Aykut Işıklar yazdı: Cem Karaca ve Barış Manço FETÖ'cü müydü?

Usta gazeteci Aykut Işıklar artık Medyafaresi.com okurları için yazıyor. İlk yazısında ise iki büyük sanatçıya atılan iftiraya cevap verdi.

İşte Aykut Işıklar'ın o yazısı;

Cem Karaca ve Barış Manço'ya bunu yapmayın!

Geçen gün birisi Cem Karaca ve Barış Manço ya bir yakıştırma yaptı. Hiç tanımadığı -yan yana bile gelmediği- iki efsaneyi oradan buradan duydukları ile resmen karaladı.

Merhaba

Bütün meslektaşlarım bunu çok iyi bilir. Daha doğrusu köşe yazarları... ‘İlk yazı mutlaka kötü olur’ Okur belki  anlamaz ama yazar arkadaş,  gazete veya dergide şimdilerde internet de ki ilk yazısını beğenmez. ‘Daha iyi yazabilirdim’ der. Ben de bu kurala uyuyorum. Medyafaresi'ndeki ilk yazım iyi değil veya ben beğenmedim. Samimi bir itiraf ayaklarında topu taca atıyorum.  Yemediğinizi de biliyorum.

Peki neden böyle oluyor? Çok basit . İnsanoğlu çoğu zaman ‘heyecanlı ve kararsız’ oluyor. Bu duyguların etkisinde kalıyor.  Tabii ben normal insanlardan söz ediyorum.  ‘En iyisi-en farklısı olsun’ derken seçmekte zorlanıyor. Sonunda da kafası iyice karışınca  ‘aman ya sonunda ölüm ya, bu yazı yeter’ deyip birini ama en kötüsünü seçiyor.  İlk yazılar bu yüzden ideali olmuyor. Yazar’ın kalitesini yansıtmıyor. Ama dünyaya bakış açısını az da olsa anlatabiliyor. Sevgili köşe yazarı arkadaşlarım haklı mıyım?

Medyafaresi'ndeki ilk yazımda kendimi yeni gazeteci olmuş, sınava girmiş bir delikanlı gibi hissediyorum. Oysa 1 Kasım 1968 tarihinden beri yazarak-konuşarak hayatını kazanan bir gazeteciyim. Tam bir magazin dinazoru…

Çalışmadığım gazete  yok gibi. TV ve radyo da çok var. Yazılı basın-TV yapımcı ve sunuculuğu ve radyocukla da en eskilerden biriyim.  Sosyal medya da da ilk yazarlardan sayılırım. Kenan  Erçetingöz  ‘Gecce .Com’ u kurduğu zaman (her halde 25 yıl oldu) iki yıl en çok tıklanan yazarı olmuştum. Hele bir Hülya Avşar yazım vardı ki, 60 bin tıklama ile rekor olmuştu.

Ben bu işlerden anlamam, başkaları daha doğrusu rahmetli Mehmet Ali Birand söylemişti. ‘Hülya Avşar’a kızım yat- kalk Türk olduğun için dua et. Avrupa da olsan bu kültür, bu fizik ile bu sivilceli ciltle ancak marketlerde tezgahtar olurdun. Ama kozmetik reyonu için uygun değilsin’ demem nedense Türk halkının çok hoşuna gitmişti.  Yiğidi öldür hakkını yeme. O zamanlar Hülya Avşar giyinmesini, makyaj yapmasını,oturup kalkmasını ve konuşmasını bilmeyen bir varoş kızı gibi idi. Zamanla kendini yetiştirdi ve bugünkü noktaya geldi. Şimdi  İtalyan yıldızları gibi hoş ve havalı bir yıldız. Bence yaşının tüm güzelliklerini taşıyan çok hoş bir kadın. Her konuda hatta anne olarak da çok büyük aşama kaydetti. Bu düşüncelerimi de bildirmem gerekiyor.

Medyafaresi okurunu tanıyorum

Kusura bakmayın Medyafaresi’nde karanlıkta kılıç sallayan Don Kişot olmaya niyetim  yok. Önce yaşım ilerledi. Torunum yaşındaki oyuncuları eleştirmek bana yakışmaz. Bazen kulaklarını çekerim.  Büyükler daha doğrusu o erşilmesi güç kişilere ise tabii ki münasip dille dokunacağım.

Unutmayın  OHAL ile yönetiliyoruz. Özellikle basın yasasına  uyacağım. Geçmiş ile bugünü sentez yapıp  sizinle paylaşmayı düşünüyorum.

Örneğin geçen gün birisi Cem Karaca ve Barış Manço ya bir yakıştırma yaptı. Hiç tanımadığı –yan yana bile gelmediği iki efsaneyi oradan buradan duydukları ile resmen karaladı. Madem Karaca ile Manço ile 40 yıl arkadaşlık yaptım, savunmak, bir iftirayı çürütmek de görevim. Yarın uzun uzun anlatacağım.

  Size karşı her zaman samimi ve dürüst olacağıma lütfen inanın. Biliyorum, bazen ‘aaa öyle mi? Helal olsun be adama’ diyerek beni alkışlayacaksınız. Bazen de ‘Hadi ya. Amma da atmış’ diye yuhalayacaksınız. Bu da bizim mesleğin kaderi. Kendisi gibi düşünmeyeni sevmeyen bir toplumuz.  Herkesin aynı düşüncede olmasını bekliyoruz. Veya istediğimiz dinleyince mutlu oluyoruz. Yüzde bin gerçek bile, birazcık maddi çıkarımıza dokunursa bizden kötüsü olmuyor. ‘Ya adamın işi bu. Tabii ki yazacak. Ayrıca benimle aynı düşüncede olmak zorunda değil ki. Ben de onunla aynı şeyi düşünmek zorunda değilim’  diyecek çok az kişi var. Hep dediğim dedik, düdüğüm düdük…Bu yüzden de ‘Ayıdan post, gazeteciden dost olmaz’ denmiş. Bizden dost gerçekten olmaz.

Her gün farklı konuları magazin bakış açısı ile sizinle paylaşacağım. Beni sizinle buluşturan MEDYAFARESİ yönetimine de huzurunuzda teşekkür ederim.  İyi mi yaptılar, başlarına iş mi aldılar  zamanla görecekler. Şaka şaka. İyi yaptılar.  Çünkü ülkemizin  benim gibi  salak  gazetecilere ihtiyacı var.  Maşallah gazetecilerin çoğu torbacı oldu. Nereden ne çıkarım var, kalemini buna göre oynatıyor. Avanta-lavanta işi ya.  Halkı aydınlatmak, doğruları yazmak-söulemek onlar da neyin nesi…İyi güzel de doğruları halkla  paşlaşmayacaksan , hep yalaka olacak, çıkarını kovalayacaksan  neden gazeteci oldun ki… Git reklamcı ol, medya danışmanlığı yap. Daha çok para var o işlerde.

İlk günün başlığı ‘merhaba’. Ben de siz merhaba dedim. Havaya girdik miü ısındık mı?  Yarın küçük küçük başlayacağım. Bir de süprizim olacak.  Benden ayrılmayın, gerçekleri görün. Saygılar…

AYKUT IŞIKLAR'IN YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN