Kılıçdaroğlu'ndan Bahçeli'ye: Sen Barajı Geçemeyince Nereye Yüzeceksin?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında Bahçeli'nin 'Köprüden geçmem diyorsanız buyurun denize atlayın, yüzerek gidip gelebilirsiniz' açıklamasına Meclis'teki baraj tartışmasıyla cevap verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

Kılıçdaroğlu, "KÖİ projeleri bu ülkenin başına bela olacak demiştim. Bir faiz belası vardı şimdi bir de taahhüt belası var. Devletin cebinden para çıkmaz dedi. Biz devletin kasasından ödeyeceğiz diyen o koltukta bir saniye daha oturmaması lazım. Bay Kemal'in kafası bunlara basmaz diyor, vallahi basmaz biz alicengiz oyunlarını bilmeyiz" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşmadan satırbaşları şöyle:

Barışa, huzura, beraber yaşamaya, kucaklaşmaya yani Nevruz'un gereğini yapmaya ihtiyacımız var. Bunu yapacağız. Bütün vatandaşlarıma söz veriyorum. Bütün vatandaşların bu ülkede huzur içinde yaşamaları için çaba göstermek benim boynumun borcudur. Millet İttifakı ile birlikte yapacağız.

Orman köylüleri aramızda. Toplumun ekonomik en zayıf halkalarından birisi orman köylüleri. Onların desteklenmesi, gerekli desteklerin verilmesi, işçi olarak kabul edilmesi, OGM tarafından sigortalanması bizim hedeflerimizden birisidir. Bunu yapacağız. Buradan söz veriyorum.

27 Temmuz-12 Ağustos 2021 tarihleri arasında Avrupa Yangın Bilgi Servisi'nin yayınına göre 240 bin, OGM'ye (Orman Genel Müdürlüğü) göre 187 bin futbol sahası büyüklüğünde ormanımız maalesef yandı. İnşallah benzer olaylarla bir daha karşılaşmayız. Aksi halde eğer orman yangınını söndürmeyi beceremiyorsanız sizin vicdanınızın sızlaması lazım.

BOĞAZİÇİLİ ÖĞRENCİLER

Türkiye'deki tabloyu görünce söylediklerimin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciler atanan rektörü protesto etmişlerdi. Onların yargılamaları vardı. Haksız, hukuksuz şekilde avukatlar, öğrenciler çıkarıldı. Hakim terk etti... Tam bir garabet yaşandı. Başarılı öğrencilerin yurtdışına gitmesi lazım. Onların yurtdışı yasakları da hâlâ devam ediyor. Buradan Boğaziçi Üniversitesi'nin bütün yönetimine seslenmek isterim. İktidara da seslenmek isterim. Tepeden inme hukuksuz şekilde üniversitedeki demokratik atmosferi yok ediyorsanız ve öğretim üyeleri 'Biz bu yönetimi istemiyoruz' diye aylardır haklarını arıyorsa bütün yeni açtıkları fakülteleri, programları iktidara geldiğimizde tamamını kapatacağız. Boğaziçi Üniversitesi gerçek anlamda Boğaziçi Üniversitesi olacak. Atamayla, torpille gelenlerin görevlerine son vereceğiz. Eski yerlerinize tıpış tıpış gideceksiniz.

'BU SESLER GÜÇLENİRSE SON DERECE MUTLU OLURUZ'

Emekli amiraller yargılandı. Montrö'nün önemini vurgulayan amiraller yargılanıyordu. Onlar dik ve onurlu görev yaptılar. Emekliliklerinde de aynı duruşu sergiliyorlar. Yıllardır içerde olan askeri öğrenciler var. Az kaldı merak etmeyin. Osman Kavala, Demirtaş var. Bugün AK Parti'den de 'AİHM kararlarına uymalıyız' diye sesler gelmeye başladı. Eğer bu sesler daha da güçlenirse son derece mutlu oluruz.

'ORANTISIZ GÜÇ KULLANILDI'

Gösteri yapmak, hak aramak her demokraside olması gereken temel kurallardan birisidir. Anayasa 34 'Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir' diyor.

Furkan Vakfı'nı seversiniz sevmezsiniz yürüyüş yapmak istiyorlar. Orantısız güç kullanıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez başörtülü kadınlar bu kadar ağır bir zulümle karşı karşıya kaldılar. Buradan onlara da söz veriyorum. İktidarımızda göreceksiniz herkesin düşüncesine, inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı göstereceğiz.

SOYLU'YA YANIT

Geçen hafta çöküşten söz etmiştim. Finansal, ticari, sosyal, kültürel ve politik çöküşten söz etmiştim. Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulların hiç de iyi olmadığını bir şekliyle açıklamaya çalışmıştım. Orada 'uyuşturucu baronlarından kimse hapiste yok' demiştim. Hemen İçişleri açıklama yapmış. 'Bunu söylemek polislerin emeğini görmezlikten gelmektedir' diye açıklama yapıp beni kınadılar. Ya benim dediğimi anlamıyor yukarıdaki zat. Uyuşturucu baronlarını yakalayan polis, savcılığa teslim eden polis, yargılayan, tutuklayan, hapse atan hakim, serbest bırakan hakim. Sen niye alınıyorsun? Polis kardeşlerim beni de çok iyi bilirler, Soylu'yu da çok iyi bilirler.

POLİSLERE YENİ YÖNETMELİK

Baronların en önemli özellikleri siyasetçileri satın almalıdır. Bunun üzerinde durdum. Halkın iktidarında polisin elini, kolunu asla tutmayacağız. Nerede uyuşturucu ticareti varsa yakalayın her birinizin alnından öpeceğiz diyeceğiz. Baronlar için af çıkarıyorlar. İnsan ticareti yapanlar için paraları Türkiye'ye getirin diyorlar.

