Kılıçdaroğlu: 50 bin dolarlık çanta vicdani değil ahlaki de değil

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fransa mallarını boykot etme çağrısına eşi Emine Erdoğan'ın Harmes marka çantası üzerinden yaptığı eleştirisine karşılık sarf ettiği sert sözlere yanıt verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fransa mallarını boykot etme çağrısına eşi Emine Erdoğan'ın Harmes marka çantası üzerinden yaptığı eleştirisine karşılık sarf ettiği sert sözlere yanıt verdi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Sözlerimi yineliyorum. O çantayı ülkeyi yönetenler taşıyamazlar. Siz açlıktan çocuklar ölürken 50 bin dolarlık çanta taşıyorsanız ben buna isyan ederim ve ediyorum da" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, "Eğer bir ülkede Kübra bebek açlıktan ölmüşse ve siz kalkıp Fransız mallarını boykot edin diye bir çağrı yapıyorsanız önce topluma örnek olacak kişiler sizlersiniz. Ben yaşamıyla da topluma örnek olması gereken devlet yöneticilerinin yoksulluğun bu boyutlarda olduğu dönemde 50 bin dolarla gezmelerini doru bulmam. Vicdani değil, ahlaki de değil, açık söylüyorum imani de değil" ifadelerini kullandı.

Farnsa'da ifade özgürlüğü dersinde Hz. Peygamber'in karikatürünü gösteren öğretmenin bir öğrencisi tarafından başının kesilerek vahşice öldürülmesinin ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'ınyaptığı 'İslam'ı yapılandırma' açıklamasıyla yeni bir tartışma başlamıştı. Erdoğan, Fransa'da Türk mallarının boykot edildiğini belirterek, vatandaşlara Fransız marka ürünleri boykot etme çağrısında bulunmuştu.

Erdoğan'ın çağrısının ardından CHP lideri Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın kamuoyuna da yansıyan ve 50 bin dolar civarında olduğu belirtilen Harmes marka çantasına atıfta bulunmuş, "Sarayın bahçesinde yak" demişti. Erdoğan ise Kılıçdaroğlu'na sert sözlerle yanıt vermiş, "Eşimle değil benimle konuşsun demişti.

Hepimizin düşüncesinin arka planında 'Ne olacak bu memleketin hali?' sorusu var. Hepinizden tek isteğim, karamsarlığa kapılma hakkı olmadığımızı, bu ülkede yaşıyorsak, bizim umutsuzluğa kapılma hakkımız yoktur. Sabahleyin Anıtkabir'den sonra Meclis Binası'na gittim. O binadan ayrılırken şunları düşündüm, 97 yıl önce o binada insanlar kucaklaştılar, insanlar gözyaşı döktüler, insanlar sevinç içinde ellerini kaldırdılar ve Cumhuriyet'i kurdular.

Geçen bayramda Milli Kurtuluş Savaşı'na ve Cumhuriyet'in kuruluşuna tanıklık eden kişilerin anılarını okuduk. İstanbul'dan Ankara'ya gelmek için insanların hangi yollardan geçtiklerini, yakalanmamak için nelerin yapıldığını, özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün İsmet İnönü geldiği zamanki sevincini o anılarda okuduk.

Öyle bir Ankara'dan bugünkü Ankara'ya geldik. O koşullardan bugünkü koşullara geldik. Karamsarlığı biliyoruz, eğitimde, sosyal yaşamda, dış politikada sorunlar var biliyorum. Demokrasi alanında ciddi sorunlar var biliyorum. Ama biz CHP'lilerin temel görevi sorunları aşma görevidir. Kararlılıkla, inançla, bilgiyle ve birikimle Türkiye'nin aşılmayacak hiçbir sorunu yoktur. Herkes şunu çok iyi bilsin ki bu ülkenin en büyük güvencesi Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

Demokrasiden yana olan tüm halkın katılımıyla Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandıracağız. Bizim çocuklarımız daha görkemli bir Cumhuriyeti ve daha görkemli bir demokrasiyi yaşayacaklar."

Çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın Fransız ürünlerine boykot çağrısını Emine Erdoğan'ın çantası üzerinden eleştirmesine Erdoğan'ın "Dün, Bay Kemal eşimle ilgili bazı laflar etti. Sende zerre kadar yürek varsa sen benimle ilgili konuş, eşimle ilgili konuşma" sözlerine şu yanıtı verdi:

"Eğer bir ülkede Kübra bebek açlıktan ölmüşse ve siz kalkıp Fransız mallarını boykot edin diye bir çağrı yapıyorsanız önce topluma örnek olacak kişiler sizlersiniz. Ben yaşamıyla da topluma örnek olması gereken devlet yöneticilerinin yoksulluğun bu boyutlarda olduğu dönemde 50 bin dolarla gezmelerini doru bulmam. Vicdani değil, ahlaki de değil, açık söylüyorum imani de değil.

Binlerce kişi açken siz 50 bin dolarlık çantayla gezemezsiniz. Ben bunu  söyledim. Ben bir kişiyi hedef almış değilim. Ben sadece devleti yönetenlerin Türkiye'ye örnek olmaları gerektiğine çağrı çektim. Bir boykot çağrısı yapıyorsanız önce boykotu siz yapacaksınız. Ben her zaman her yerde her ortamda adaletten yana oldum. Adalet mahkemede dağıtılan bir şey değildir. Adalet önce insanın vicdanındaki terazidir. Çocuk aç yatacak, işsizlik almış başını gidecek, on binlerce gencimiz işsiz olacak, ben kalkacağım boykottan söz edeceğim, ben saraylarda krallar gibi yaşayacağım vatandaş perişan olacak.

Ben bunu dile getirdiğimde de 'eşimle değil benimle konuş'. Ben seninle zaten her zaman konuşmaya hazırım. Senin dünya kadar televizyonun var. Kendine güveniyorsan, mangal gibi yürek varsa, eğer dünyaya meydan okuyorsan bir de bana meydan oku kardeşim. Çıkalım senin televizyonuna. Üstelik sen seç gazetecileri Yüreğin varsa beraber tartışalım. Bu kadar açık ve net söylüyorum.

Şunu da ifade edeyim. Erdoğan sinirlerine haki molan birisi değil. Hiçbir Osmanlı padişahına nasip olmayacak kadar sarayları var. Kendisine tavsiyem şu: Bu saraylardan birine gitsin otursun, yanına ekonomiden pembe masallar diye de damadının yazdığı kitabı alsın, arada sıkıldığı zamanda da haber okusun. Kendi dünyasını kendisi yaşasın. Türkiye'nin gerçeklerinden koptular. Türkiye'nin hangi koşullarda olduğunu bilmiyorlar.

Dolar almış başını gidiyor. Ben o konuşmamda işsizlikten, esnafın derdinden bahsettim. Onun kafasında 50 bin dolarlık çanta kalmış. 50 bin dolarlık çantayı bu ülkede ülkeyi yönetenlerin kendileri taşıyamazlar. Devleti yönetenler her açıdan kendileri ve aileleri örnek olmak zorundadırlar. Siz açlıktan çocuklar ölürken 50 bin dolarlık çanta taşıyorsanız ben buna isyan ederim.

Erdoğan'ın cumhuriyet mesajındaki tek parti diktası vurgusu hakkında değerlendirme) Bugün milyonlarca kendini kimsesiz hisseden insan var. Erdoğan bunu düşünüyor mu acaba. Ben gençlerle konuşuyorum, büyük bir kısmı umutsuz. Ben bunun için umuda vurgu yapıyorum. Yazıktır günahtır bu memlekete ya. Tek parti dönemi ya. 20 Temmuz sivil darbesi dönemi yaşıyor muyuz, yaşıyoruz. Kitapları yasaklıyor musun, yasaklıyorsun. Gazeteci hapse atıyor musun, atıyorsun. Twitter'dan seni eleştiren bir yazı çıktığı zaman sabahın köründe polisler basıyor mu, basıyor. Yahu bir darbe dönemi yaşıyoruz. Hangi demokrasiden bahsediyor.

İŞTE O AÇIKLAMALAR