Ece Uslu: 11 yıldır anne olmak istiyorum

Güzel oyuncu Ece Uslu elmasdreci.com'dan Elmas Dereci'nin sorularını yanıtladı. İşte Ece Uslu'nun o açıklamaları...

Sevgi Saygı gerek ama AŞK’sız olmaz!

Oynadığı dizilerde rol gereği hayatı hep tek başına omuzladı, zor koşullar ve kötülerle mücadele etti. Dördüncü sezon devam eden Karagül Dizisi’nin ‘’SOSYETE GÜLÜ’’ Ece Uslu ile Gaziantep’teki dizi setinde bir araya geldik. Gurbette yaşayan bir insanın hemşehrilisi ile karşılaştığında duyduğu sevinç vardı yüzünde. Sohbet ettikçe gerçek hayatta da ne denli güçlü bir kişiliği olduğunu anlıyorsunuz. Belki birçok kişi onu snop buluyor olabilir, konuştukça nasıl iyi bir arkadaş, yakın ve güvenilir bir dost olabileceğini anlıyorsunuz.

ECE USLU FOTOGALERİ

Dizideki rol karakterinizde kentli bir kadın gittiği bölgeye çok çabuk alışabiliyor tamam ama bir de kumalık meselesi var. Toplumun en hızlı ulaştığı araç televizyonlar. Bu mesele çok naif işlenmiyor mu sizce?

Dediğiniz gibi televizyonlar kitlelere en hızlı ulaşan iletişim aracı. Hikayenin başında Ebru batıdan doğuya geldiğinde yalanlar içinde yaşadığını bilmiyordu. Bir kuması olduğunu öğrendiğinde ciddi tepki verdiği bir mücadelesi oldu. Konu çok daha güzel/ derin işlenebilir çok güzel mesajlar verilebilirdi  ancak dizinin akışı gereği kumalık konusu geride kaldı. Sanırım bu tip konuları derin işlemek sinema filmlerine saklanıyor. İşin bu noktası da biz oyuncuları aşıyor.

Karagül dizisi için ne kadar zamandır buradasınız?

Dizinin dördüncü sezonu ve üç yıldır buradayız. Çok zor şartlarda zor ve güzel bir iş çekiyoruz. Evlerimizden uzak otel odasında yaşıyoruz. Oyuncular arada bir İstanbul’a gelip gidiyor ama teknik ekip bizden çok daha zor durumda onlar sürekli burada.

Burada kendinizi güvende hissediyor musunuz?

Son zamanlarda genel olarak dünyanın hiçbir yeri güvende değil ne yazık ki. İstanbul ne kadar güvenli ise burası da o kadar güvenli. Dünya büyük bir global değişim içinde, bütün dengelerin değiştiği bizim de ne yazık ki oturup baktığımız bir süreç yaşıyoruz.

Dizideki rolünüzde sürekli hayatla,  çevreyle neredeyse dünya ile mücadele ediyorsunuz, rol gereği de olsa sıkılıp daraldığınız olmuyor mu hiç?

Bir dizi uzun soluklu olduğu zaman ister istemez dışarıdan objektif olarak bakamıyorsunuz, hikayenin içine giriyor bütünleşiyorsunuz onunla. İster istemez bir müddet sonra sıkılıyor demeyelim ama yıpranıyor insan.

Bu güne kadar en sevdiğiniz rol karakter hangi dizi oyun veya sinema filminde?

Hepsinin kendine göre sevdiğim tarafları var,  karakteri içime sindirir ısınırsam rolü kabul ediyorum. Bu nedenle her bir karakterin ayrı yeri var. Çıkış yapan işler olarak bakarsak, Kara Melek, Zerda sonra da Karagül’deki Ebru rolü diyebilirim.

Gaziantep’te görüp büyülendiğiniz bir yer var mı?

İlk geldiğim de Halfeti’nin doğası ve sessizliğinden çok etkilendim. ( Halfeti Urfa'nın ilçesidir) Dünya’nın dışında bambaşka Cennet gibi bir yer. Diziyle birlikte turist akışı da başladı. Zeugma mozaik müzesinde inanılmaz eserler sergileniyor. Avrupa standartlarında ve çok başarılı, herkesin gelip görmesi gereken bir yer.

Pekii… Şehirli mi köylü müsünüz?

Aslında ben bir şehirliyim, İzmir Alsancak doğumluyum ama toprağı, sakinliği huzur olan yerleri daha çok seviyorum. Zaman ne gösterir bilemem ama Çeşme Çiftlikköy’de bir ev aldım, hayalim artik orada yaşamak.

Birçok dizi de anne rolü üstlendiniz, anne olmayı istediğiniz oldu mu hiç?

Yaklaşık 11 yıldır anne olmayı çok istiyorum ama kısmet olmadı. Doğru insandan çocuk sahibi olmak önem taşıyor elbette. Zorlamanın da bir alemi yok, akışına bıraktım.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Hatırlamadığım, anlatılanlardan öğrendiğim çok neşeli, fotoğraf makinası görünce hemen poz veren  eğlenceli ve güler yüzlü bir çocukmuşum. İlkokul yıllarımda dişlek olmaya, gözlü takmaya çok özenir, gözlük takan çocukları kıskanırdım. Demek ki çocukken insan kendisinde olmayanı istermiş diye düşünüyorum.

Anne ile birlikte büyümüşsünüz? Babanızı görüyor muydunuz?

