplum örgütlerinin, biz de bazı örgütlerle beraber bölgeye gitmeye çalıştığımızda girişleri engelleniyordu devlet tarafından. O zaman hep diyorduk ki:

“Nerede bizim Kızılayımız? Kızılayımız var, işte Türk Hava Kurumumuz var, bunlar bu kadar seneler ne yaptılar? Bu kadar bağışlar alındı, halkımız, biz, yine devlet kurumu olarak gördüğümüz için, güvendiğimiz için destek verdik.” Tabii ki o zaman siz görevde değildiniz ama şimdi geriye baktığınızda ne oldu o arada da şimdi Allah’a şükür Kızılay da bu noktaya geldi? O konuyla alakalı da sizi hazır bulmuşken bilgi almak istedim.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Ben sizin fahri üyenizim, başhekimliğim dönemimde katkılarımdan dolayı Kızılay fahri üyesiyim. Kızılay, Türk Hava Kurumu gibi kurumlar çok önemli kurumlar. Aslında, demokrasi kültürünün de orada bir miktar geliştiği, seçimlerin yapıldığı -değil mi- ve yardımseverliğin demokrasiyle harman hâline getirildiği çok önemli kurumlar. Bu süreçleri yaşarken zaman zaman 12 Eylül darbe rejiminin bazı buralara bağış yapmaya yönlendirmelerinden gelen tepkilerle yara da aldı bu kurumlar. Ama 1868’den bu yana çok önemli işler, dünya çapında hatta zaman zaman görevler yaptığını biliyoruz.

Birinci sorum şu: Size bağış yapanlar vergiden yüzde kaçını düşebiliyorlar bağışlarının? Hatırlıyor musunuz?

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Sanırım toplam vergi matrahının yüzde 5’ine kadar, kamu yararını haiz derneklere yapmış oldukları yardımları düşebiliyorlar.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Ama yine de bir yüzde 5…

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Kendi matrahlarının yüzde 5’i kadar.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – “Gıda bankacılığı” diye bir şey var, duydunuz mu?

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Tabii…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Tamamını düşüyorlar.

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Ama ondaki oran da vergi matrahının şeyini geçmemek kaydıyla.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Ama büyük rakam.

TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KEREM KINIK – Tabii…

Kerem Kınık kimdir?

Komisyonda okunan özgeçmişi şöyle:

1970 yılında Hekimhan’da doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da tamamladı. 1993 yılında İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1995 yılına kadar Amasya’da sağlık ocağı sorumlu hekimi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Dairesinde müdür yardımcısı olarak çalıştı. İstanbul 10’uncu Dönem İl Genel Meclisinde Meclis üyesi ve Sağlık Komisyonu Başkanı olarak görev yaptı.

Avrupa Birliği Bölgeler Asamblesi Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonunda İstanbul’u temsil etti. Çeşitli sivil toplum ve insani yardım kuruluşlarında yöneticilik yaptı. Profesyonel iş hayatında ulusal ve uluslararası teknoloji firmalarından genel müdürlük görevi yapan Kerem Kınık Bezmiâlem Vakıf Üniversitesinde afet tıbbı alanında da doktora çalışmaları yürütmektedir.