Fethullah Gülen cemaati nasıl yönetiliyor? Akşam'ın dizisi cemaati kızdırır mı?

Fethullah Gülen'in isminden veya popülaritesinden faydalanmak için başladığı düşünülen yazı dizisi Akşam gazetesini ilgi odağı haline getirdi. Daha önce Şakird adlı kitabı yazan ve itiraflarıyla şimşekleri çeken Barış Müstecaplıoğlu da eski bir Fethullahç

Sunuş... Fethullah Gülen, bu ülkenin son yıllardaki en popüler isimlerinden biri. Sevenleriyle sevmeyenleriyle herkesin bol bol konuştuğu, ama genelde abartılı ifadelerle andığı bu temiz yüzlü, ince yapılı, hep sade kıyafetlerle dolaşan adamın adı ne zaman bir yerlerde geçse tansiyon hemen yükseliyor. Sevenleri ufacık bir eleştiri duyacak olursa köpürmeye hazırlanırken, sevmeyenleri saldırgan olmayan her yorumu işbirliği saymak üzere kulak kesiliyor.

Internet forumlarında ya da sözlüklerinde Nur talebeleri, Şakird, Nurcu, Fethullahçı başlıkları on, on beş yorumla sınırlı kalırken, Fethullah Gülen isminin altına yüzlerce yorum giriliyor. Bu kişilerin kendilerini tanımlarken kullandıkları ya da onlara yakıştırılan sıfatların en güçlüleri bile Ekşi Sözlük gibi namlı sitelerde Fethullah Gülen'in onda biri popülerliğinde değil. Bu yorumların genellikle ya aşırı övgülerle dolu ya da saldırgan bir üslupla yapıldığını, çoğu kez somut bir bilgiye dayanmadığını da söylemek lazım. Fethullah Gülen'le bugüne kadar pek çok röportaj yapıldı, yapılmalı da, kendisi elbette gündemi belirleyen insanlardan biri, hayata bakışı ve hedefleri hepimizi ilgilendiriyor, ama onun peşinden gidenler ve yaşam tarzları hakkında ihtiyacımız olandan çok daha az konuşuyoruz. Fethullah Gülen tek bir insan, cemaatini oluşturan şakirdler ise yüzbinlerce. Fethullah Gülen cemaatin gazetesinde çalışmıyor, okullarda öğrencilerle bire bir ilgilenmiyor, finans kurumunu yönetmiyor, elbette fikirleri ve kararlarıyla cemaati yönlendiriyor, ama ortada o öldükten sonra da yoluna devam edecek, sağlam bir yapı var. Şakirdlerin ailelerini, arkadaşlarını, sevdiklerini, sempatizanlarını, cemaat okullarına giden öğrencileri, şirketlerinde çalışanları hesaba katınca, hayatına dokunulan kitlenin büyüklüğü gözler önüne serilir. Özellikle bazı Anadolu şehirlerinde, lise ve üniversiteye hazırlık dershaneleri, cemaat okulları, resmi okullardaki şakird öğretmen ve öğrencilerle, eğitim devletten çok bu oluşumun yönlendirmesinde. Onlarla birlikte yaşıyoruz, belki aynı iş yerinde çalışıyoruz, belki arkadaşımız, çalışanımız ya da patronumuz. Özellikle yaşı ve sağlık durumu itibarıyla 'Gülen Sonrası Cemaat' kavramını düşünmeye başlamamız gereken şu dönemde, artık bu konuların açıkça konuşulması ve perdelerin kalkması gerekiyor.

AMACIM SORGULAMAK

Bu yazı dizisi cemaatin kaç okulu olduğunu, şirketlerinin bilançolarını, hangi ünlü isimlerin cemaate destek verdiğini, siyasi bağlantılarını anlatmayacak. Bunlar hakkında zaten bol bol konuşuldu, konuşuluyor, yazılmış kitaplar da var. Aslında internetten küçük bir araştırma bile bu bilgilere ulaşmak için yeterli. Bu yazı dizisi 'insan' hakkında. İnsanların neden böyle bir cemaate girmek istedikleri, cemaatin insanları kazanma teknikleri, şakirdlerin hayata bakışları ve şayet ayrılırlarsa yaşadıkları zorluklar hakkında. Umarım kendilerine tutulan bu aynadan gördükleri bazı şeyler hoşlarına gitmezse, kendilerini sağlıklı görmezlerse, aynayı suçlama kolaylığına kaçmazlar. Şundan emin olmalarını istiyorum, bu satırlar kimseye düşmanlık etmek için yazılmıyor. Sadece gerçeklerin bilinmesi, bu oluşum hakkında olumlu ya da olumsuz, ama doğru bilgiye dayanılarak konuşulması amaçlanıyor. Farklı bakış açılarımız olabilir, farklı şeylere inanabiliriz, buna rağmen birlikte yaşamayı ve dost olmayı başarabiliriz. Ayrıca okudukça göreceğiniz gibi, eleştirilerim sadece cemaati değil, Hizmete karşı haksız tutumlar sergileyen başka kesimleri de hedef alıyor. Ben sizin kitaplarınızın çoğunu okudum, sohbetlerinize katıldım, şakirdliği bizzat denedim, yani bunları yanlış bulmadan önce içtenlikle ve önyargısızca anlamaya çalıştım, siz de beni bir dinleyin, olur mu?

