Diyanet’in yöneteceği liseli gençlere yönelik Kuran eğitim merkezleri açılıyor

Eğitim-İş Genel Başkanı Özbay, “Bu uygulama, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, eğitim bilimlerine, laikliğe zıt ve aykırıdır” dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nca lise çağındaki gençlere yönelik “Kuran eğitim merkezleri” açılmasına ilişkin yönetmelik dün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Müfredatının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenleneceği “Kuran eğitim merkezi”, “Kuranıkerim, temel dini bilgiler ve hafızlık ile ilgili bilgileri geliştirmek ve Arapça ile İslami ilimler alanında eğitim verilmesi amacıyla doğrudan başkanlığa bağlı olarak kurulan merkezler” olarak tanımlandı. Teorik ve pratik olarak yapılacak eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde Diyanet Akademisi, müftülükler ve ilahiyat fakülteleriyle işbirliği yapılacak. Yurt ve pansiyonlar da Diyanet İşleri Başkanlığı onayıyla açılabilecek.

‘TARİKATLARIN KISKACINDA’
Konuya ilişkin Cumhuriyet’e konuşan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “Eğitim, tamamen diyanetin ve siyasi iktidarın desteklediği vakıf, dernek maskesi takmış tarikatların kıskacı altında” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görev alanlarının farklı olduğuna vurgu yapan Özbay, “Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, bu ülkenin cumhurbaşkanı çocukları ve gençleri yetiştirme görevini öğretmenlere vermişti. Ama görüyoruz ki bu görev artık, AKP tarafından Diyanet’in ya da işbirliği yaptıkları tarikat ve cemaatlerin eline bırakılmış durumda” ifadelerini kullandı.


Özbay, AKP iktidarının “anayasayı, laikliği, eğitim bilimlerini ve pedagojiyi yok saydığını” vurgulayarak “Bu yapılan uygulamalar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, eğitim bilimlerine, laikliğe zıt ve aykırıdır. Siyasi iktidar olmakla anayasaya, eğitim bilimlerine, pedagojiye aykırı uygulamalar yapma yetkisine sahip değilsiniz. Siyasi iktidarlar devletin sahibi değildir. Çocukların sahibi değildir” ifadelerini kullandı.

SEKÜLERLİK ‘RİSK’MİŞ
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2024-2028 Stratejik Planı’nda “sekülerleşme” bir “risk” olarak değerlendirildi. “Seküler anlayışın toplum üzerindeki etkilerinin geleneksel değerlerimizin gelecek nesillere aktarılmasında olumsuz yansımaları olmaktadır” denen raporda, bu riske karşı “Manevi değerlerin güçlendirilmesine yönelik çalışmaların artırılması gerektiği” ifade edildi.