RAND raporunun hedefi ABD dostu muhalefet oluşturmak

ABD Savunma Bakanlığı’na hazırladığı raporlarla bilinen düşünce kuruluşu RAND Corporation, Türk iç ve dış politikasının temelini oluşturan neredeyse tüm alanları hedef alan “Türkiye’nin Milliyetçi Eğilimi: ABD-Türkiye Stratejik İlişkileri ve ABD Ordusu” isimli bir rapora imza attı.

Amerikan hükümetine bağlı düşünce kuruluşu RAND Corporation’ın Türkiye’nin iç ve dış politikasını mercek altına alan “Türkiye’nin Milliyetçi Eğilimi” başlıklı raporunu Sputnik’e değerlendiren uzmanlar, belgenin Washington’a ‘Türkiye’ye ABD dostu muhalefet oluşturma’ çağrısı yaptığına ve bunun kabul edilemez olduğuna işaret ediyor.

ABD Savunma Bakanlığı’na (Pentagon) hazırladığı raporlarla bilinen Amerikan hükümetine bağlı düşünce kuruluşu RAND Corporation, Türk iç ve dış politikasının temelini oluşturan neredeyse tüm alanları hedef alan “Türkiye’nin Milliyetçi Eğilimi: ABD-Türkiye Stratejik İlişkileri ve ABD Ordusu” isimli bir rapora imza attı.

Türk hükümetini ‘ekonomik kalkınma odaklı politikadan milliyetçilik ve etnisite temelli çatışma odaklı politikalara’ yönelmekle suçlayan raporda, belgenin kaleme alınma amacının Türkiye-ABD ilişkilerinde kalıcı yıkımın önüne geçilmesinin amaçlandığına işaret ediyor.

Raporun yer verdiği en önemli tespitlerden birisi de Türkiye ile Batılı devlet arasında giderek genişleyen uçurum. Rand, Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşma sürecinde 4 ana senaryo olduğuna işaret ediyor. Buna göre Türkiye, gelecekte NATO içerisinde görüş ve duruş farklarına rağmen ‘zorlayıcı’ bir müttefik olarak kalacak; ya muhalefetin iktidara gelmesiyle Türkiye yüzünü yeniden Batı’ya dönecek, ya Ankara, Avrasya ve NATO arasındaki denge politikasının dozunu artıracak ya da NATO’dan tamamen çıkacak.

Türkiye’nin dış politikasının neredeyse tüm alanları ABD, AB ve NATO’yla çakışıyor
Raporun en önemli kısımlarından birisi de Türkiye’nin AB, ABD ve NATO’yla olan çıkar çatışmalarına yer verdiği bölüm. Raporda, Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemi ve Doğu Akdeniz’deki proaktif politikası NATO açısından bir “tehdit” sayılmış. İlgili kısımda, Türkiye’nin doğalgaz ve petrol arama girişimleri, “Yunanistan ve Kıbrıs’a yönelik agresif girişim” diye tanımlanmış.

Belgede, AB’nin Türkiye’nin ‘demokrasiden uzaklaştığı’ kanaatinde olduğunu, ülkenin Suriye ve Doğu Akdeniz politikasından rahatsız olduğuna değiniyor. AB’nin Türkiye’de AB vatandaşlarının ‘rastgele gözaltına alınması’ ve Türkiye’nin ‘terör örgütü’ olarak gördüğü FETÖ bağlantılıların Avrupa’ya sığınmasından duyduğu rahatsızlık dile getiriliyor.

ABD, Türkiye’nin PYD ve FETÖ ile mücadelesinden de rahatsız

Rapora göre, Washington’la Ankara’nın dış politikada neredeyse ortak tutumda olduğu hiçbir alan yok. Belge ABD’nin, Türkiye’nin Suriye politikasının, Ankara’nın PKK bağlantısı sebebiyle ‘terör örgütü’ saydığı YPG’yle mücadelesinin, Türkiye’de büyüyen Amerikan karşıtlığının ve Türkiye’nin S-400’e sahip olmasının karşısında. ABD’nin Türkiye’nin FETÖ Lideri Fetullah Gülen’in iadesi isteği de dahil pek çok noktada rahatsızlığı da raporlanmış durumda.

Türkiye’nin ‘Mavi Vatan’ politikaları da hedef tahtasında 

Türk-Amerikan karşıtlığı Türkiye’nin Karadeniz’deki tutumunu da kapsıyor. Rand, Amerikan devletinin Ankara’nın ‘Karadeniz’de Rusya’yla NATO arasında dengeleyici bir rol üstlenmesi’ne karşı çıkıyor. Rand’a göre Türkiye’nin denge politikaları, Gürcistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Abhazya Cumhuriyeti ve Ermenistan’daki varlığı sebebiyle Rusya, Karadeniz’de güçleniyor. Rapora göre, Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikalarından rahatsız olan Washington, Türkiye’den Amerikan devletinin İran’ı hedef olan politikalarına aktif bir katılım ve destek bekliyor.

