Bakan Elvan'la İlgili Çarpıcı İddia: Kızdırmamak İçin Her Şeyi Yaptı Ama…

T24 yazarı Barış Soydan, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’la ilgili çarpıcı bir iddiada bulundu.

T24 yazarı Barış Soydan, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın görevden alınmayı beklediğini yazdı.

Soydan'ın bugünkü yazısı şöyle:

“Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, piyasalar tarafından ekonomi yönetiminde aklıselimin temsilcisi olarak görülüyor. Ya da daha doğru bir ifadeyle, geriye kalan tek temsilcisi. Elvan'a bu kredi geçen kasımda, Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal'ın görevden alınması ve Berat Albayrak'ın istifası sonrasında Naci Ağbal'la birlikte durumu "toparlaması" için görevlendirildiğinde açılmıştı. Elvan-Ağbal ikilisi adım adım Albayrak döneminin sıra dışı uygulamalarını tasfiye ettiler. Bankaları daha fazla kredi vermeye getirmek için getirilen "aktif rasyosu"ndan vazgeçildi, Türkiye negatif faiz veren bir ülkeyken dünyanın en yüksek reel faizini veren ülkesi haline geldi. Bu adımlar bir dönem etkili de oldu, dolar yılbaşında 7 TL'nin altına kadar geriledi.

Sonrası malum, Naci Ağbal bir gece yarısı apar topar görevden alındı, TL yeniden baş aşağı gitmeye başladı. Elvan, o türbülansta koltuğunu korumayı başardı.

Durup dururken Lütfi Elvan nerden aklıma geldi? Bayramlaşmak için aradığım Ankara'daki bir kaynağımla şundan bundan konuşuyorduk. Söz, Hazine ve Maliye Bakanı'na geldi; Lütfi Elvan'ın top çevirdiğini, Erdoğan'ı kızdırmamak için elinden geleni yaptığını ve buna rağmen bu yıl içerisinde büyük ihtimalle bir kabine değişikliğinde görevden alınmayı veya başka görev geçmeyi beklediğini, hatta kendisinin de bunu istediği yorumunu yaptı.

Elvan'ın artıları

Lütfi Elvan bir geceyarısı Cumhurbaşkanlığı kararıyla görevinden alınsa hakkında nasıl bir değerlendirme yaparız? Artılardan başlayalım ve en tepeye, bu yılın başında TÜİK'te bağımsız, hatta bazıları muhalefete yakın (ama alanlarındaki uzmanlıkları tartışılmaz) iktisatçıların yer aldığı danışma kurullarının oluşturmasını yazalım.

Bütçenin iyi gitmesini, daha önce milli gelirin yüzde 4.3'ü olarak belirlenen bütçe açığı hedefinin yüzde 3.5'e çekilmesini de buna ekleyelim. (Gerçi pandeminin milyonları yoksulluğa sürüklediği bir dönemde bütçe açığını azaltmaya odaklanmanın ne derece doğru olduğu tartışılır ama sıfırcı hoca olmama adına notu bol tutalım ve bunu bir başarı olarak değerlendirelim...)

Eksiler

Peki terazinin diğer kefesinde neler var? Artılar arasına yazdğımız maddeden, TÜİK'te bağımsız iktisatçıların yer aldığı kurullardan başlayalım. Bu kurullar bir süre sonra lağvedildi. Elvan buna direnmedi bile. TÜİK'e kendisi tarafından vekaleten atanan başkan kısa süre sonra Külliye tarafından yapılan asaleten atamayla görevinden alındığında yine sessiz kalması gibi...

Önceki dönemlerde olduğu gibi onun döneminde de ekonominin acil ve yakıcı sorunlarıyla ilgili ortaya hiçbir ciddi çözüm konmadı. Bankaların batık kredilerini ele alalım. Lütfi Elvan'ın göreve geldiğinde BDDK'dan (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) sorunlu krediler konusunda çözüm önerileri istediği, fakat gelen önerilerin hiçbirini beğenmediği söyleniyor. Denilene göre BDDK zaman kazandırıcı birkaç düzenleme hariç kayda değer bir öneri sunmadı. Elvan'ın heybesinde de bir çözüm formülü yoktu, çünkü bankacılık konusunda deneyimli değildi...

Berat Albayrak döneminde adı "Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi" olarak değiştirilen komitenin ismi Elvan döneminde tekrar "Finansal İstikrar Komitesi" yapıldı. Ancak hem görev ve yetkiler, hem kullanılacak araçlar konusunda ortaya tatminkar bir çerçeve konamadı.

Bu adımı "Fiyat İstikrarı Komitesi"nin kurulması takip etti. Bu komitenin Merkez Bankası'nın alanına müdahil etme potansiyeli çok eleştirildi.

Elvan döneminin dönüm noktası, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın 133 gün gibi kısa bir sürede görevden alınması oldu. Ağbal, piyasalara güven vermek için iletişime yüklenmiş ama hem enflasyondaki gerilemeyi sağlayabilecek adımları geciktirmiş hem de bu arada Külliye'yi hayal kırıklığına uğratmıştı. Sonuç, dünya merkez bankacılığı tarihinde rekor sayılabilecek kadar kısa sürede görevden alınması oldu.

Ağbal'ın yerine getirilen Şahap Kavcıoğlu'nun piyasaya güven vermekten çok uzak bir isim olduğu kısa sürede anlaşılacaktı. Bir süre sonra Merkez Bankası'nda orta ve alt kademeleri etkileyen tasfiye rüzgarları esmeye başladı. Elvan ne yaptı? Dışarıdan göründüğü kadarıyla yine hiçbir şey. (Sözün burasında Ankara'daki kaynağım Elvan'ın, süreçleri yönetmekte zayıf kalarak kısa sürede oyun dışına kaldığı ve kendisini yalnız bıraktığı için Naci Ağbal'ı eleştirdiğini söyledi.)

Özetle Elvan, çözüm reçeteleri olan bir siyasetçi değildi. Geçmişte Ulaştırma Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunmuş, bu görevlerde çok fazla yıpranmamış olsa da ortaya önemli bir başarı hikayesi koyamamıştı. Bu açığı kapatabilmesinin tek yolu iyi bir ekip kurmaktı. Ama Külliye buna izin vermedi; Elvan da işi top çevirmeye döktü.

Sorunlar çözülmedikçe birikir ve taşlaşır. Bugün olan bu. Elvan gitse kim gelecek? Nurettin Canikli mi, Cevdet Yılmaz mı, Nihat Zeybekçi mi? Yirmi yıldır iktidarda bulunan bir partinin ekonomide programsızlığı kadar kadrosuzluğu da başlı başına ilginç ve aslında bir çöküşün işareti...”