Polis üzerinden güya bizi eleştirecekler. Bir yönetmelikleri çıktı polisler son derece rahatsızlar. Sürekli yer değiştirecekler. Eşi, çoluk çocuğu ne olacak? Her gittiği yerde yeni okul yeni öğretmen... Güzel bir atasözü göndermiş polis kardeşlerim. 'Üç taşınma bir yangına bedeldir' diyorlar. Bunu düzelteceğiz.

'İKTİDAR ÜLKEYE HUZUR GETİRMEDİ'

İktidar Türkiye'ye huzur getirmedi. Türkiye'nin kaynaklarını tefecilere tahsis etti. O kadar büyük faiz ödüyoruz ki. 'Biz faizi indireceğiz' dedi. Faizi indirdi ama öbür taraftan vatandaşın sırtına daha ağır faiz bindirdi. Hiçbir banka faiz indirmedi.

En son 17 Mart'ta 2 milyar dolar borçlandılar. Para yok. Dolar bazında yüzde 8.62 faizle borçlandık. Kime vereceğiz bu faizi? Bir avuç tefeciye vereceğiz. 84 milyon verecek. Niye bizde çok yüksek faiz? Çünkü yönetimin uluslararası itibarı sıfır. Türkiye'de ekonominin geleceğini görmüyorlar. Yüksek faiz istiyorlar.

10 Temmuz 2018'den bu yana 68 milyar 249 milyon dolar faiz ödemişiz. Yabancılara ödedikleri faiz. 84 milyon kişiyi bir avuç kişiye mahkum ettiler. Bunlar devleti yönetmiyorlar başka işin peşindeler. Türkiye'yi bir sömürü alanı haline getirdiler.

Londra'daki tefecilere fakirin, fukaranın sırtından hizmet ediyorsun. Hani sen faize karşıydın? Millete yalan söyleyerek oy devşirmeye çalışıyorlar. Millet artık gerçekle karşılaştı. Bunlar bir avuç ve saray şürekasına hizmet ediyorlar.

Artık para dilenmek için Körfez ülkelerine gidiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde düne kadar hakaret ettiğiniz ülkelere yalvaran bir başka yönetim gördünüz mü?

KÖİ projeleri bu ülkenin başına bela olacak demiştim. Bir faiz belası vardı şimdi bir de taahhüt belası var. Devletin cebinden para çıkmaz dedi. Biz devletin kasasından ödeyeceğiz diyen o koltukta bir saniye daha oturmaması lazım. Bay Kemal'in kafası bunlara basmaz diyor, vallahi basmaz biz Ali Cengiz oyunlarını bilmeyiz. Yıllar yılı, milletin cebinden para çıkmayacak diye yalan söylemesi, en sonunda da arada fark çıkarsa biz ödeyeceğiz demesi... Niye orada oturuyorsun kardeşim demek bana düşmez mi...

Şehir hasteneleri nedir diye defalarca söyledim. Yavuz Sultan Selim Köprüsü... 9 milyar lira devletin kasasından çıkıyor. Osman Gazi Köprüsü, Hazine garantisi 15 milyar dolar. Zafer Havalimanı... Yav bunlarda iman da yok. Bu paralar 5'li çeteye giden paralar değil sadece. Önümüzdeki seçimlerde 'Ben AKP'ye oye vereceğim, MHP'ye oy vereceğim' diyorsanız bu soygunun tarafı olursunuz. 5'li çetenin hamisi ve pazarlamacısı Recep Tayyip Erdoğan'dır.

Suriyelileri göndermeyeceğim diyor. Göndermiyorum ne demek? Onlara vatandaşlık vereceğim, oy kullandırtacağım demektir.

Tek bi sorum olacak, sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin?

BAKAN NEBATİ'YE TEPKİ

Öyle bir noktaya geldik ki. Bir de Hazine ve Maliye memuru var. Bunlara bakan deyince eski bakan sanıyorlar. Bunların iradeleri yok. O kadar zavallı duruma düşmüşler ki Fransa'da 'Bir problem yaşadığınızda bize hemen ulaşırsınız. Hep beraber kavga ederiz bürokrasiyi alaşağı ederiz. Arkamızda Cumhurbaşkanı var rahat olun mevzuatı da değiştiririz' diyor. Ne için? Koltuklarını korumak için. Bürokrasinin bu kadar aşağılandığı bir dönem görmedim.

Benim merak ettiğim Bahçeli ne diyor buna? Bürokrasi bu kadar ağır şekilde eleştirilirken, yarın Nebati 'Engel çıkarırsa Bahçeli'yi de alaşağı edeceğiz' diyecek. Ne diyeceksin peki? Yabancı ona rağmen niye gelmiyor? 'Sizin ülkenizde can ve mal güvenliği yok' diyor.

Öteden beri bu Yap-İşlet-Devret modeli bu milletin başına bela olacak derim. Her seferinde Erdoğan 'Hayır bu milletin, devletin cebinden para çıkmaz' dedi.

Oy devşirip, yıllar geçtikten sonra benim söylediğim noktaya gelip, 'Evet biz bunu devletin kasasından ödeyeceğiz' itirafını deyip, itiraf eden adamın o koltukta bir saniye oturmaması lazım. 'Bay Kemal'in kafası bu işlere basmaz' diyor. Vallahi basmaz. Biz böyle alicengiz oyunlarını nerden bilelim. Şeytana pabucunu ters giydiriyorlar.