Emekli Büyükelçi Loğoğlu: Rapor, doğrudan Türkiye’nin iç işlerine müdahale çağrısı yapıyor, kabul edilemez 

Türk-Amerikan ilişkilerinin onarılması zor krizlerle dolu yakın geçmişini mercek olan 276 sayfalık bu raporla ilgili değerlendirmelerde bulunan Türkiye'nin eski ABD Büyükelçisi Faruk Loğoğlu, Rand’ın raporunun Türkiye’nin iç işlerine müdahale çağrısı yapması sebebiyle “kabul edilemez” olduğunu söyledi:

“Bu kuruluş, büyük ölçüde devlet destekli ve çok da eski kuruluşlar arasında yer alıyor. Rand’ın yazıp çizdikleri Amerikan kamuoyu ve Amerikan yönetimi tarafından önemli kabul edilir. Rand’ın son raporunda iki önemli husus göze çarpıyor. Birincisi Türkiye’de daha ‘dost’ bir muhalefet oluşturulması. Ancak bu, doğru bir çıkış değil çünkü doğrudan ‘Türkiye’nin iç işlerine müdahale edin’ anlamına geliyor. Bunu onaylamak veya buna katılmak mümkün değil. Türk siyaseti, iktidarıyla ve muhalefetiyle sadece Türkiye’yi ilgilendirir.

İkincisi husus ise, Türk-Amerikan ilişkilerinin en önemli boyutlarından birisi olan askerden askere olan ilişkilerin, 1 Mart (Irak) Tezkeresi ve ‘Çuval Olayı’ndan sonra bozulduğu yönündeki doğru tespit. Rapor, ciddi zarar gören bu ilişkilerin onarılması gerektiğine işaret ediyor. Elbette Türkiye ve Amerika birbiri için önemli. Güven ilişkisinin tesis edilmeye başlaması elbette Türk-Amerikan ilişkileri bakımından yararlı olur. Farklı görüşler, iki ülkenin bundan sonra hiç ortak hareket etmeyeceği anlamına gelmiyor. Taraflar, sorunların üstesinden gelmeyi beceremedi.”

‘Türk dış politikası askerileştirildi, bu milliyetçi hissiyatın yükselmesinin sonucu’

Türk dış politikasının ‘askerleştirildiğini’ söyleyen Loğoğlu “Raporda, her ne kadar iki ülke arasında bir mesele olmasa da doğru bir tespit daha var. Son dönemde Türk dış politikasının en çok göze batan özelliği askerileştirilmesi oldu. Türkiye Suriye’ye, Libya’ya asker göndermek ve Doğu Akdeniz’deki sondaj gemilerini deniz kuvvetleri gemileriyle korumak suretiyle askerileştirilmiş bir dış politika hayata geçirmiş durumda. Türkiye daha önce BMGK kararları veya ilgili ülkelerin daveti üzerine asker gönderiyordu. Bu politikanın temelinde milliyetçi hissiyatın yükselişe geçmesi var. Bu hisler ve asker göndermeler döngü yaratmış durumda” diye konuştu.

‘Rand, Amerika’ya dost muhalefet oluşturma çağrısı yapıyor’

Loğoğlu “Bu raporu, Amerika’da sadece düşünce kuruluşlarında değil, kongrede, yönetimde, medyada ve çeşitli Yahudi ve Ermeni lobilerindeki Türkiye rahatsızlığının bir tezahürü olarak görmek lazım. Türkiye’yle ilgili temel özgürlükler ve basın özgürlükleri hususlarında ABD’de ciddi rahatsızlıklar var. Rapor bu kaygıları dile getiriyor. Ama ayrıca bunun da bir adım ötesine geçerek sanki ‘bu iktidarla fazla yol alınmaz, Amerika’ya dost muhalefet oluşturalım’ noktasına gelmiş. Bu çizgiyi aşmak demektir ve kabul edilemez” diye ekledi.

‘Önce Türk ordusu sonra da Türkiye Cumhuriyeti Amerika’nın hizasından tamamen çıktı’

Sputnik’e konuyu değerlendiren bir diğer isim ise M5 Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ceyhun Bozkurt oldu. Bozkurt’a göreyse Rand’ın bu raporu, Türkiye’nin, ABD’nin ekseninden nasıl tamamen uzaklaştığının teyidi niteliğinde:

“Soğuk Savaş bittiğinde, Türkiye, özellikle ordu merkezli ABD ile politik ve askeri bir mücadeleye girişmiş, Irak’ın kuzeyine yönelik terör operasyonları sonrasında da ABD askeri yayın organlarında ‘Türk ordusu hizadan çıktı’ şeklinde değerlendirmeler yapılmıştı. RAND Corporation raporunu görünce aklıma bu ifade geldi. O dönem hizadan çıkan Türk ordusuydu. Bugün ise Türkiye Cumhuriyeti devleti, politik olarak Amerika’nın kendisine çizdiği sınırların dışına çıktı ve bağımsız bir politika izlemeye çalışıyor.