'Fethullah Gülen Sonrası Hizmet' için elbette şimdiden bir yol haritası çıkarılmıştır, ama henüz vakit varken, size gerçekten iyi niyetli bakan ve ne olursa olsun, aynı ülkeyi aynı haklarla paylaştığımıza inanan insanların hakkınızdaki endişelerini bilmeniz hepimiz için iyi olur. Yoksa sürekli bir gündem maddesi olan bu gerginliği, taraflar arasındaki sürtüşmeyi sona erdirmek mümkün olmayacak. Cemaat dışındakiler de, hizmet ve şakirdlik hakkında ne kadar çok bilgi edinirlerse, her geçen gün etki alanını genişleten ve bir gün hayatlarına ya da çocuklarına dokunabilecek bu oluşumu o kadar sağlıklı değerlendirebilirler. Başlayalım bakalım...



Gülen cemaati ülkenin en kurumsal yapılarından

İleriki bölümlerin cemaat dışındaki insanlara bir anlam ifade edebilmesi için, ilk başta Gülen Cemaati'nin bir portresini çizmek gerek. Gülen Cemaati, hayatında hiç kurumsal bir yerde çalışmamış bir insanın önderliğinde de olsa, Türkiye'nin en kurumsal yapılarından birini oluşturmuştur. Yıllarca büyük finans kuruluşlarında ve medya gruplarında, kurumsallığı sağlamakla görevli bir konumda çalışmış biri olarak bunu içim çok rahat söyleyebiliyorum. Şayet Türk şirketlerinin hepsi Gülen cemaatinin kurumsallığını, disiplinini ve iş takibi süreçlerini aynı başarıyla uygulasa, Avrupa'nın sayılı ekonomilerinden biri olurduk.

HİYERARŞiK YAPILANMA VAR

En tepede elbette Fethullah Gülen vardır. Fethullah Gülen cemaatin kuruluş zamanlarında ilk öğrencileriyle bire bir ilgilenmiş, onlarla kamplara gitmiş, düşüncelerini bizzat şekillendirmiş, ne yapacaklarını ilk ağızdan söylemiş, ama cemaat bu kadar büyümüşken, kendisi yıllardır ABD'deyken, cemaat birçok yetkin insan yetiştirmişken, artık Gülen'in 'Hizmet' içindeki rolünün yönlendirme ve prensip belirlemeyle sınırlı kaldığı düşünülebilir. Cemaatte Gülen'in hemen aşağısında bir danışman/ulema sınıfının bulunduğu ve Hizmet'in yolunun çizilmesinde önemli işlevlerinin olduğu biliniyor.

Bunların altında her büyük şirkette olduğu gibi hiyerarşik bir yapılanma mevcut. Detayları meçhul olmakla ve kuşkusuz gelişmeler doğrultusunda değişmekle birlikte, çeşitli ülke gruplarından sorumlu imamlar (yöneticiler) vardır ve arkalarından ülkelerden sorumlu imamlar gelir. Türkiye'den sorumlu imama şehirlerden sorumlu olanlar bağlıdır. Her şehir büyüklüğüne göre bölgelere ayrılmıştır, bölgeler semtlere bölünmüştür, hepsinin başında ayrı bir yetkili vardır. Semt imamlarının altında o semte bağlı evlerin, yurt odalarının imamları yer alır. Herkes haftalık istişarelerde bir üstüyle bir araya gelir, kendisine bağlı kişilerin şakirdlik düzeylerindeki gelişmeleri anlatır, gazete ya da dergiye bulunan aboneler, toplanan bağışlar konusunda rapor verir, Kurban Bayramı'nda deri toplanması, okulda bir organizasyon düzenlenmesi gibi proje bazlı konuları konuşur. Bu istişarelerde daha üst abilerden gelen ve merdiven mantığıyla imamdan imama tüm cemaate ulaştırılan emir ve tavsiyeler paylaşılır, o günün siyasi ve gündem konularına karşı alınacak ortak tavırlar öğrenilir. Bunlar daha sonra ev ve yurt odası istişarelerinde şakirdlere aktarılır. Hemen her okulda örgütlenmişlerdir. Devlette kadrolaşmaları, bu çalışmalara kolaylık sağlama amaçlıdır.

