Ahmet Mümtaz Taylan: Hükümeti de muhalefeti de beğenmiyorum

SÖZCÜ HaftaSonu'na konuşan oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan, sanattan siyasete çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Sözcü'den Ömrüm Kara'ya konuşan oyuncu Ahmet Mümtaz Tay­lan, sizce ülkede sansür var mı? sorusuna “Sanat sansürlendikçe çoğalan bir şeydir. Sansürcü ne kadar şalteri indirmeye çalışırsa çalışsın sanat bir yerden pörtler, fırlar. 2.500 yıldır hakkında sansürler bitmek bilmeyen bir alandır. Ona rağmen yaşıyor”dedi.

İşte Tay­lan'ın konuşması:

Tuhaf için yaptığınız söyle­şilerde felsefi detaylar gördüm. Felsefe ile bağınız ne?

“Yıllardır okuyan biriyim. Beni, işimi, sosyal çevremi ilgilendiren her konuda okuduğum gibi felsefedeki uzantısına da yabancı kalmamaya, felsefeyle işi­min bağını koparmamaya çalışıyorum.

Fayda üretmek fayda üreten herkes ile ilişki halinde olmak bir anlatıcı olarak susmamak ve üstüme vazife olan her şey hakkında fikrimi söylemeye çalışı­yorum. Lisan-ı münasiple tabii.”

– Nedir üstünüze vazife olan şeyler?

“Siyasetten spora, eldivenden merdi­vene her şeyle ilgilenirim. Yurttaş ola­rak hiçbir görevimi, sorumluluğumu, hakkımı devretmem. ‘Sen sanatçısın, sanatını yap siyasetle ilgilenme' gibi üstün körü saçma laflar saygı duydu­ğum şeyler değil.”

– Sanat toplum içindir anlayışı­na mı yakınsınız o halde?

“Hayır, onların hepsi eski püskü şey­ler. Benim yaptığım iş anlatıcılık, yani birilerine bir şeyler anlatmak. Dinle­meye niyetli olan herkese anlatmak konusunda ehliyetim olan her şeyi an­latmaya dikkat ediyorum. Dinlemeyi de aynı oranda hayatımda tutuyorum. Çok dinlerim, soran olursa anlatırım.”

– Sizce ülkede sansür var mı diye soracağım ama…

“Türkiye hiçbir zaman sansürsüz olmadı ki. Bazı dönemlerde sansür azgınlaşır bazı dönemlerde biraz si­nikleşir ama hiçbir zaman kaybolmaz, gitmez. Otoritenin olduğu her yerde sansür vardır.”

– Peki şu an sizce hangi döne­minde sansür?

“Azgınlaştığı bir dönemde.”

– Sanatçı olarak nasıl hisse­diyorsunuz sansürü? Sizi nasıl etkiliyor?


“Beni daha yaratıcı hale getiriyor sansür zorlaması. Sanat sansürlendik­çe çoğalan bir şeydir. Yani sansürcü ne kadar şalteri indirmeye çalışırsa çalış­sın sanat bir yerden pörtler, fırlar, tabi­atı gereği öyledir. Bastırıldıkça taşan, köpüren bir şeydir sanat. Meseleleri paylaşma biçimidir drama.

Onun için de bu kadar uzun ömürlü bir sanattır. 2.500 yaşında biliyorsunuz. 2.500 yıldır da hakkında şikâyetler, sansürler bit­mek bilmeyen bir alandır. Ona rağmen yaşıyor. Bu noktayı herkesin bir kere daha düşünmesi lazım. Neden ölmü­yor drama?”

– Sosyal medyaya getirilen dü­zenlemeye nasıl bakıyorsunuz?

“Sosyal medya pek az özgürlük alanından biridir. Çünkü aracısız bir biçimde orada kendini ifade edebi­liyorsun. Örnekse Twitter. Benim en çok vakit ayırdığım mecra. Ancak içinde sansür geçen her şeyden şikâyetçiyim.

Benim yerime ne okunmasına karar verilmesi hoşuma gitmiyor. Bunu bir taciz olarak görüyo­rum. Ne kadar sansür o kadar çok zekâ, o kadar çok yaratıcı­lık geliştireceğiz.”

HÜKÜMETİ DE MUHALEFETİ DE BEĞENMİYORUM

Salgın ortaya çıktığında dünyada ilk tercih insan hayatı değil, ekonomi oldu. Yorumunuz nedir?


“Hiçbir ülkenin bir farkının olmadığını, geniş insan top­luluklarının bir ortak bilinç geliştirmekte ne kadar zorlandıklarını gördük. O yüzden sistemler önem­li, demokrasi önemli, birlikte yaşama kültürü önemli. Her konuda anlaşmak zorunda değiliz ama birbirimizi anlamaya çalışmak zorundayız. Hükümeti beğenme­yebilirsin, muhalefeti beğenmeyebilirsin ki ben ikisini de beğen­miyorum. Beğendiğim yerler varsa söylüyorum. Beğenmediğim yerleri de söylüyorum. Farkındalık yaratmak ve çözümün bir parçası ola­bilmek umu­duyla.”

Röportajın devamı için TIKLAYIN