Annem babamın ayrılığı 12-13 yaşıma tam da ergenlik dönemime denk geldi. Aralarda babamı görüyordum, hala daha görüşüyoruz. İzmir’de sporcuydum ve her şeyi bırakıp annemle birlikte İstanbul’a geldik. 15 yaşıma kadar İzmir’e git gel epey sıkıntılı bir dönem yaşadım. Ferhan Şensoy’un nöbetçi tiyatrosuna girdim, ardından iki yıl Şahika Tekand sahneden eğitim aldım. Okurken oyunculuğa başladım ve bir baktım ki 26 yıl olmuş, almış başını gitmiş)

Baba eksikliğini hissettiniz mi?

Baba’nın varken birden yok olması çok zor bir durum. Çocuklar hayattaki duruşlarını anne babalarından örnekleyerek alıyor. Elbette eksikliğini çok hissettim ama durumu ister istemez kabullendim ne olursa olsun o benim babam. Anne baba ayrılığı ile birlikte yaşadığınız sürece başınıza gelen her şey sizi olgunlaştırıyor. Yaşadıklarınıza nasıl baktığınız, bir ders ve sınavdan geçiyor olduğunuzu bilmek önemli. Evet olgunlaştım ama çocuk ruhumu da hiç kaybetmedim. Bundan dolayı da çok mutluyum.

Keşke başka bir ülke, başka bir hayat ve başka bir meslek olsaydı dediğiniz oldu mu hiç?

Başka bir meslek dediğim hiç olmadı ama ülkemi çok seviyor olmama rağmen 25 yaşlarındayken eğitim açısından keşke başka bir ülkede doğmuş olsaydım dediğim oldu.

Her şeyden vazgeçip dibe vurduğunuz oldu mu hiç? Ne yaşadınız, içinden nasıl çıktınız?

Oldu tabii ki. İyi ki de dibe vurdum. Ne oluyor nasıl oluyor bilmiyorum ama dibe vurduğunda sonunda güzel bir şeyle karşılaşıyorsun. O kadar da kötü bir şey değil, insanı olgunlaştırıp büyütüyor. Genellikle dibe vurduğumda yaşamam gerektiğini düşünüp akışına bırakıyorum.

Strese girdiğiniz, gerildiğiniz zaman rahatlamak için bir yöntem uyguluyor musunuz?

Kişisel gelişime inanıyor ve insanlara da öneriyorum. Strese girdiğim zamanlarda meditasyon yapmak beni çok rahatlatıyor. Uyku kaçışları da çok iyi geliyor. Beyninizi neye alıştırıyorsanız öyle gidiyor, yaptığınız olumlamalar ile bilinçaltınızı eğitebiliyorsunuz.

Sizi ‘’siz’’ yapan özellikleriniz neler?

Olduğum gibi olmak, Fazlasıyla dürüst olmak, hayata tutunmak, dibe vurduğumda çıkabilmeyi başarabilmek.

Hayat sizi hiç şaşırttı mı? Gözlerinize inanamadığınız ‘’aman allahım bu da mı oldu’’ değdiniz bir durum oldu mu hayatınızda?

Oldu tabi. Hayat insana çok güzel tokat atıyor. Hislerimin çok güçlü olmasına rağmen hiç konduramayacağım birtakım insanların beni şaşırttığı çok oldu.

Erkek olsanız nasıl bir erkek olurdunuz?

Tabii ki erkek ve kadının her anlamda farklılıkları var ama hiç Kadın erkek ayrımı yapmam, önemli olan insan olmak benim için. Yine Ece’ye benzeyen Ece’nin erkek hali olurdum.

Kendinize en çok yakıştırdığınız şey ne ?

Hep spor, rahat ve salaş giyinirim, kendimi çok daha iyi hissediyorum. Eteğe oranla pantolon giymeyi tercih ediyorum. Ancak kırk yılda bir davet vs. olacakta makyaj süs püs yapıyorum.

Sizi en çok ne kırar?

Yalan ve riyakarlıktan başka daha ne olabilir ki?

Nasıl bir aşk? Siz nasıl bir aşk yaşarsınız?

Aşk, zor ve hastalıklı bir şey aslında, karşılıklı iki güzel insan aşk yaşıyor ve dengeyi koruyabiliyor bunu da sevgiye çevirebiliyorsa ne ala… Sevgi, saygı gerçekten bir ilişki içinde çok önemli ama benim için aşk olmadan olmaz.

Size aykırı gelen kesinlikle yapmam deyip de yaptığınız bir şey oldu mu?

Bazen mecbur kaldığım zaman işle ilgili olabiliyor, çok büyük ve kalabalık bir ekiple çalışıyorsunuz ve istemediğiniz durumlarla karşılaşabiliyorsunuz, bir daha buna izin vermeyeceğim deseniz de gün geliyor aynı durumu yaşadığınız olabiliyor. (çekim için ekipten birisi gelir kapıyı çalar ve bu sorunun cevabı yarım kalır)

En son ne okudunuz, ne dinlediniz, ne izlediniz?

Uğur Yağcığlu’nun ‘’ Bir Hediye Olarak Aldatmak’’adlı kitabı,İlkokul arkadaşlarım Didem ve Sinem Balık kardeşlerin ‘’Aşk ve Tango’’ adlı albümü Türkan Şoray’ın son çektiği ‘’Uzaklarda Arama’’ adlı filmini izledim ve çok beğendim.

Size söylediğim kelimelerde aklınıza ilk geleni söyler misiniz?

Kaypak- Balık

Mülteci-Sefalet

Güven-Önemli

İktidar-Güç

Savaş-Berbat

Sadakat-Aşk

Megolaman-Sevmem