Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul'u Öldüren Polislere Ayda 1000 TL Para Cezası

İstanbul Sultangazi’deki Gazi Mahallesi Kent Ormanı’nda Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul’un, ‘dur’ ihtarına uymadıkları gerekçesiyle öldürülmesine ilişkin davada, yargılanan polislere 24 bin lira para cezası verildi.

İstanbul’un Sultangazi ilçesine bağlı Gazi Kent Ormanı girişinde yaşları 15-18 arasında değişen 5 çocuğun bulunduğu aracın polisler tarafından taranması sonucu hayatını kaybeden Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul ile ilgili polisler hakkında açılan davanın karar duruşması İstanbul 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Sanık polislerin katılmadığı duruşmada yaşamını yitirenlerin yakınları hazır bulundu.

ÖDÜL GİBİ CEZA

Basının alınmadığı duruşma kimlik tespiti ile başladı. Avukatların esas mütalaaya karşı yaptıkları savunmanın ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Mahkeme, sanık polis Erkan Ekmekçi, Zafer Sağlam, Davut Bakır ve Kenan Akıl’a ayrı ayrı “bilinçli taksir ile birden fazla kişinin ölümüne veya yaralanmasına neden olma” suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezası verdi. Daha sonra bu cezayı 24 bin 300 TL para cezasına çeviren mahkeme, bunu ise 24 taksite böldü.

Polislere verilen para cezasına tepki gösteren aileler, “Çocuklarımızın değeri para değil. Nerede görülmüş bir arabaya 36 kurşun sıkmak” diyerek sitem etti.

Para cezasını duyan aileler sinir krizi geçirirken, adliyede yaşananları takip eden basın çalışanları da özel güvenlik tarafından engellenmeye çalışıldı. Karara itiraz eden aileler, adliyenin C kapısı önünde açıklama yaptı.

PARA BİÇTİLER

İlk olarak söz alan Oğuzhan Erkul’un annesi Seyran Erkul, “Adalet var diyenler duysun. Ben kaç yıldır buna güvendim. Yavrumu toprağa koydum, kanı yerde kalmayacak diye güvendim. Yavruma para biçtiler. Saz çalmak suç mu, türkü söylemek suç mu?” diyerek tepki gösterdi.

Dört yıldır adliyelerde adalet aradığını söyleyen anne Erkul, “Gazi mahallesiymiş suçlu. Polislerin hiç suçu yokmuş. Mahallesinin parkında saz çalarak türkü söyleyen yavrummuş suçlu olan. Dört yıldır yaşamıyorum. Küçük kardeşi dört yıldır, ‘abim nerede’ diye soruyor. Ben daha onun cevabını veremedim. Umutlarım burada suya düştü” dedi.

Anne Erkul, “Oğlumun değeri para değil. Nerede görülmüş bir arabaya 36 kurşun sıkmak. Hani nerede adalet? Söyleyin suçumuz nedir? Oğlum ne suç işlemiş diye sorduğumda cevap vermiyorlar” ifadelerini kullandı.

DALGA GEÇİLDİ

Ardından konuşan Kerem’in annesi Melike Taş da, “Her gittiğimde ona söz verdim. Kanın yerde kalmayacak, hiç vazgeçmiyorum dedim. Bizimle dalga geçtiler. Evlat onların değil ne güzel karar verdiler” diye belirtti.

“VUR EMRİDİR”

Davanın avukatı Meral Hanbayat ise, sürece değinerek, yargı tarihine kara bir leke sürüldüğünü söyledi. Hanbayat, şöyle devam etti: “Polislerin fail olduğu davalarda cezasızlık var. Ama bu kadar korkunç bir kararla karşılaşacağımızı beklemiyorduk. Dört yıl önce yaşanan ağır travma yeniden yaşandı. İstanbul 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi resmen polislerin sorgusuz ateş edebilecekleri emrini verdi. Cezasızlıktan başka ailelere bir işkencedir. Çocuklar öldürüldü ama cezası para.

Çocukları öldürebilirsiniz ama alacağınız ceza bu kadar basit. Türkiye gerçeği bu. İnsanlar nefes alamıyor. Bu kadar mı pervasızlar. Onlarca kurşun araca, onlarcası ise çocuklara isabet etmiş. Atış sayısı ortada. Hedef gözeterek yapılmış. Aydınlık bir yerde onların çocuk olduğunu biliyorlar. Bu kadar basit mi çocuk öldürmek? Bu cezasızlıktan da öte bir ceza, bu bir teşvik. Bir vur emridir.”

NE OLMUŞTU?