RAND’ın raporunda da, Türkiye’nin yeniden nasıl hizaya oturtulması gerektiği yönünde tavsiyeler veriliyor. Hatırlanacak olursa, CIA’nın Türkiye konusunda en yetkili isimlerinden Graham Fuller, geçen Ağustos’ta ‘Türkiye’yi kim kaybetti’ diye bir yazı yazmış, Türkiye’nin rotasının Batı’dan Asya/Avrasya hattına kaymasının nedenlerini sorgulamıştı. Fuller’in yıllarca RAND’da da görev yaptığını hatırlamak lazım. Türkiye kaybedilmiş olarak gözüküyor ve ABD bunu sorguluyor. Bunda ABD’nin ve müttefiklerinin, yıllardır ulusal güvenlik başta olmak üzere bütün politikalarımızda karşımızda olmasının çok büyük etkisi var. Türkiye’yi yeniden hizaya sokmaya çalışıyorlar ve bunun zorluğunun da farkındalar.”

‘Rand, Türkiye’de siyasete müdahale edecek Gladyo’ya benzer yapıların kurulmasına vurgu yapıyor’

Türkiye için 15 Temmuz darbe girişiminin ‘milat’ niteliğinde olduğuna işaret eden Bozkurt “NATO’nun gizli orduları/gölge ordular kavramıyla tanımlanan Gladyo yapılanmasını bilirsiniz. Türkiye, yıllardır sabotajlar, provokasyonlar, çeşitli yollarla (darbeler, dezenformasyonlar, itibar suikastleri vs.) siyasete müdahaleler gibi yollarla karşılaştığı bu yapıyla, özellikle 15 Temmuz’dan sonra ciddi bir mücadele yürüttü. Bu tarihten itibaren gözaltına alınıp tutuklananlara bakıldığında sadece FETÖ’cüleri değil, yıllarca bu tür operasyonlarda kullanılan bazı unsurları görebiliyoruz.

Ayrıca asker içinde de Batıcı/NATO’cu güç darbe yedi. Hatırlanacak olursa, 15 Temmuz’dan önce bu güce atıf yapılıyordu ve bu unsurlar ‘ABD’nin TSK ve MİT içindeki ajanları’ olarak tanımlanıyordu. RAND, adeta zamana yayarak (buna benzer) yeni bir yapılanma oluşturulmasını önermekte. Çünkü öneri perspektifinde sadece askerler yok. Siyaset başta olmak üzere muhalefete de atıf yapılıyor ve bu güçle iletişimin kuvvetlendirilmesi isteniyor. Yani adeta Türkiye’de siyasete müdahale edecek yeni bir yapılanmanın desteklenmesini istiyor” diye devam etti.

‘Türk siyasetinde asker başlıklı ciddi tartışmalar yaşanabilir’ 

Bozkurt “Raporun önemli bir boyutu da askerden askere ilişkilerin yeniden kuvvetlendirilmesi önerisi. Bilindiği üzere Türk-Amerikan ilişkilerinin zaten gelişimi, özellikle NATO üyeliğimizden sonra askerden askere güçlü ilişkiler zemininde yürümüştü. AK Parti döneminde bu kırıldı ve siyaset mekanizması öne çıktı. ABD, asker içindeki Milliyetçi ve Kemalist kanadın özellikle 2000’li yıllardaki Amerikan politikalarına karşıtlığı nedeniyle, AK Parti’yi ve güçlü politik figür olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemişti.

Hatta FETÖ’nün Türk ordusuna kumpas operasyonlarının da perde arkasındaki güç Washington’du. Ancak özellikle Erdoğan’ın bölgede Amerikan ve İsrail çıkarlarına karşı çıkan eğilimindeki artış, Erdoğan’ı ABD’nin ve İsrail’in hedefi yapmıştı. 15 Temmuz saldırıların zirvesiydi. Bu saldırıyı püskürten Türkiye’nin, RAND Corporation raporunda da ‘milliyetçi yöneliş’ olarak formüle edilen politikası öne çıktı. İşte bu nedenle RAND, askerin içinde çok azınlık olarak kalan NATO’cu yapılanmayı yeniden güçlendirme önerisi yapıyor. Bu da önümüzdeki dönemde Türk siyasetinde, asker başlıklı ciddi tartışmaları beraberinde getirecek gibi görünüyor” diye ekledi.