TÜM ŞAKİRDLER SATIŞ ELEMANI

Cemaat içinde tek işi esnafla ilgilenmek olan özel bir ekip bulunur. Büyük şirketlerin satış ekiplerine benzetebileceğimiz bu imamlar ağzı iyi laf yapan, esnafla iletişim kurabilecek, para işlerinden anlayan kişilerden seçilir. Cemaate bağlayabilecekleri esnaflar (işadamları) bulmak asıl görevleridir. Yurtdışında Türkiye'nin lobisini yapan okullar, Orta Asya'da iş bağlantısı kurma vaadi, fakir öğrencilere yardım etmenin güzelliği gibi söylemlerle cemaatin genel felsefesine sıcak bakmayacak pek çok iş adamından da destek bulabilirler.

Kurban Bayramı'nda deri toplanması, medya organlarına abone bulunması gibi konularda ise tüm şakirdler birer satış elemanıdır. Hem çevrelerini, ailelerini kullanarak hem de stantlar açarak kendilerine verilen hedefleri tutturmaya çalışırlar. Hedef mantığı aynen performans değerlendirme süreçleri olan ciddi kurumlardaki gibidir, bulundukları bölgeye, ellerindeki imkanlara göre herkese 'sen beş abone bulacaksın, sen on abone bulacaksın' şeklinde farklı hedefler verilir. Bu noktada şakirdlerin hedef tutturma başarısı, cemaatte yükselmelerinde ana unsurlardan olur. Şakirdlerin tüm bilgileri düzenli olarak kaydedilmekte ve kararlar alınırken göz önünde tutulmaktadır.

İŞ İLİŞKİLERİ ÖNEMLİ

Cemaat büyüdükçe, iş ilişkileri de bu oluşum içinde önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Finans kurumunu ortak olarak kuran işadamları, okulları finanse edenler, birlikte iş yapanlar arasında inanç birlikteliği dışında bir de ticari çıkar bağları kurulmuştur. Cemaat üyeleri kendilerine destek veren esnaftan alışveriş eder, yurtdışındaki okullara yardım edenlere o ülkelerde iş yapmaları için ilişkiler bulunur, devlet ve belediyelerde görevli şakirdler cemaat üyelerinin şirketlerine kolaylık sağlar, gazete, televizyon gibi cemaat kurumları taşeron işlerini genelde şakirdlere verir. Hayatın her alanında söz sahibi olmak temel amaçtır.

CEMAATİN TERMİNOLOJİSİ

  • Risale-i Nur: Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi'nin kitapları. Cemaat içinde Gülen'in kitaplarından bile önemlidir, zaten Gülen'in fikirleri de çoğunlukla Said-i Nursi'yi referans alır. Bu kitapların Kuran'ın tüm gerçeklerini açıkladığına inanılır ve Kuran'ın tek başına okunduğunda yanlış anlaşılabileceği düşüncesiyle ondan daha fazla okunmaktadırlar. Tam şakird olmuş bir kişi, Risale-i Nur'u Said-i Nursi'ye Allah'ın yazdırdığına inanır.

    • Bediüzzaman: Said-i Nursi'ye takipçilerinin hitap şekli. 'Zamanın (çağın) benzersizi, eşsiz olanı' anlamında kullanılır..

    • Şakird: Gülen cemaatinden kişilerin kendilerine hitap şekli. 'Çömez, çırak, öğrenci' anlamındadır.

    • Hİzmet: Şakirdlerin insanları ve toplumu İslamileştirme çabası, aynı zamanda cemaate taktıkları isim. Cemaatin hizmetten anladığı çoğunluğun düşündüğü ve korktuğu gibi devlete şeriat düzeni getirmek değil, insanları kendi içlerinden gelerek dini kurallara göre yaşayacak şekilde dönüştürmektir. Tüm kadınlar bunu Allah'ın isteği sayarak ve aksi halde yanacaklarını düşünerek kapanırsa, herkes hayatıyla ilgili kararlarını dini referans alarak vermeye başlarsa, rejimin adının cumhuriyet ya da demokrasi olmasının onlar açısından farkı olmayacaktır. İnsanlar fikirlerini, bunu isteyip istemedikleri doğrultusunda oluşturmalı.