Sultangazi'de bulunan Gazi Mahallesi Kent Ormanı çıkışında “dur ihbarına” uymadıkları gerekçesiyle polisler 15 ile 18 arasında beş çocuğun olduğu aracı taradı. Polislerin ateşi sonucu Oğuzhan Erkul (18) ve Barış Kerem (18) adında iki çocuk yaşamını yitirirken, araçta bulunan Demirhan Erkul, Ramazan Altürk ve Birkan Yüksel ise yaralandı.

Savcılığın gizlilik ve yayın yasağı kararları altında yürüttüğü soruşturma neticesinde polisler Erkan Ekmekci, Kenan Akıl, Zafer Sağlam ve Davut Bakır hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermek” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması, 21 Mart 2018 tarihinde İstanbul 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüştü.

27 Haziran 2018 tarihli ikinci duruşmada, ilk duruşmada hazır edilmeyen pedagog eşliğinde olaydan yaralı olarak kurtulan çocukların tanıklıklarına başvuruldu. 8 Kasım 2018 tarihli duruşmada, olay gününe ait telsiz kayıtları dosyaya girdi. Kayıtlara göre müdahale gerekçesi olarak sunulan ihbarın asılsız olduğu olaydan önce sanık polislerce biliniyordu.

Duruşmada tanık olarak dinlenen polis memurları emniyette alınan ifadeleriyle çelişen beyanlarda bulundu. 14 Mart 2019 tarihli duruşmada katılan vekillerinin talebiyle olay yerinde keşif yapılmasına karar verildi. 27 Haziran 2019 tarihli 5. duruşmada, mahkeme başkanı değişti. Celse arası olay mahallinde keşif yapılmış, ancak bilirkişi raporu mahkemeye henüz ulaşmadığı için duruşmada bir gelişme yaşanmadı.

26 Eylül 2019 tarihli duruşmada, bilirkişi raporu mahkemeye ulaşmış ve heyet tarafından incelenmişti. Sanık avukatına bilirkişi raporunu inceleyip beyanda bulunmak üzere ek süre verildi. Sanık avukatlarının olaya ilişkin görüntü ve video kayıtlarının, olayın gerçekleştiği tarih olan 2017 yılına değil, 2018 yılına ait olduğunu belirterek, kayıtların doğru gönderilmesi hususunda ATK’ya yazı yazılmasını talep etti. Talep heyet tarafından kabul edildi.

13 Şubat 2020 tarihli duruşmada, uzman görüşü veren Adli Tıp Uzmanı Prof. Ümit Biçer, bütün yaralanmaların arkadan ve her iki yandan atışlarla olduğunu ve bu durumun tanığın aktarmış olduğu ifadelerle tutarlı olduğunu beyan etti. Dava avukatları ise, olay yerinde 35 kovan bulunduğunu ve bunların 23’ünün araca isabet ettiğini, tüm atışların bagaj ve arka camda, yani araç içindekilerin yaşamsal organlarına denk gelen yerlere yoğunlaştığını belirterek, sanıkların kasten öldürüldüğünü delilleriyle birlikte heyete sundu. Mahkeme heyeti, dava dosyasını esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verdi.

10 Temmuz 2020 tarihli duruşmada mahkeme heyeti kovuşturmanın genişletilmesi talebinin gerekli olmadığı yönünde karar verdi. Esas hakkındaki mütalaanın dava dosyasına sunulduğu bildirildi. Mütalaada, sanıklar Erkan Ekmekçi, Zafer Sağlam, Davut Bakır ve Kenan Akıl’ın eylemleri ile kanun hükmünü yerine getirdikleri ancak hukuka uygunluk nedenlerine ilişkin olarak çizilen orantılı hareket sınırını, dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı hareketleri ile aşarak geçekleştirdikleri savunuldu.

“Sanıkların böylelikle üzerlerine atılı bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verme suçunu işledikleri anlaşılmakla sanıklar Erkan Ekmekçi, Zafer Sağlam, Davut Bakır ve Kenan Akıl’ın TCK 85/2 maddesi gereğince cezalandırılmalarına, sanıkların suç işlenmesi sırasında bilinçli taksirle hareket ettikleri anlaşılmakla verilecek cezalarında TCK 22/3 maddesi gereğince artırım yapılmasına, sanıkların hakkında TCK 53/6 maddesi gereğince belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaları iddia ve talep olunur” dendi. Katılan vekilleriyle sanıklar müdafine mütalaayı inceleyerek esasa ilişkin savunmalarına hazırlamak üzere süre verilmesine karar verildi.

18 Aralık 2020 tarihli son duruşmada, taraflara esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmak üzere ek süre verilmesine karar verilerek, 05 Şubat’ta ertelenmişti.

Evrensel