    • Abi: Yaşça büyük şakirdler, cemaat içinde küçük şakirdler tarafından abi olarak çağrılır. Kadın şakirdler için aynı şeyin abla olarak kullanıldığını ve benzer bir yapılanma olduğunu duymuştum, ama onların dünyasını bize ancak kadınlar anlatabilir. Çünkü erkek ve kadın şakirdler birbirlerinden çok uzak yaşarlar. (Aslında erkek şakirdler her türlü kadından mümkün olduğunca uzak yaşar.)

    • Sohbet: Fethullah Gülen'in ya da Said-i Nursi'nin kitaplarından bölümler okunması. Üzerinde konuşulması, günümüz hayatına bu prensiplerin nasıl uygulanabileceğinin abiler tarafından dinleyenlere aktarılması. Bu arada şakirdlerden gelen dini içerikli soruların cevaplanması. Her ne kadar sohbet dense de, iletişim büyük oranda tek yönlüdür.

    • İstişare: Tam şakird olmuş, cemaatin hassas konularına vakıf kişilerle bağlı oldukları evin ya da yurt odasının imamının yaptığı toplantılar. Genelde günlük ya da haftalık yapılır. Kazanılabilecek kişiler, okuma yarışmaları ve ibadet ödevleri, günlük olaylar hakkında kararlar bu toplantılarda alınır. Bu imamlar ayrıca kendi bağlı oldukları daha üst imamlarla da istişare yapar ve daha önemli konuları konuşurlar. Merdiven mantığıyla herkes bir üstüyle toplanır, böylece en alttan gelen konular da Gülen'in istişarelerine kadar çıkıp onaya sunulabilir.

    • Ülke/Bölge/Semt/Ev İmamI: Sorumlu olduğu yere göre, belli bir yerdeki şakirdlerden sorumlu kişi. O da şakirdtir, ama yaşça daha büyük ve tecrübelidir. O güne kadar yaptığı hizmetlerle, ağzının iyi laf yapması ve sohbet düzenleme kapasitesiyle, en önemlisi ne kadar az sorguladığı, üstteki abilerden gelen emirleri ne kadar kolay sindirebildiğiyle belirlenirler. Terfi ederek daha önemli noktalara gelirler. Teslimiyet ne kadar güçlüyse, yükselmek o kadar mümkündür.

    • Esnaf: Cemaate parasal destek sağlayan işadamlarına esnaf denir. Bazıları gerçekten küçük esnafken bazıları büyük armatörler, holding sahipleridir. Okulları finanse eder, şakirdlere ve kazanmaya çalıştıkları çocuklara burs verir, şirketlerinde çalıştırırlar. Gazetenin, televizyonun, finans kurumunun büyük projelerine finansman sağlarlar.

    • Dost: Şakird olmayan, cemaatin prensiplerini benimsemeyen, ama yumuşak huylu insanlar yetiştirdiği düşüncesiyle, yurtdışındaki okullar ülkeye faydalı inancıyla ve benzeri dünyevi düşüncelerle destek veren kişilerdir. Aralarında hristiyan rahipler de vardır, ateistler de. Çoğunluğu cemaatin iç yapısını bilmez.

    • Nurcu: Said-i Nursi'nin ve yazdığı Risale-i Nur'un takipçileri. Gülen cemaati bunların arasında kıyas kabul etmeyecek şekilde en güçlüsüdür. Her ne kadar Nurcular siyasi bir oluşuma gitmedilerse de, siyasetin içinde özellikle oy potansiyelleriyle yönlendirici olabilmekteler. Özellikle eğitimdeki kadrolaşmalarda oldukça aktif oldukları göze çarpıyor. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in Nurcu görüşe yakınlığı ve Said-i Nursi'ye hayranlığı bilinmekte. (Belki sadece tesadüftür!)

    • Müspet: Cemaate kazandırılma potansiyeli olan kişiler. Kendi içinde dereceleri vardır.

    • Ehl-i Dünya: Hayatının temeline dini koymamış herkese verilen isim.

    • Hİmmet: Hizmete yapılan bağışlar.

    • Işık evleri: Cemaat evleri için kullanılan bir çeşit takma isim.

    • İlgilenmek: Bir şakirdin cemaate kazandırabileceğini düşündüğü kişiye (genellikle çocuğa) hayatını adaması. Şakird ilgilendiği kişiyle neler yaptığını, hangi kitapları okumasını sağladığını, kaç sohbete götürdüğünü, birlikte namaz kılıp kılmadıklarını haftalık istişarelerde bağlı olduğu imamına raporlar. Genç şakirdler arasında bazen bu terim yerine espri niyetine 'kafalamak' da kullanılır. (Evet, onlar da insandır ve onlar da espri yaparlar!)

      Yarın: insan neden Sakird olur?

      Barış Müstecaplıoğlu